`Derin Devlet Özal Raporunu Karartacak`
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal`ın oğlu Ahmet Özal, babasının `zehirlenmediği` yönündeki iddialara cevap verdi.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, babasının ölümünden hemen sonra iki Çankaya Köşkü çalışanının yurtdışına çıktığını ve savcılığın bu konuda bilgisi olduğunu söyledi. Bu kişilerden birinin Çankaya Köşkü’nde garson olarak görev yaptığını belirten Ahmet Özal, iki eski çalışanın Türkiye ile arasında iade sözleşmesi bulunmayan Kanada ve Honduras’ta olduğunu dile getirdi.
Ahmet Özal’la merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüne ilişkin iddialar ve Adli Tıp raporları hakkında konuşuldu:
- Babanızın ölümüyle ilgili soruşturmada eksik olduğunu düşündüğünüz hususlar var mı?
Babamın ölümünden kısa süre sonra, iki Çankaya Köşkü çalışanının yurtdışına gittiğini öğrendim. Bunlardan biri Çankaya Köşkü’nde garson olarak çalışıyordu. Birinin Kanada, birinin de Honduras’ta olduğunu öğrendim. Honduras ve Kanada, Türkiye’yle arasında iade sözleşmesi olmayan ülkeler. İki köşk çalışanının olay sonrasında yurtdışına gittiğinden savcılığın da haberi var. Ancak bu kişilerin ifadelerinin alınması için İnterpol aracılığı ile “Kırmızı Bülten” çıkarılması gerekiyor.
- Bu iki kişiden başka şüpheliler de olabilir mi?
Zirve davasında, bu zehirlenme iddiaları ortaya atılmadan dokuz ay önce bir adam çıkıyor, babamda Adli Tıp Kurumu’nun bulduğu zehirleri bir bir sayıyor. Buna rağmen o dönemde bu kişinin bilgisine başvurulmuyor. Ya da Ankara’da soruşturmayı yürüten savcıya bilgi verilmiyor. Ta ki tartışmalar ortaya atılana kadar... Öte yandan, bu kişinin iddialarına Devlet Denetleme Kurulu Raporu’nda da yer verilmiyor.
- Adli Tıp raporunun babanızın naaşından çıkan zehirlerin çevresel faktörlerden kaynaklandığı yönündeki tesbitini nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Zehir var ama zehirlenme yok” deniyor. Böyle rapor mu olur? Buna çocuk bile inanmaz. Olayı sulandırmaya çalışıyorlar. Babamın naaşından elde edilen zehirlerin dozajlarının değiştirilerek kamuoyuna sunulacağını düşünüyorum. Ayrıca savcılığın ve Adli Tıp Kurumu’nun zehirlenme dozajlarına ilişkin laboratuar sonuçlarını tam olarak açıklayıp açıklayamayacaklarını merak ediyorum. Hatta Başbakan’ın, “Bu, Türkiye’ye zarar verir” denerek ikna edilmeye çalışılacağını, daha sonrasında da zehirlerin gerçek dozlarının kamuoyuna sızdırılacağını düşünüyorum. Böylece soruşturmayı en başından beri dikkatle izleyen Başbakan’a olan güveni zedelemeye çalışacaklar. Özetle devletin kendini koruma refleksleri çalışmaya başladı.
- Babanızın kabrinin açılmasında en önemli dayanak olan Devlet Denetleme Kurulu raporunun “şüpheli ölüm” tesbitinde bulunduğu ifade ediliyor. Sizce rapordaki tüm hususlar araştırılmış mıdır?
Babamın ölümüyle ilgili hazırlanan Devlet Denetleme Kurulu raporunun sadece yüzde 30’u kamuoyuna yansıtıldı. Geri kalan yüzde 70’i konusunda kimsenin bir fikri yok. Geri kalan kısmı neden paylaşmıyorlar?”
- Adli Tıp Kurumu’nun nihai kararı babanızın ölümüyle ilgili tartışmaları sona erdirir mi?
Ben Adli Tıp sonucu açıklandıktan bir süre sonra babamı zehirleyenlerin bizzat kendilerinin çıkıp olayı itiraf edeceklerini düşünüyorum. Eğer rapor sulandırılırsa, o zaman hem Adli Tıp Kurumu üyeleri hem de bunu kapatmak isteyen çevreler zor durumda kalacaklar. Bu yüzden bu tartışmanın süreceğini düşünüyorum.
Özal’ın ölümüyle ilgili muamma sürüyor
İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun Turgut Özal’ın naaşında tesbit edilen zehirlerden DDT’nin sebze ve meyvelerden tarım ilaçları aracılığıyla alındığı sonucuna vardığı yönünde bir haber yayımlandı. Sabah gazetesinde dün çıkan haberde, DDT’nin vücuttaki yağ tabakasında biriken bir madde olduğu ifade edildi. Özal’ın ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise, “Bize ulaşan bir rapor yok” açıklamasını yaptı. Öte yandan, Taraf ’a konuşan Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce, “Rapor henüz tamamlanmadı. 2 kasımdaki açıklamamın arkasındayım. Henüz net bir şey yok. Gazetede yer alan haberin nihai sonuç olarak referans alınmasını tavsiye etmem” dedi.
Taraf