• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Öyküsü mukaddes bir feryattır bu: SUSA
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mustafa Karakaş/Doğruhaber

Bundan 29 yıl önce katledildiklerinde gazeteler için sıradan bir haber değeri bile taşımadılar.. Diyarbakır’ın Silvan İlçesinin Yolaç Köyünde PKK camiyi taramış ve 10 müslüman şehid düşmüş, 5 kişi yaralanmıştı. Camide ibadet edenlerin katledilmesine alışkın değildi bu topraklar. El Halilde israilliler yapmıştı bu mel’aneti ama bu topraklara yabancıydı böyle bir vahşet.

O halde Susa’ya gidelim...

Hayatları camiydi onların... Yazları, kışları, baharları... ömürleri camiydi onların. Arkadaş olarak Kuran’ı seçmiş ve onunla hemhal olmuşlardı. Kendi halinde dinini yaşamaya çalışan muhterem gençlerdi onlar. Onlardan bahis açılınca ister istemez akıllara Ashabı Kehf gelir. Kehf ashabı mağaraya; onlar camiye sığınmıştı.

İşte bu güzel insanlar 29 yıl önce bugün dalından koparıldı. Bir kelebek gibi düştüler toprağa... Tek bir suçları vardı: marksizme ve PKK’ye boyun eğmemek

29 yıl önce bugün...

Bir yatsı vaktinde zehir saçtı namlular..

Zifiri bir karanlık sardı Susa’yı...

Zifiri bir sessizlik… Zifiri bir soysuzluk...

Üstüne zillet damgası vurulanlar, korkunun kulları yaralıların iniltilerine kulak tıkamıştı. Yüreklerinin üstüne perdeler mi inmişti, yürekleri taşlaşmış mıydı ne? henüz 14 yaşındaki çocuktan tutun 40 yaşındaki babaya kadar 15 insan kanlar içinde yerdeydi ama yardıma koşan yoktu!

Cami suskun... Taşlar dile gelebilseydi elbet o vahşete göz yummazdı.

Kurtlar, kuşlar tahammül edemezlerdi bu zulme… Güçleri yettiğince onlar da taraf olurdu elbette. Serçenin İbrahim'den yana olması gibi... Ama birileri ama gece bakışlı birileri bu vahşet sırasında hendeğin kenarına oturmuş ve Aziz ve Hamid olan Allah'a kul oldukları için ateşlere atılan, üzerine kurşun yağdırılan müminleri keyifle izliyordu.

Tarih bir kez daha tekerrür etmişti... Adeta Ashabı Kehf bir yatsı vakti Ashabı Uhdud kıssasını yaşıyordu.

29 yıl önce bugün... Dallarından koparılan gülleri de tanıyalım değil mi?

Hüseyin...  Yiğitliğin ve direnişin büyük öğretmeni…

PKK militanlarına adam nasıl olunurun dersini öyle bir verdi ki...

Teslimiyet çağrısına karanlığı hüsrana uğratan bir tekbirle verilen cevap... Hüseyin...

Şehadet ülkesinin yaralı kartalı. Tekbir sesiyle zalimi zillet ummanında boğan kahraman.

Hüseyin Uğdud ateşine gözünü kırpmadan yürüyen muvahhid...

Ve Susa... Kanatlarından kan damlayan güvercin.

29 yıl önce bugün... İstatistik ilmi  bir ananın yüreğinin, aynı anda kaç evladın acısını taşıyabileceğini hesaplayabilir mi bilemem. Ama o gece 4 evladını birden kaybeden bir anne vardı... Bir baba...

Dört kardeş… Aynı anda toprağa düşen, dört muvahhid kardeş....

Said, Mekki, Medeni ve Zeki diye ağıt yakıyordu, Susalı gariban annenin yüreği….Çiçekler sarardı anne kan kokusundan… Duvar diplerinden canhıraş bir tekbir yükseldi.

29 yıl önce bugün... Köyün etrafını çepeçevre sardı karanlığın askerleri... Müminlerin katlini, ateşe atılmasını emretmişti modern çağın nemrudi aklı... Camide eller son kez duaya durmuştu. Genciyle yaşlısıyla herkes, aynı anda, "âmin" deyip birbirine bakmıştı. Dışarıda kalleş bir tuzak, içeride cennete giden yolun hissiyatı vardı. Vakit tamamdı.

29 yıl önce bugün... Ve necis postalları ile bastılar mescidi... Mescid kan içindeydi, Kur’an kan içinde..  Adnan bir yana düştü Hüseyin bir yana... Molla Abdulhalık'ın mübarek bedenine saplanan her mermi bir ah oldu yüreklere.. Hacı Ahmed’in gözleri oğlu Emin’i arar gibiydi... Dört kardeş kınalı keklikler gibi düştüler yan yana... Vuruldular sonra ayağa kalktılar ve yürüdüler... Cennetlere... 

Onlar bir nur gibi geldiler ve  çevrelerini aydınlatıp gittiler.

Onlar arkalarında gözyaşı bıraktı, yürek yarası bıraktı, ah bıraktı.

Onlar arkalarında katilleri cehenneme sokacak bir eyvah bıraktı.

Onlar arkalarında izzetli bir tavır,onurlu bir yaşam ve başı dik akrabalar anneler –babalar-kardeşler bıraktı.

Yıl dönümü münasebeti ile Susa şehidlerini rahmetle yad ediyoruz.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir