''Sözleşmenin sonuçları yıkıcı''
Sözde kadını korumak için çıkarılmış olup ancak uygulamada şiddetin daha da çok arttığı ve aile kurumuna büyük zararları olan ‘İstanbul Sözleşmesi’ne bir tepki de Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın’dan geldi. Yalçın, "Toplumu ifsad eden, aileyi hedef alan 'İstanbul Sözleşmesi' ile ulaşılmak istenen sonuç son derece yıkıcıdır.” dedi.
HABER MERKEZİ
‘İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili açıklama yapan Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, toplumu ifsat eden söz konusu sözleşme ile ulaşılmak istenilen sonucun son derece yıkıcı olduğuna dikkat çekerek, konuyla ilgili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doğru bilgilendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi gerektiğine işaret eden Yalçın, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Toplumu ifsad eden, aileyi hedef alan 'İstanbul Sözleşmesi' ile ulaşılmak istenen sonuç son derece yıkıcıdır. Cinsiyetsizleştirmeden eşcinselliğe kadar her türlü sapkınlığı kadına karşı şiddeti önleme parantezine alarak meşrulaştırmak bu topluma yapılacak büyük kötülüktür. 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak anılan ‘Kadına Yönelik Şiddetle ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin hazırlık sürecindeki tartışmaları, ülkelerin argümanlarını/tavırlarını hatırlamak konuyu anlaşılır kılar.”
TOPLUMSAL YAPIMIZI DENKLEME KATMADAN, ÇEKİNCESİZ İMZALANMIŞTIR
Sözleşmenin 46 ülke tarafından imzalandığını ama birçok ülkenin bu antlaşmayı onaylamadığını dile getiren Yalçın, “Birleşik Krallığı’nda içerisinde yer aldığı 11 ülke sözleşmeyi imzalamış fakat onaylamamıştır. Yine Azerbaycan ve Rusya Federasyonu sözleşmeyi ne imzalamış ne de onaylamıştır. Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya ve Slovak Cumhuriyeti İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkan ülkelerdir. Türkiye’de sözleşme kamuoyunda yeterince tartışılmadan, toplumsal yapımızı denkleme katmadan, çekincesiz imzalanmıştır.” ifadelerini kullandı.
ÇEVİRİDEKİ 'AİLE' HASSASİYETİ (!) SÖZLEŞMEDE GÖZETİLMEMİŞTİR.
Yalçın, Sözleşme’nin orijinal metninde 'aile' ibaresi geçmediği halde sözleşme Türkçeye çevrilirken 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' yapılmış. Çevirideki 'aile' hassasiyeti (!) sözleşmede gözetilmemiştir. Sözleşme’yi kadına karşı şiddetin önlenmesinin tek yolu olarak göstererek layüselleştiren zihniyetin gözden kaçırdığı nokta şu ki bu sözleşme halen birçok ülkede oldukça sıcak bir şekilde tartışılmaya devam etmektedir. Gözden kaçmamalı bu durum. Tartışmaların odağında duran 'toplumsal cinsiyet eşitliği' ,'cinsel yönelim', 'cinsel eğilim', 'toplumsal cinsiyet kimliği' gibi kavramlar dün olduğu gibi bugün de aynı tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Kavramlarda mesele biyolojik cinsiyet mi varoluşa saldırı mı? Rusya, 'partnerler arası şiddet' ifadesinde partnerler aynı cinsten olabilir diyerek sözleşmeye karşı çıkarken, Vatikan 'toplumsal cinsiyetin' uluslararası hukukta karşılığı olmayan bir tanım olduğu gerekçesi ile itiraz etmiştir. İsveç ve İngiltere’nin şerhi de görülmeli.” şeklinde konuştu.
ALMANYA DAHİ ÇEKİNCELERİNİ SUNARAK ŞUBAT 2018’DE İMZALAMIŞTIR
Bulgaristan’ın geçtiğimiz yıl sözleşmenin anayasalarına aykırı olduğuna hükmettiğine dikkat çeken Yalçın şunları ifade etti; “Hırvatistan, sözleşmenin eşcinsel evliliklerini legalize etmeye imkan tanıyacağı, 'cinsiyet ideolojisi' üretmek istediği, Hıristiyan değerlerine aykırı olduğu gerekçesiyle güçlü bir direniş göstermişti. Almanya, mevcut hukuklarında, ailenin önemi ve insani nedenlerle madde 59’u uygulamama hakkını saklı tutarak sözleşmeyi ancak Şubat 2018’de imzalamıştır. Polonya Cumhuriyeti, ' Sözleşmeyi ancak Anayasa ilkelerine ve hükümlerine uygunluğu kadar uygulayacağını beyan etmiştir. Memur-Sen olarak bugüne kadar İstanbul Sözleşmesi’nin tematik yapısından, bağlayıcı bir hukuk metni olarak içerdiği muğlak kavramlarına, hukuk sistemimizde meydana getireceği sorunlardan, aile yapısında yaratacağı sosyal maliyete muhalefetimizi birçok platformda dile getirdik. Bu çalışmalarımıza örnek olarak dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı KSGM’ne, İstanbul Sözleşmesi’ne dair ilettiğimiz değerlendirme ve eleştirilerimize, ayrıca '2018-2023 Kadının Güçlenmesi Strateji Eylem Planı'na dair ortaya koyduğumuz değerlendirmelerimize bakılabilir.”
ALTERNATİFSİZ VE VAZGEÇİLEMEZ BİR ANLAŞMA DEĞİLDİR
Yalçın son olarak şunları dile getirdi; “İstanbul Sözleşmesi’ni münferit birkaç sonuç üzerinden tartışmak bizi doğruya ulaştırmaz. Zira bu sözleşmeyle, tümüyle yeniden restore edilecek bir hukuk yapısından ve her sene İstanbul Sözleşmesi Uzmanlar Komitesi tarafından sigaya çekilecek bir idari mekanizmadan bahsediyoruz. Bugün göçten, örgütlenmeye, eğitimden, istihdama, er erbaşlara verilen 'Mehmetçik İçin Yurttaşlık Eğitimi'nden, KASAUM’lara, kamu görevlilerine verilen hizmet içi eğitime değin hemen her alanda anaakımlaştırılan bu sözleşme derhal durdurulmalıdır. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde alternatifsiz ve vazgeçilemez bir anlaşma değildir. Bilinmelidir ki, küresel bir sorun olan şiddete karşı geleneği, örfü, dini olağan şüpheli ilan etmek bizi hiçbir yere vardırmayacaktır. Kadına karşı şiddeti ve kadınların yaşadığı her türlü sorunu çözmek için istişareye dayalı çalışmalar yapılmalı, sosyal tarafların görüş ve önerileri alınmalıdır. 'Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak' mukadder olmamalı. Cumhurbaşkanı doğru bilgilendirilmelidir."
"TÜRKİYE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇEKİLMELİDİR"
Halktan büyük tepki gören İstanbul Sözleşmesi’ne bir tepki de Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan geldi. Komisyon Başkanı Sıdıka Aydın bir yazılı basın açıklaması yaparak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bu konuda göreve çağırıyoruz. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmelidir.” ifadeleriyle sözleşmenin iptali için Meclis’e çağrıda bulundu. Aydın açıklamasında şunları dile getirdi; “Toplumu ifsad eden, aileyi hedef alan İstanbul Sözleşmesi ile ulaşılmak istenen sonuç son derece yıkıcıdır. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi milletçe bu büyük ve kapsamlı saldırıyı önlemek için harekete geçilmelidir. Cinsiyetsizleştirmeden eşcinselliğe kadar her türlü sapkınlığı kadına karşı şiddeti önleme parantezine alarak meşrulaştırmak bu topluma yapılacak en büyük kötülüktür. O nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bu konuda göreve çağırıyoruz. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmelidir. Sözleşmeyi dayanak kılarak çıkarılan ve bahsettiğimiz sakıncalı sonuçları doğuran düzenlemeler de iptal edilmelidir. Kadına karşı şiddeti ve kadınların yaşadığı her türlü sorunu çözmek için istişareye dayalı çalışmalar yapılmalı, sosyal tarafların görüş ve önerileri alınmalıdır.”