HÜDA PAR: İdlib mutabakatı aslına uygun olarak hayata geçirilmelidir
HÜDA PAR, gerginliği azaltma bölgesi olarak ilan edilen İdlib’te yaşayan 3 milyon sivil için garantör ülkelerin daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğine dikkat çekti.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan dış gündem değerlendirmesinde, İdlib mutabakatının aslına uygun olarak hayata geçirilmesi gerektiği belirtilerek garantör ülkelere daha fazla sorumluluk üstlenmeleri çağrısında bulunuldu.
Gündem değerlendirilmesinde ayrıca Bangladeş’e sığınan Rohingyalı Müslümanların Myanmar’a gönderilmesi çalışmaları hakkında dikkat çekici ifadelere yer verildi.
Rohingyalı Müslümanların Myanmar’a geri gönderilmesi
Myanmar ordusu ve Budist milliyetçilerin zulümlerinin hatırlatıldığı gündem değerlendirmesinde, “2017 yılında sınır karakollarına düzenlenen saldırılar gerçekçe gösterilerek Myanmar ordusu ve Budist milliyetçiler tarafından Müslümanlara yönelik şiddet eylemleri başlatılmıştı. Yüzlerce köy yok edilmiş, siviller katledilmiş kadın ve kız çocukları ordu ve milliyetçiler tarafından tecavüze uğramıştı. Birleşmiş Milletlere göre 2017 yılının Ağustos ayından sonra Budist zulmünden kaçıp Bangladeş’e sığınanların sayısı 745 bine ulaştı.” denildi.
Myanmar hükümetinin, Rohingyalı Müslümanlara yardım sağlanması için BM dışındaki kuruluşlara izin vermediğine dikkat çekilen değerlendirmede, “2018 yılında Bangladeş’in ülkesindeki mültecileri kademeli olarak Myanmar’a geri gönderme girişimi, mültecilerin geri dönmek istememeleri üzerine başarısız olmuştu. Ancak Myanmar hükümetiyle yeni bir anlaşma yapan Bangladeş yönetimi mültecilerin geri gönderilmesini hedefliyor. Myanmar ordusunun saldırıları, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası İnsan Hakları örgütleri tarafından soykırım olarak nitelendiriliyor. Ordu tarafından yok edilen Müslümanlara ait yerleşim yerlerinin yeniden inşası söz konusu olmadığı gibi soykırımın ardından Müslümanların toprakları üzerinde farklı hesaplar yapılmaktadır. Myanmar’daki kamplarda kapalı tutulan, seyahat hakları kısıtlanan Rohingyalılara yardım sağlanması için BM dışındaki kuruluşların faaliyetlerine izin verilmiyor.” ifadelerine yer verildi.
“Myanmar yönetimi soykırım suçlamasıyla Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıdır”
Rohingyalı Müslümanların Myanmar’a geri gönderilmesinin olası bir soykırıma neden olabileceğine işaret edilen değerlendirmede, “Soykırım suçu işledikleri tespitli olup yargılanmayan Budistlerin olası bir geri dönüşte yeni bir soykırım gerçekleştirmeyeceklerinin garantisi bulunmamaktadır. Bununla birlikte mültecilerin barınak, sağlık, eğitim, seyahat gibi haklardan yoksun bir yaşama geri gönderilmeleri insani değildir. Yaşam garantisi ve yaşamsal ihtiyaçların temini gibi garantiler alınmadan mültecilerin geri gönderilmesi Birleşmiş Milletler tarafından engellenmeli, Myanmar yönetimi soykırım suçlamasıyla Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıdır.” diye belirtildi.
“İdlib mutabakatı hayata geçirilmelidir”
İdlib’te yaşayan 3 milyon sivil için garantör ülkelerin daha fazla sorumluluk üstlenmesi çağrısında bulunulan dış gündem değerlendirmesinde, “2017 yılında gerçekleştirilen Astana toplantısında Gerginliği Azaltma Bölgesi ilan edilen İdlib için 2018 yılında ek mutabakat imzalanmış ancak o tarihten bu yana bölgeye yönelik hava ve kara saldırıları kesilmeyerek mutabakat geçersiz kılınmıştır. Son aylarda saldırılar daha da şiddetlenmiş, sivil yerleşim bölgeleri ve sivil halk Rusya ve rejim güçleri tarafından bilinçli olarak hedef alınmaktadır. Bölgede yaşayan 3 milyon sivilin yaşamını tehdit eden, yeni bir göç dalgasına sebebiyet veren/verecek olan saldırıların sona erdirilmesi için garantör ülkelerin daha fazla sorumluluk üstlenmeleri gerekmektedir. Bu doğrultuda Eylül ayında Rusya, İran ve Türkiye arasında gerçekleştirilecek olan toplantıyı önemli buluyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
Ekim ayında başlayacak yeni anayasa yazımına ilişkin görüşlerin dile getirildiği değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:
“Asker-sivil ayırımı yapılmaksızın yapılan bu saldırılar, uluslararası komiteler öncülüğünde ekim ayında başlayacak olan yeni anayasa yazımı sürecini de olumsuz etkileyecek ve kaosu daha da derinleştirecektir. Saldırılar sebebiyle kamplara sığınmış sivillerin yaşamlarını idame edebilmeleri tüm tarafların dikkat etmeleri gereken bir konudur. Bu nedenle insani yardımın temin edilebilmesi ve sivilleri çatışma alanlarından uzak tutma konusu İdlib için öncelikli gündem maddesi yapılmalıdır. İnsan yaşamı, her türlü askeri ve stratejik hedeften üstün tutulmalıdır. Bu nedenle garantör ülkeler arabuluculuğunda İdlib mutabakatının aslına uygun olarak hayata geçirilmesi Suriye sorununun kalıcı çözümü için önemli bir adım olacaktır.” (Ramazan Casuk-İLKHA)