"Eşcinsel hareketlerin aileye saldırması İstanbul Sözleşmesiyle sağlandı"
Sebilürreşad Dergisi yazarlarından Ahmet Hakan Çakıcı, "Eşcinsel hareketlerin aileye saldırabilecek bir atış üstünlüğüne sahip olabilmeleri, Türkiye'de İstanbul Sözleşmesi ile korumaya alınan bir proje ile sağlandı." ifadesine dikkat çekti.
Sebilürreşad Dergisi yazarlarından Ahmet Hakan Çakıcı, derginin ağustos sayısında kaleme aldığı "Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Özgürleşmesi" başlıklı yazısıyla cinsel sapkınlıkların önünü açan projelere ve bu projelerin geçmişi hakkında dikkat çeken ifadelere yer verdi.
Çakıcı'nın yazısında öne çıkanlar şöyle:
Fakir ile zengin arasındaki binlerce yıllık denge, robot ve yapay zekâ teknolojilerinin gelişmesi ile darmadağın oluyor. Şehirler, sanayi toplumlarının atığı olan "ıskarta insanların" depolandığı devasa toplama kamplarına dönüşmekte. Bu süreçte egemenlerin gözüne en fazla, egemenlerin kontrol alanının dışındaki öğretileri gelecek nesillere taşıyan ve kalabalık nüfusun bir numaralı sanığı olarak görülen, "aile" batmakta. Egemenler ahiri çocuk olan, aileye ve uzun süreli kadın-erkek birlikteliğine darbe vurmak için, binlerce yıldır aşağılanan, ahlaksız bulunan, toplum dışı edilen bir zümreyi keşfettiler ve onlara "onur" (proud), lojistik, ekonomik ve feminist hareketlerden fikri destek verip "aile"nin üzerine saldılar: LGBTQ+
Eşcinsel hareketler, yıllardır toplum tarafından aşağılanmış olmalarının öfkesi, aile bağlarının zayıflığı, enerjileri ve ahlaki hiçbir endişeye sahip olmamaları ile bu iş için biçilmiş kaftandılar.
Eşcinsel hareketlerin toplumlar nezdinde onore edilmeleri ve "aile"ye saldırabilecek bir atış üstünlüğüne sahip olabilmeleri, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ismi verilen, Türkiye'de de İstanbul Sözleşmesi ile korumaya alınan bir proje ile sağlandı.
Toplumsal Cinsiyet:
Rocefeller Vakfının Amerikalı zoolog Alfred Kinsey'e maddi yardım yapmaya başlama tarihi 1941'li yıllara denk geliyor. Bu yardımlaşma Kinsey'in, 1947 yılında Rocefeller Vakfı destekli Indiana Üniversitesi bünyesinde Cinsellik Araştırmaları Enstitüsünü kurmasına kadar vardı. Kinsey, 1948 yılında çok sonraları büyük bir manipülasyon ve sahtekarlık olarak da nitelendirilen "Erkek Cinselliği" ve 1955 yılında "Kadın Cinselliği" üzerine yapmış olduğu araştırmaları bir rapor olarak yayınladı. Yayınladığı raporlar Amerikan Medyası tarafından oldukça büyük bir ilgi ile karşılanır ve haftalarca gündemde tutulur. Çıkan sansasyon sonucu Amerikan Barolar Birliği, Amerikan Hukuk sisteminde çok ciddi değişikliklere gitmek zorunda kalır. O güne kadar Amerikan ceza sisteminde "suç" olarak kabul edilen zina, çocuk erotizmi, kürtaj, evlilik öncesi cinsel ilişki, karı-kocaların birbirlerini aldatması ve eşcinsellik vs. suç olmaktan çıkarılıp, normalleştirilir.
Türkiye kamuoyuna "Cinselliği tabu olmaktan çıkaran dahi" diye diye tanıtılan Kinsey, hazırladığı bu raporlarla cinselliğin tanımını da değiştirir. Ancak Kinsey'de biyolojik ve toplumsal cinsiyet ayrımı yoktur.
İlk kez 1968 yılında ABD'li psikanalist Robert Stoller 'Sex and Gender' (Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet) isimli kitabında, kadınlık-erkeklik ile cinselliği birbirinden ayırarak "gender" (Toplumsal Cinsiyet) kavramını kullandı. Bunun anlamı arzulardan/eğilimlerden çok biyolojik "Erkek" ya da "Kız" olarak dünyaya gelenlerin "toplumsal cinsiyet" (gender) olarak başka bir cinsiyet taşıyabilecekleriydi. Yani bir kız bedenine sıkışmış erkekler, ya da erkek beynine sıkışmış kızlardı söz konusu olan.
Toplumsal Cinsiyetler ancak Heteronormativiteyi inşa eden (namus, şeref, ırz talebinde bulunan, Eşcinselliği reddeden ahlak erkeği-Peygamberleri kastediyorlar) erkeğin diğer cinsiyetleri hapsettiği ikili cinsiyet (kadın erkek) rejiminin yıkılması ile özgürleşebilecek cinsiyetlerdir. Bu manada Toplumsal cinsiyetlerin içinde "Erkek" de "Kadın" da yoktur.
Toplumsal Cinsiyetlerin ilki "Heteroseksüalitedir (Kadın-erkek ilişkisi) Bu diğer cinsiyetleri baskılayan, zulüm üretenlerin cinsiyetidir ve "düşman" kuvvettir. Diğer toplumsal cinsiyetlere yer açabilmek için onun geriletilmesi gerekir. (İstanbul Sözleşmesine "kadına pozitif ayrımcılık" olarak giren madde "erkeğe negatif ayrımcılık" olarak işlev görür. Burada dikkat edilmesi gerekir ki, negatif ayrımcılığa uğrayacak olan erkek, gay, trans, biseksüel, ahlak, namus, şeref talebinde olmayan erkek değildir. Eşcinsel ve ahlak derdi olmayan formlar yine aynı sözleşme gereğince koruma altına alınmışlardı.)
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, LBTQ+ cinsiyetlerin kadın/erkek ilişkisi(heteroseksüalite) gibi normalleşmesini talep eder. Bunu da Kadın ve erkek tanımlarının NORMAL cinsiyetler olduğu iddiasına saldırarak yapar.
Dennis Altman Queer özgürleşmesini şöyle tanımlar, "Özgürleşmenin farklı hedeflerini tespit eder: Cinsel rolleri yok etmek; bir kurum olarak aileyi dönüştürmek; homofobik şiddeti sona erdirmek; olası bir biseksüellik lehine yekpare eşcinsellik ve heteroseksüellik kategorilerini ortadan kaldırmak, erotiğe ilişkin yeni bir sözlük geliştirmek, cinselliği üreme odaklı veya statü belirten değil de haz veren ve ilişkisel bir şey olarak anlamak."
Peter Hawkins de feminist hareketlerin hedeflerini: "Erkek düzenin tanımladığı cinsiyet mitlerini, çekirdek aileyi, devleti, bırakınız yapsınlar kapitalizmini, kadın ve erkek birlikteliğine dayalı üremeyi, erotizm ve üremenin birbirinden ayrılmasını, insanlığın gelişimini engelleyen toplumsal eril ve dişil rollerin reddedilmesini ve bütün bunların olması ile eşcinsel bireyin kendiliğinden özgürleşmesi" diyerek tanımlar.
Burada tekrar vurgulamak istiyorum ki, Cinsiyet Özgürleşmesi, "Kadın" tanımını da, en az "Erkek" tanımı kadar sorunlu bir tanım olarak görmektedir. Çünkü "Kadın" tanımı da "Erkek" tarafından tanımlanmıştır ve "Erkek"in zıddını betimler. Hâlbuki kimse kadın olarak doğmaz: Simon de Beauvior'un 1949 da "İkinci Cins" isimli kitapta belirttiği gibi "kadın, zaman içinde olunan, bir şeydir iddiası bu çevrede genel kabul görür.
Eğer "erkek" ve "kadın"dan müteşekkil ikili cinsiyet rejimi çökertilebilirse pek çok farklı kültürel cinsiyetler (kadındaki erkekler, erkekteki kadınlar, yarı kadın yarı erkekler ve daha tahmin edilemeyenler) özgürleşecektir. Carl Wittman, Gay Manifesto'da, "Eşcinsel özgürleşmesinin amacı, eşcinselliğin hoş görülmesinden daha fazlasını güvenceye almaktır. Kendisini toplumsal yapılar ve değerlerde radikal ve kapsamlı dönüşüme adamıştır. Eşcinsel özgürleşmesi, toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerinin herkese baskı uyguladığı kavrayışı ile cinselliğin salt azınlık bir kitlenin meşru kimliği olarak kabulü için değil, aynı zamanda "herkesin içindeki eşcinseli özgür bırakmak" içinde mücadele etmektedir diyerek cinsiyet özgürleşmesinin hedeflerini tanımlar.
Toplumsal Cinsiyetçi çevreler, "Bilim adamı, Devlet adamı, din adamı, insanoğlu, eloğlu, karı gibi ağlamak, evde kalan kızlar, ev kadını, şefkatli anneler, kadın milletvekili, kadın hakları, kadın gazeteci" gibi kadın erkek ayrımcılığı gözeten kelimelerin kadınları aşağılar veya kadını toplumsal bir role zorlarken, Toplumsal Cinsiyetlerin varlığını da, ya tamamen görmezden gelir ya da aşağılama amaçlı ifadelerle ötekileştirmeye yönlendirir, tespitinde bulunurlar. Mesela evinin erkeği, evinin kadını kelimesinin yanına evinin lezbiyeni, evinin biseksüeli gibi, bilim adamı yerine bilim gayi, devlet transı gibi bir kelime mevcut dile uygulanamaz. Bu sorunu dildeki kelimelerdeki cinsiyetçi vurguları tamamen kaldırarak, çözmeyi önerirler. Bilim insanı, devlet insanı, insan çocuğu vs gibi.
Ancak eşcinselliği reddeden erdemli erkeğin erki ve toplumun dilindeki "ahlakçı" ve "erkek egemen/patriyarkal" dil kırıldığında Toplumsal Cinsel Kimliklerin özgürlüğünden bahsedilebilecektir.
Not 1: 2019 yılı G20 zirvesinin hemen öncesinde UN Women (BM Kadın Birimi) bir açıklama yaparak "Kadınlar için en tehlikeli yerin kendi evleri[29]" olduğunu açıklayarak evliliğin dünya çapında yasaklanması sürecinin ilk adımını atmış oldu.
Not 2: UN Women'a göre, "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadınların güçlenmesi" projesinden dolayı kendilerine teşekkür borçlu olduğumuz şirketler/vakıflar şunlar:
Rockefeller Foundation, Ford Foundation, Open Society Foundation, Procter & Gamble, The Coca-Cola Company (TCCC) and The Coca-Cola Foundation (TCCF), PROYA Cosmetics Co. Ltd, UNILEVER, Zonta International Foundation. (İLKHA)