• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Yıl dönümünde 6-8 Ekim katliamı  UNUTMAYACAĞIZ
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ

2014 yılının Kurban Bayramı'nda Diyarbakır'da ve bölgenin diğer şehirlerinde yaşanan vahşet, Kürdistan'ın katliamlar tarihinde yeni bir sayfa açtı. Bir taraftan ceberut iktidarların insanlık dışı uygulamaları, diğer taraftan Pkk'nin kuruluşundan bu yana başta kendisine biat etmeyen bölge insanına yönelik baskı ve saldırıları, 6-8 Ekim 2014'te yeni bir boyut kazandı. HDP Genel Merkezi ve onun Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın çağrısıyla sokaklara inen Pkk/HDP'liler "her yeri Kobani'ye çevirmek" üzere, Müslüman Kürd halkına karşı büyük bir kıyıma girişti. Ellerinde kurban eti, ihtiyaç sahiplerinin kapılarını aşındıran gençler, linç edildi, sakallı insanlar, tesettürlü kadınlar hedef alındı, cami ve Kur'an kursları ateşe verilip yağmalandı. Yaşanan saldırıların en önemli merkezi ise Diyarbakır oldu. Diyarbakır'da Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Hasan Gökgöz, Riyad Güneş, Turan Yavaş ve Cumali Güneş acımasızca katledildi. Bölgenin diğer illerinde de başta HÜDA PAR olmak üzere İslami kimlikli kişiler ve kurumlar hedef alındı. 6-8 Ekim süreci uzun sürdü ve bu zaman diliminde Bingöl'de Fethi Yalçın ile Cengiz Tiryaki de silahlı saldırı sonucu şehid oldu. Van'da Latif Şener, Kızıltepe'de Suriyeli Abdullah Muhammed Latif ve bacanağı Suudi Arabistan vatandaşı Fehad İbrahim Elduveric Pkk'liler tarafından katledildi.

BU GİRİŞİMİN TEK HEDEFİ DİNDAR HALKIN ÖRGÜTLÜ YAPILARINI TASFİYE ETMEKTİ

6-8 Ekim olayları kesinlikle bir prova değildi. Başta ABD olmak üzere uluslararası güçlerin desteğiyle yapılan apaçık bir operasyondu. Ancak bu operasyon Türkiye'ye karşı bir girişim değildi. Zaten bundan dolayı da devlet tüm olan bitene karşı sessiz kaldı ve sadece olayları izlemekle yetindi. Bu girişimin tek hedefi vardı. O da başta Türkiye olmak üzere Doğu illerindeki dindarları ve dindar halkın örgütlü yapılarını tasfiye etmekti. Pkk kurulduğu günden beri bu amacı hep taşımıştı. Nitekim 90'lı yıllarda da benzer katliam girişimleri ve saldırıları olmuştu. Susa ve Başbağlar katliamları sadece birer örnekti.

"TÜM İSLAMİ YAPILARI VE ŞAHSİYETLERİ HEDEF GÖSTERDİLER"

IŞİD'in Irak Kürdistan'ında Kürtlere yönelmesi ve Suriye Kürdistan'ında da Kobani'ye yönelmesinin ardından gelişen ve bilinçli olarak Kürtlerde tırmandırılan milli duygular, art niyetliler için aradıkları uygun bir ortam oluşturmuştu. Bu fırsatı da kaçırmak istemediler. Önce medya üzerinden IŞİD algısı oluşturdular. Ardından başta HÜDA PAR ve Mustazaflar Cemiyeti olmak üzere bölgedeki tüm İslami yapıları ve şahsiyetleri hedef gösterdiler. 6-8 Ekim katliamı için aylar öncesinden hazırlık yapılmıştı. Kobani olayı başladığı 2014'ün Eylül'ünde merkez üs olarak seçtikleri Diyarbakır'a çok sayıda silah, mühimmat ve militanın yanı sıra bölgedeki il ve ilçelerden de toplu taşıma araçlarıyla insan taşınmıştı. Hedef tehlikeli ve büyüktü. Ama Diyarbakır halkının inançlı direnişiyle bu ihanetin altında kaldılar.

6-8 EKİM OLAYLARINDA DEVLET SAHADA GÖRÜLMEDİ

Devletin o günkü tavrı ibretlik ve tarihe geçecek nitelikte bir olaydır. Devlet olayların çıkacağını biliyordu. Ancak hiçbir önlem almadı. Olaylardan bir hafta sonrasına kadar da yapılan vahşete rağmen halen PKK'nin bu vahşetini makul ve masum görme çabaları vardı siyasilerde. Ancak halka yaşatılan vahşet, katliam ve talanın boyutları ortaya çıktıktan sonra mızrak çuvala sığmadı. Ondan sonra ağız ve söylem değiştirildi. Ancak fiili olarak bir adım atılmadı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınc'ın ifadesiyle "olaylara 150 bin kişi katıldı" ama ölen insan sayısı kadar bile kimse yargılanmadı. Olayın asıl azmettiricileri daha sonradan Dolmabahçe mutabakatıyla ödüllendirildiler ve newrozlarda halk kahramanı ilan edildiler. Abdullah Öcalan kardeşi vasıtasıyla bu kalkışma için çağrıda bulunmuştu. Pkk'nin siyasi uzantısı HDP MYK'sı yayınlandığı yazılı bildiri ile çağrıda bulunmuştu. Aynı partinin genel başkanı ve Diyarbakır il teşkilatı da bu yönde çağrıda bulunmuşlardı. İslami STK'ları IŞİD diye niteleyerek hedef göstermişlerdi. Olayın azmettiricileri ve failleri tüm delilleriyle bilinmesine ve aramızda dolaşmalarına rağmen ne güvenlik birimlerince ne de yargı birimleri tarafından herhangi ciddi bir girişimde bulunulmadı. O gün devlet, devlet olma vasfını kullanmak istemedi veya kullanamadı.

İSLAMİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI SALDIRILARIN ANA HEDEFİYDİ

Pkk/HDP'lilerin Diyarbakır'daki İslami Sivil Toplum Kuruluşlarından Köy-Der ile Cami-Der'e yönelik gerçekleştirdiği saldırılar da tanıkların dilinden kamuoyuna yansımıştı. Hatırlanacağı üzere önce Selahhattin Demirtaş'ın kendi kitlesine sokağa inmeleri yönündeki çağrısı ve ardından dönemin BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt'ün kentte faaliyet gösteren İslami Sivil Toplum Kuruluşlarını IŞİD'çi diye yaftalayarak hedef göstermesiyle saldırılar başlamıştı. Zümrüt'ün hedef göstermesinin ardından Pkk/HDP'liler, birçok İslami kurum gibi Köy-Der ve Cami-Der'i de hedef almış, saldırılarda Köy-Der üyesi Turan Yavaş şehit edilirken, derneğin onlarca üye ve gönüllüsü de yaralanmıştı. Merkez Sur ilçesindeki Cami-Der'e yönelik saldırıda ise derneğin tarihi binası, içerideki Kur'an-ı Kerimlerle beraber saldırganlar tarafından yakılmış, yaşanan hengâmede dernek üyeleri son anda ölümden kurtulmuştu.

TESETTÜRLÜ KADINI DARP EDİP ÇOCUĞUNU BIÇAKLADILAR

Vahşetin boyutunu kan donduran ifadelerle anlatan tanıklardan M.E, yaşananları şu sözlerle ifade ediyor: Dışarıda bir aile kavgası olduğunu, Pkk'li çetelerin de bir aileye yardım ederek diğer aileden bir kadına şiddet uyguladıklarını, kadını yere atıp darp ettiklerini, 15-16 yaşlarındaki çocuğunu da bıçakladıklarını duyduk. Bir genç gönüllümüz vurulan tesettürlü kadın ve çocuğunun dernek gönüllülerinden A. A'nın akrabası olduğunu söyledi. Biz de 12-13 kişi dernekten aşağı indik. Yaklaşık 15-20 Pkk/HDP'linin tesettürlü bir kadın ve çocuğuna şiddet uygulayıp darp ettiklerini ve bıçakladıklarını, çevredeki diğer Pkk'lilerin de onları seyrettiğini gördük. Kadın, yalvararak çevreden yardım istiyordu ama kimse yardım etmiyordu. Biz de Pkk'lilere hitaben 'Ayıptır, ne yapıyorsunuz? Bizim örf ve geleneklerimizde kadına el kaldırılmaz. Sözde kadına şiddeti reddettiğinizi söylüyorsunuz. Bu kadın ve çocuktan ne istiyorsunuz. Bırakın gitsinler.' dedik. Buna rağmen Pkk/HDP'liler kadın ve çocuğu darp etmeye ve bıçaklamaya devam edince aralarına girip kadın ve çocuğu ellerinden çekerek kurtardık. Burada bize karşı ciddi bir problem yaşanmadı. Saldırganlara da 'Hiçbir Kürd, kadın ve çocuklara karışmaz. Bu davranışı israil askerleri yapıyor, ayıptır. Allah için bırakın kadın evine gitsin' dedik ve kadın ile çocuğunu salıverdik. Ayrıca Pkk'lilere 'Derneğimize de taş atmayın, bizim sizinle bir problemimiz yok, eylemlerinizi protestolarınızı IŞİD'e karşı yapıyorsanız gidin onlara tepkinizi gösterin. Bizim IŞİD ile bir ilgimizin olmadığını da zaten biliyorsunuz' diye uyarıda bulunduk.

"HALK, PKK/HDP VAHŞETİNE KARŞI DURDU"

Pkk'liler, Köy-Der çevresindeki iki binanın bir-iki dairesinden dernek gönüllülerinden oluşan yaralıların üzerine şişe, sürahi, bıçak, konserve, tahta parçası, mermer ve saksı atmaya hatta bazı kadınlar ısıtıcı, kethell ve çaydanlıklardan bu yaralı gençlerin üzerine sıcak su dökmeye çalışır. C.K, M.Y. gibi birçok kişi bu sebeple yaralanır. Saldırganların peyderpey yaralılara yaklaştıklarını gören çevredeki duyarlı bazı kişiler, kurban etlerini yedikleri bu yaralı dernek gönüllülerinin linç edilmek istendiğini görünce balkonlarında bulunan odunları Pkk'li çetelere doğru atarak katletmeye çalıştıkları bu dindar yaralılara yaklaşmalarına izin vermezler. Hatta bir HDP'li kadının eski bir televizyonu dernek üyelerinden birinin üzerine atmak için balkon korkulukları üzerine kaldırmaya çalıştığını gören karşı binadaki başka bir bayan, eline geçirdiği bir tahta parçasını bu kadına fırlatır. İsabet eden tahta sayesinde televizyon Pkk/HDP'li kadının kendi ayağına düşer. Böylelikle bayan, olası bir facianın önüne geçer.

OLAYLARDA 201 OKUL HASAR GÖRDÜ

Tunceli'de 2, Mersin'de 3, Diyarbakır'da 34, Şırnak'ta 13, Batman'da 4, Şanlıurfa'da 19, Bitlis'te 8, Bursa'da 2, Mardin'de 36, Muş'ta 6, İstanbul'da 11, Bingöl'de 2, Hakkâri’de 28, Siirt'te 13, Van'da 18, Gaziantep ve Adıyaman'da birer okulda PKK yandaşlarının saldırıları nedeniyle hasar meydana geldi.

386 KİŞİ TUTUKLANDI

Olaylara ilişkin 1600'ü aşkın şüpheli hakkında soruşturma başlatılırken, gözaltına alınan 894 şüpheliden 386'sı tutuklandı, 244'ü hakkında adli kontrol kararı verildi.

18 SANIK HAKKINDA AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET

Diyarbakır'daki izinsiz gösterilerde Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un öldürülmesiyle ilgili 41 sanıktan 16'sı "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" ile "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" suçlarından beşer kez ağırlaştırılmış müebbet, 2'si ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Suç tarihinde yaşı 18'den küçük olan 6 çocuğa ise 110'ar yıl hapis cezası verildi. Sanıklardan 18'i müşteki Yusuf Er'e karşı eylemleri nedeniyle "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 18'er, suça sürüklenen 6 çocuk bu suçtan 12'şer yıl hapse mahkum edilirken, 15 sanık ile 6 suça sürüklenen çocuğun "terör örgütü propagandası yapmak", 11 sanığın "konut dokunulmazlığını ihlal etmek", bir sanığın "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet", bir sanığın ise "iş ve çalışma hürriyetinin ihlali" ve "örgüt adına suç işlemek" suçlarından da mahkumiyetlerine hükmedildi. Sanıklardan Remzi Özşan, "ölü üzerinden hırsızlık" suçundan 12 yıl, Uğur Doğanay ise "ruhsatsız silah taşımak" suçundan 3 yıl 9 ay hapse ayrıca mahkum edildi. Sanıklardan 13'ünün beraatine karar verilirken, hakkında yakalama kararı bulunan firari sanıklar Burhan Ay, İsa Özel ve Ersin Filizer'in dosyaları ayrıldı. 3 sanığın Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamaları sürüyor.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ VE FİGEN YÜKSEKDAĞ'IN TUTUKLANMASI KARARI

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, ülke genelinde meydana gelen olaylar nedeniyle sokağa çıkma çağrısı yapan Pkk/KCK yöneticileri ile bazı siyasi parti yöneticileri ve partileri ile ilgili "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak", "nitelikli kasten adam öldürme", "kasten adam öldürmeye teşebbüs", "yağma", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "mala zarar verme", "kasten yaralama", "hırsızlık", "iş yeri ve konut dokunulmazlığını ihlal" suçlarından soruşturma başlatıldı. Soruşturma konusu olan terör olaylarında delillerin toplanma işlemlerinin tamamlanması üzerine suç tarihinde HDP Eş Genel başkanları olan Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla tutuklanmalarına karar verildi.

Bu haberler de ilginizi çekebilir