Mustazafların Siyasete Girmesinin Önemi
Yüzbinlerce insanın katıldığı devasa mitinglerle, yerel ve ulusal medyada adından sıkça söz ettiren &`;Mustazaflar Camiası”nın (bünyesindeki derneklerin) siyasi parti nezdinde bir temsilcilerinin olmadığı ve bunun mutlaka giderilmesi gereken bir ihtiyaç olduğu hakikatbin kişilerce sürekli dile getirilmekteydi.
Muhammet Şerif / Haber - Yorum
Geride bıraktığımız günlerde ismi açıklanan, önümüzdeki günlerde de çok ses getireceğini tahmin ettiğim tüzüğü açıklanacak ve resmi başvurusu yapılacak olan “Hür Dava Partisi - Hüda Par” ile bu ihtiyacın giderileceği ve Mustazaflar Camiasının siyasi alandaki temsiliyet sorununun ortadan kalkacağı beklenmektedir.
Mustazaflar Camiasının, 2004’te başladıkları dernekleşmeden/sivilleşmeden sonra Diyarbakır’ın fetih günü olan 27 Mayıs 2012 tarihinde “Mustazaflar Hareketi” adıyla siyasete adım atmaları ve sonrasında “Hüda-Par”ı kurmaları, 1950’den sonra tek partili sistemi geride bırakan Türkiye siyaseti açısından çok önemli bir dönüm noktası ve tarihi bir fırsattır.
Mustazaflar Camiasının siyasete girmeleri “çok önemli bir dönüm noktası” ve “tarihi bir fırsattır” tespitimin nedenlerine gelince…
Türkiye cumhuriyetinin siyasi tarihi boyunca mütedeyyinlerin oylarına talip olan birçok siyasi parti faaliyet göstermiş, ancak hiçbiri mütedeyyinleri layıkıyla ve hakkıyla temsil etmemişlerdir. Partilerinin çıkar ve menfaati söz konusu olduğunda İslamî hassasiyetlerden bile taviz vermişlerdir. Bu konumdaki çoğu parti, zulüm üzerine bina edilmiş rejimin ideolojisi ve muhafazası uğruna değişikliklere imza atmış ve “sistem partisi” olmuşlardır.
Buna verilecek en son örnek, Ak Parti’nin bugünkü durumudur. Zira Ak Parti kurulduğundan ve sonrasında iktidara geldiğinden bu yana birçok değişikliğe imza atmıştır. Elbette bu değişiklikler arasında Müslüman halkın faydasına olanlarda yok değildir. Bu gerçek ehli vicdan kişilerce ve dindar kesim tarafından hiçbir zaman gözlerden ırak tutulmamış ve inkâr edilmemiştir.
Ancak bu tespit, şu anlama gelmemektedir maalesef; Ak Parti, iktidarı boyunca dindar kesimi layıkıyla temsil etmiş ve sorun ve sıkıntılarıyla hemhal olmuştur. Çoğu zaman Müslüman halkın uğradığı saldırı ve iftiraları, zulüm ve haksızlıkları gündeminde tutmuş, mağduriyetlerinin giderilmesi açısından gerekli adımları acilen atmış ve yasal değişiklikler yapmıştır.
Maalesef Ak Parti, iktidarı boyunca dindar kesimin uğradığı zulümleri gündeme getirmemiş ve çare üretmemiştir hiçbir zaman! Özellikle de, yıllardır Din-i Mubin’in selameti uğruna mücadele eden ve bu yolda büyük bedeller ödeyen İslamî Camianın (yani Mustazaflar Camiasının) müntesiplerinin yaşadıkları sıkıntıların ve karşılaştıkları zorlukların aşılmasına yardımcı olmamıştır.
Hatta Ak Parti iktidarı zamanında, sevgili Peygamberimizin kutlu doğumu münasebetiyle mevlid etkinlikleri organize eden, Müslüman halkı ilgilendiren güncel konulara dair panel ve seminerler tertipleyen, terör şebekesi israil’in yaptığı hunharca katliamlardan sonra basın açıklamaları yapan, fakir ve zenginler arasında köprü görevi üstlenip yetim ve muhtaç ailelere yardım götüren, cennet gençlerinin efendisi Hz. Hüseyin’in mazlumca şehadetini konu alan Kerbela programları düzenleyen ve benzeri hayırlı faaliyetlere imza atan İslamî STK yöneticileri, bu faaliyetlerinden dolayı “onlarca yıl” ceza almışlardır.
İslamî hassasiyetlerinden taviz vermeyip çocuklarının başörtülü okula gitmesine destek verdikleri için nice mütedeyyin ebeveynler mağdur edilmiş ve bazıları hakkında da yasal işlemler başlatılmış/soruşturmalar açılmıştır. Bu yüzden “hapis cezaları” alanlar bile olmuştur.
İslamî derneklerin seminer ve sohbet programlarına katılan Müslüman gençler, devletin imkânlarını kullanan “görevlilerce” takip ve taciz edilmiş ve derneğe bir daha gitmemeleri konusunda tehdit edilmişlerdir. Resmi hiçbir dayanağı olmayan bu işlere imza atanlar bilinmesine/tespit edilmesine rağmen haklarında “yasal işlemler” başlatılmamıştır.
Halka, Hakkın emirleri doğrultusunda hizmet etmeyi misyon edinerek yola çıkan ve kısa sürede yaptığı faydalı işlerle halkın takdir ve teveccühünü kazanan İslamî derneklerin kapılarına uyduruk gerekçelerle kilit vurulmuş; bu hayırlı kapıların açık kalınmasına izin verilmemiştir…
Evet, maalesef bunların hepsi ve belki de çok daha fazlası İslamî gelenekten geldiği bilinen Ak Parti iktidarı zamanında gerçekleşen olaylardır. Ya da şöyle ifade edelim: Ak Parti’nin Mustazaflar Camiası şahsında ehli diyanete yaşattığı zulümlerdir.
Dindara bu zulümleri yaşatan veyahut dindarların uğradığı onca zulmü ve haksızlıkları görmezden gelen siyasi bir oluşum, dindarları layıkıyla temsil etmiş midir acaba? Dindarların en temel haklarını yasaklayan kılık kıyafet yönetmeliklerinin altına imza atan siyasi bir oluşum, dindarlara karşı görevlerini ne kadar yerine getirmiştir acaba? Dindarların uğradığı saldırı ve yaşadıkları mağduriyetleri bir güne bir gün meclis kürsülerinden ya da gurup toplantılarında dillendirmeyen siyasi bir oluşum, dindarları ne kadar önemsemiştir acaba?
Ak Parti’nin İslamî Camia şahsında dindarlara karşı takındığı tavır, dindarların son on yılda yaşadıkları mağduriyetler ve bunların hiçbir siyasi fırka tarafından dile getirilmemesi realitesi düşünüldüğünde; Kur’an ve sünneti bireyin hayat merkezine oturtmayı hedef edinen “Mustazaflar Camiasının siyasete girmelerinin önemi” ve “Müslümanların siyasi platformlarda layıkıyla temsil edilmelerinin ehemmiyeti” çok daha iyi anlaşılacaktır.