"Müslümanlar tam bir ahlakla ahlaklanmadan kazanamazlar"
Müslüman liderlerin siyasette başarılı olabilme yollarını anlatan DMAB Başkanı Şeyh Ahmed er-Raysuni, "Müslümanlar kendi aralarında, saflarında, ortaklarıyla ve muhalefet ettikleriyle tam bir ahlakla ahlaklanmadan kazanamazlar." dedi.
Dünya Müslüman Âlimler Birliği (DMAB) Genel Başkanı Şeyh Ahmed er-Raysuni, El Cezire kanalında katıldığı programda İslam âlemi ve Müslümanların siyasi durumu gibi konularda değerlendirmelerde bulundu.
Siyasi sahanın zorlu bir yol olduğuna; kolay olması halinde doğal olarak İslami partilerin hükümetlere daha kolay gelebileceğini söyleyen Raysuni, insanların genel olarak bir tecrübe ve birikimleri olmadan yönetime geldiklerini belirtti.
Bazı kesimler tarafından İslamcıların siyasi sahada başarısız olduğu ve artık bu alandan çekilmeleri gerektiğiyle ilgili düşünceleri varlığına işaret eden Raysuni, "Bu çağrılar, üzerinde düşünmeyi ve tefekkür etmeyi hak ediyor. Bunlardan istifade etmek de mümkündür. Fakat sadece bununla işler düşünülmez ve tedavi edilmez. Birinci olarak başarısızlık hikâyesi nispi bir meseledir. Etrafını saran birçok koşullar barındırıyor. Gerçekte Mısır’da yaşanan bir başarısızlık değildi. Şüphesiz ki bu bir başarısızlaştırma ve kazanımı silah gücüyle engellemeydi. İslamcıların gerçek başarısızlığı tüm şartlarıyla sadece Sudan’da meydana geldi. İkinci olarak Türkiye, Tunus, Fas, Malezya ve Endonezya’daki İslamcıların deneyimlerini unutamayız. Bunlar başarısızlıkla vasıflandırılamaz. Evet, her durumun kendine has vasfı vardır. Ancak her halükarda bu başarısızlık değil ona yakın bir şey de değil. 'Her işinde başarısız olana git ve Allah’a tövbe et' denilmez. Bu da olur ancak kaçırdığın şeyi telafi et, başarısızlığın ve kaybedişinden ders çıkar. Sonra kazanmak için tekrar dene. Fakat tüm durumlarda eğitim, dava ve kültürel çalışma her zaman en iyi olma özelliğini korur. Bunlara dönen ve bunlarda kalan her zaman kalıcıdır." dedi.
"Bazı İslamcılar siyasetin kötü yönlerine kendilerini kaptırıp bunları siyasetlerinde kullandılar"
Âlimlerin siyasi arenanın kirli ortamından dolayı uzak durması gerektiğine dair görüşleri değerlendiren Raysuni, "Siyasete atılmış İslamcılar teknokrattırlar; vaiz, şeyh veyahut din adamları değiller. Ancak kurnazlık, kirlilik, tuzak, pragmatizm ve ahlaksızlık meselelerine gelince maalesef bazı İslamcılar siyasetin bu kötü yönlerine kendilerini kaptırıp bunları siyasetlerinde kullandılar. Fakat bu yöntemlere başvuran İslamcılar düşmanları karşısında yine sönük kalıyorlar. Düşmanları yine de bu yöntemleri onlardan daha iyi kullanıyor. Bu, kesinlikle İslamcıların yanında geçersiz bir silahtır. Ellerini ve kendilerini bundan temizlemekten başka yolları yok. Müslümanlar kendi aralarında, saflarında, ortaklarıyla ve muhalefet ettikleriyle tam bir ahlakla ahlaklanmadan kazanamazlar. Allah (Azze ve celle) şöyle buyuruyor, 'Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Maide 8)" diye konuştu.
"İlkemiz: Ne kandıracağız ne de kandırılacağız"
Öte taraftan düşmanların hile ve desiselerine, üsluplarına karşı dirayetli, bilgili ve teyakkuzda olunması gerektiğine dikkat çeken Raysuni, "Allah kendisinden razı olsun, Ömer Bin Hattab’ın dediği gibi, 'Ne hilekârım ne de hilekâr olan beni kandırabilir.' Bundan dolayı sahabeden Muğire, onun hakkında şöyle demiştir; 'Ömer Bin Hattab kandırılmayacak kadar akıllı; kandırmayacak kadar da faziletliydi.' İşte ilkemiz budur. Ne kandıracağız ne de kandırılacağız. Bunu yapamayan bıraksın." şeklinde konuştu.
"Asırlarca itimat edilen yöntemler akıllı yaklaşım ve iyi bir seçimdir"
Ekoller ve cemaatlerin çoğalması ve bunun neticesinde doğru model arayışının artması meselesine değinen Prof. Dr. Reysuni, "İslam adına konuşan çok insanın olması ve herkesin kendine ait bir modeli benimsemesi ve bu benimsediği modelin en doğru olduğunu savunması bağlamında gençlerin, hangisi akla daha doğrudur, diye bir soru geliyor. Benim kesinlikle bu konuda ihtilafı bitirecek bir örneğim yok. Fakat şöyle söyleyebilirim, 4 Sünni mezhep, asırlarca itimat edilen usulleri ve bunların kapsamında muasır içtihatla beraber tüm yöntemler, akıllı yaklaşım ve iyi bir seçimdir. Olması gerekenin en iyisi ve talep edilen şeylerin en izzetli olanıdır. Eski alimlerimiz icmanın kesin delil; ihtilafınsa geniş rahmet olduğunu belirtmişler." dedi.
"Sorun, haddi aşan ve karaborsacı yöneticiler"
Bazı İslam ülkelerinde yaşanan ekonomik sorunların, "İslamileştirilmiş liberal ekonomi" yada "Asrileştirilmiş İslam ekonomisi" olmadığını savunan Raysuni, "Sorun, haddi aşan ve karaborsacı yöneticiler. Ayrıca sorun yağmada, savurganlık ve kötü tedbirler almada. Sorun bürokrasi, rüşvet ve diğer fesat araçlarında. Sorun halkların ya zelil edilmesinde yada hiç kullanılmayan hayali ordular ve silahlardır. Düşüncemiz ve çabalarımızla sıkıntıların bel kemiğini bulmakla uğraştırmalıyız; lafzi veyahut vehmi sorunları konuşup tartışmakla değil." ifadelerini kullandı.
"Dinin açık ve sabit olan neyi varsa ona iman eder ve onu söyleriz"
Dinin, olduğu şekliyle alındığını; keyfe göre yada yönetici ve halkların isteğine göre şekillenmediğini vurgulayan Şeyh Raysuni, şunlara dikkat çekti:
"Dinin açık ve sabit olan neyi varsa ona iman eder ve onu söyleriz. Açık ve sabit olmayandan biz vazgeçeriz.
Bizdeki diktatörlük ve öldürmeler demokrasi adına yapılmıyor mu? Mısır’daki ve diğer ülkelerdeki idamlar adalet ve halk adına çıkarılmıyor mu? Avrupa savaşı bize öncelikle din yada haçlı adıyla sonra modernizm ve uygarlık adıyla gelmedi mi?
Kan dökme ve aşırıcılığı bir buçuk milyar Müslüman içinde sadece birkaç bin küsur Müslüman kullanıyor." (Zeyd Varol-İLKHA)