Doğu Türkistanlı kadınlar: Ailelerimizden haber alamıyoruz
2016 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlı Rukiye Parhat ve Kalbinur Tursun, Doğu Türkistan’da kalan ailelerinden hiçbir şekilde haber alamadıklarını ifade ettiler.
70 yıldır komünist Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistan’da acı dinmiyor. Ailelerin parçalandığı, milyonlarca insanın toplama kamplarında, cezaevlerinde tutulduğu, İslam’ı hatırlatan her türlü ibadet ve sembolün yasak olduğu Doğu Türkistan, özgür olacağı günlerin geleceği ümidiyle direnmeye devam ediyor.
Çin’in uyguladığı baskı, asimilasyon ile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan 40 milyon Doğu Türkistanlı Müslüman, tüm bu yaşananlara rağmen İslam ülkelerinden tepki verilmemesinden büyük üzüntü duyuyor.
Ülkelerinde yaşanan sıkıntılar sebebiyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Doğu Türkistanlılar, her ne kadar Türkiye’de rahatça ibadetlerini yapabilseler de hem maddi hem de manevi sıkıntılarla boğuşmaya devam ediyorlar. Türkiye’ye bir şekilde sığınmayı başarabilen Doğu Türkistanların ailelerinden çoğu kişi hâlâ Çin’in zulmü altında inlemeye devam ediyor.
2016 yılından beri Türkiye’de yaşayan Rukiye Parhat ve Kalbinur Tursun, hayat hikâyelerini İLKHA’ya anlattılar.
"Eşim Doğu Türkistan’a birkaç günlüğüne gitti ama geri dönemedi"
Doğu Türkistan’dayken evlenen ve ardından yalnız başına Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Rukiye Parhat, yaşadıklarını şu şekilde anlattı:
"Ben Doğu Türkistan’dayken Birleşik Arap Emirlikleri’nde aşçı olarak çalışan birisiyle evlendim. Pasaportum çıkmadığı için 2 sene boyunca eşimden ayrı yaşadım. İşlemlerim tamamlandığında 2014 yılında kocamın yanına BAE’ye gittim. 2016 yılının Nisan ayına kadar eşimle birlikte orada yaşadım. Bir süre sonra ailesi eşimi görmek istediklerini söylediler. Eşim de bunun için Doğu Türkistan’a birkaç günlüğüne gitti. Ancak bir daha geri dönemedi. Eşimin ailesi oğullarının geri dönemeyeceğini söyleyerek bundan sonra ne yaparsam yapayım serbest olduğumu ve başımın çaresine bakmamı istediler. Ben de 2016 yılının Haziran ayında Türkiye’ye geldim. Burada tek başıma yaşıyorum. Evlerde temizliğe giderek, çocuk bakıcılığı yaparak hayatımı sürdürüyordum. Son bir yıldır sağlık sorunlarım sebebiyle çalışamıyorum. Doğu Türkistanlı hemşerilerimin yardımlarıyla hayatımı sürdürüyorum."
"Ailemle 2 buçuk yıldır hiç görüşemiyorum"
Henüz küçük yaşlardayken anne ve babasının gece gündüz gözetleme altında tutulduğunu belirten Parhat, "Çin polisi gece gündüz fark etmeksizin evimize girip istediği şekilde karıştırıyordu. Yine o dönemlerde annem babam ve kardeşim öldürüldü. Şu anda Doğu Türkistan’da 2 ağabeyim, 2 ablam, bir de küçük kardeşim var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde olduğum süre boyunca kardeşlerimden haber alamadım. Türkiye’ye geldikten hemen sonra kısa bir telefon görüşmesi yapabildim. Kardeşlerim de bana ‘bundan sonra bizi arama! Gerekirse biz seni ararız’ dediler. O görüşmeden sonra 2 buçuk yıl geçti ama hiçbir şekilde görüşemedik. İlişkim tamamen kesildi." dedi.
"Çinlileri kötülersen durum daha kötüye gider"
Katıldığı bir TV programında ailesinden söz ettiğini ve ardından iletişim halinde olduğu akrabası tarafından medyaya çıkmaması konusunda uyarıldığını söyleyen Parhat, "Telefonda kullandığımız bir yazışma programı ile internet üzerinden bir tanıdığımla yazışarak orada yaşananlardan haberdar olabiliyordum. İstiklal TV (internet üzerinden Doğu Türkistan lehine yayın yapan TV kanalı)’ye çıkarak ailemle ilgili konuştum. Bu yayından sonra iletişim sağladığım kişi bana bir daha TV’ye çıkmamam gerektiğini, Çinlileri kötülemem halinde durumun daha kötüye gideceğini söyleyerek susmamı istedi." diye konuştu.
"Dünya neden buna sessiz kalıyor"
Parhat, "Doğu Türkistan’ın ateşler içerisinde olduğunu herkes biliyor ama hiç kimse buna ses çıkarmıyor. Dünya neden buna sessiz kalıyor öğrenmek istiyorum. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranmalarını anlayamıyorum. Bu soruların cevabını merak ediyorum." dedi.
"Eşim 14 yıl hapse mahkûm edildi"
2 çocuğu ile birlikte açtığı terzihanenin bir bölümünü ev olarak kullanarak yaşama tutunmaya çalışan Kalbinur Tursun ise şöyle konuştu: "Ben 35 yaşındayım. Doğu Türkistan’dayken 7 çocuğum vardı. En büyükleri vefat etti. 2016 yılının Nisan ayında eşim ve bir çocuğum ile birlikte Türkiye’ye geldim. O zaman 6 aylık hamileydim. 8’inci çocuğum burada dünyaya geldi. 2 çocuğum burada benimle birlikte kalıyor. Geri kalan 5 çocuğum Doğu Türkistan’da kaynanam ile birlikte kalıyor. Kocam ise memlekete ziyaret amaçlı gitti. Orada Çin polisi tarafından sorgulanıp 14 yıl hapse mahkûm edildi."
"2017 yılından beri ailemle irtibatım koptu"
Tursun, "2017 yılında ablamla görüştüm. Kardeşimin cezaevinde olduğunu söyledi. Annem ve babam 2017 yılında görüştüğümde sağlıklılardı. 2017 yılının Temmuz ayında irtibatım koptu. Şimdi ne durumda olduklarını bilmiyorum. Ben Kaşgar şehrindenim. Bir kızımı Kaşgar şehrinin 500 km uzağında olan Hotan şehrinde bulunan sözde 'sevgi evleri' denilen yerde olduğunu izlediğim videolardan öğrendim. 6 yaşında Muhammed ve 3 yaşında Merziye adında iki çocuğumla buradayım. Kendime ait bir terzihanem var. Burayı hem dükkân hem de ev olarak kullanıyorum. Bu şekilde geçiniyorum." şeklinde konuştu.
"Türkiye hükümeti beni çocuklarıma kavuşturabilirse çok mutlu olurum"
"Dinimizi rahat yaşamak, çocuklarımızı okutmak için Türkiye’ye geldik." diyen Tursun, son olarak şu ifadeleri kullandı: "İkamet işlerinde çok sıkıntı çektim ama şimdi iyiyim. Burada vatandaşlık da alabilirsek başka sıkıntımız kalmayacak. Türkiye için dua ediyorum. Kalbimin yarısı burada yarısı Doğu Türkistan’da. Çünkü çocuklarım orada. Bazen o kadar düşünceye dalıyorum ki, o an ne yaptığımı bile unutuyorum. Eğer Türkiye hükümeti beni çocuklarıma kavuşturabilirse bu beni çok mutlu eder. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)