• DOLAR 34.586
  • EURO 36.686
  • ALTIN 2902.723
  • ...
Camilerdeki Sabit Tabureler Cemaat Şuurunu Zedeliyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Son yıllarda camilerin arka saflarına sabit tabure ve sandalyeler konulmaya başlandı. Cami kültürüyle bağdaşmayan bu durum, caminin manevi havasını bozarken cemaat şuurunu da zedeliyor. Birçok camide bu uygulama gittikçe yaygınlaşıyor. Örneğin İstanbul Bağcılar’daki Yıldıztepe Camii’nde halkın talebi üzerine kurulan sabit sıralar 3 yıldır kullanılıyor. Yıldıztepe Camii cemaatinden Abdurrahim Altınkaynak (62) sadece rahatsız olduğu zamanlarda yere oturarak namaz kıldığını belirtiyor. Yerde oturarak namaz kıldığında da safa dâhil olduğunu söyleyen Albayrak, sabit oturakların cemaati birbirinden ayırdığını dile getiriyor. Kalbindeki rahatsızlıktan dolayı çoğu kez yerde oturarak namaz kılan Ahmet Elmas (58) da sabit sıraların cemaat şuuruna zarar verdiğini ifade ediyor. Yıldıztepe Camii Derneği Başkanı Bilal Altun ise sıraların cemaatin talebi üzerine yapıldığını söylüyor. Uygulamadan rahatsız olan Altun, “Cemaat bugün ‘kaldırın’ dese hemen kaldırırım.” diyor. Önceleri yaşlı insanların sabit sıralarda namaz kılmaya başladığını belirten Altun, onları gören bazı gençlerin ve orta yaşlıların da ‘Benim de belim ağrıyor, ayağım ağrıyor.’ mazeretiyle bu uygulamayı tercih edebildiğini ifade ediyor.

Namazda safların birbirine yakın olması gerektiğinin altını çizen ilahiyatçı yazar Dr. Reşit Haylamaz, cemaatin insanlarda ‘vahdet-i ruhiye’ duygusunu geliştirdiğini ifade ediyor. “Cemaatle kılınan namazda farklılıklar göz ardı edilerek insanlar bir çizgide buluşuyor.” diyen Haylamaz, Peygamber Efendimiz’in (sas) safların sık olması, arada boşlukların bırakılmaması, camiye giren insanın bulduğu öndeki boşluğa yerleşmesi gibi birçok beyanı olduğunu söylüyor. Haylamaz, bu konuda “İnsanlar ilk safın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi.” hadis-i şerifini de hatırlatıyor.

‘Saflar cemaatten ayrı olamaz’

Reşit Haylamaz, ibadette meşakkat nispetinde sevap olacağını ve namazını çok rahat kılan bir insanın aldığı sevapla zoraki eğilip kalkabilen bir insanın aldığı sevap arasında fark bulunduğunu anlatıyor. Sabit taburelerin cemaati birbirinden uzaklaştırdığını vurgulayan Haylamaz, “Eğer camilerdeki sabit oturaklarla ilgili önlem alınmazsa bu görüntü başka mabetlere benzetme gibi bir sonucu da beraberinde getirebilir.” diyor.

Din İşleri Yüksek Kurulu eski Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan da mazeret yokken asıl cemaatten ayrı saf tutmanın doğru olmadığına ve camilerde tabure şeklinde başlayan, sabit sıralara dönüşen bu sistemin yanlışlığına dikkat çekiyor. Aktan, “Peygamber Efendimiz (sav) döneminde sandalye bilinmeyen bir şey değildi. Üzerine oturulabilen oturaklar vardı. Buna rağmen Ashab-ı Kiram kullanmadı. Adına kürsü dedikleri sandalyeler üzerinde oturarak namaz kılmayı hiçbiri aklına bile getirmedi.” diyerek ashabın oturdukları yerden namaz kıldıklarında dahi safa dâhil olduklarını söylüyor.

Hayber fethinden sonra Medine’ye dönen Peygamber Efendimiz’in (sas) devenin üzerinden düşmesi sonucu kaburga kemiğinin kırıldığını hatırlatan Prof. Aktan, “Efendimiz kaburga kemiği kırılmasına rağmen kürsü üzerinde değil yaklaşık bir ay boyunca yerde oturarak namaz kılmıştır.” diyor. Aktan, öndeki safı mazeretsiz boş bırakmanın cemaat sevabını azaltacağını söylüyor. “Ey Meryem, Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” (Al-i İmran, 43) ayeti kerimesini hatırlatarak cemaatle birlikte saf tutmanın önemine değiniyor. Peygamber Efendimizin namaza başlamadan önce safların sık ve düzgün tutulması için tavsiyelerde bulunduğunu anlatıyor.

Sabit taburelerin çoğu ihtiyaçtan dolayı kullanılmıyor. İnsanlar ufak bir şeyi mazeret kabul edebiliyor. Prof. Dr. Aktan, “Hutbe ve vaazlarda bu konuya temas edilirse en azından böyle namaz kılanların bir kısmı vazgeçer.” diyor. Prof. Aktan, sabit taburelere alternatif olarak kişisel taburelerin olabileceğini ifade ediyor: “Birbiri üzerine geçmeli, fazla yer işgal etmeyen taburelerden ihtiyacı olan insanlar istifade edebilirler. Taşınabilir tek kişilik taburelerle cemaatin ortasında ya da safın sağ ya da sol ucuna geçebilirler.”

“Kişi mazereti yokken farz olan rükünlerden herhangi birini terk edemez.” diyen Aktan, namazın kıyam, kıraat, rüku, secde, son oturuşta tahiyyat miktarı oturma farzlarından herhangi biri, mazeretsiz ya da keyfi terk edildiğinde namazın caiz olmayacağını belirtiyor. Dizlerinde, ayaklarında problem olan ya da ayakta namaz kılmaya engeli olan kişiler yerde oturarak kıldıklarında ise namaz sevaplarında bir eksiklik olmayacağını söylüyor.

Sandalye ya da taburede kılınan namazın ‘ima yolu’yla kılınan namaz hükmünde olduğunu ifade eden İslam Hukuku Profesörü Hamdi Döndüren de kişinin bu yolla namaz kılma hakkı olması için ciddi bir probleminin bulunması gerektiğine işaret ediyor. “Açılıp kapanan, insanların kolayca taşıyabileceği, bulunduğu yere koyabileceği tabureler, sabit taburelere alternatif olabilir.” diyen Prof. Dr. Döndüren, meselenin bir başka fıkhî boyutuna da dikkat çekiyor: “Önü boş olduğu halde bir kimse ön safa keyfi olarak geçmeyip arka safta namaza durursa namazı mekruh olur.”

Yere oturmak sağlık için sandalyeden daha uygun

Ortopedi Uzmanı Opr. Dr. B. Selim Yiğitbaşı, diz ağrısı çeken veya dizini bükemeyenlere sandalyede oturmaktan ziyade ayaklarını uzatarak namaz kılmayı tavsiye ediyor. Yiğitbaşı, yerde ayaklarını uzatarak oturmanın diz ağrılarında problem oluşturmadığına ifade ediyor. Belinde fıtık ya da bir başka rahatsızlığı olanlara da sandalyede çok oturmamayı tavsiye eden Dr. Yiğitbaşı, bu kişilere ise ayakta namaz kılmayı öneriyor. Sandalyede çok oturmayla bel rahatsızlığını tetikleyen omurilikteki sıkışmanın daha fazla olduğunu vurgulayan Selim Yiğitbaşı, ayakta namaz kılmanın, rüku ve secdede eğilip kalkmanın egzersiz olması açısından bel ağrılarına daha iyi geleceğini ifade ediyor.

Ayakta kılmaya gücü yetmeyen yere oturarak kılmalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu da hasta ve engelli kimselerin zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmalarının uygun olduğunu açıkladı. İnsanların son zamanlarda camilerde saflar arasına sandalye koyup namaz kılmalarını sıkça sorması üzerine Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu şu açıklamayı yaptı: “Namazı normal şekli ile ayakta kılmaya gücü yetmeyen kimse için asıl olan, namazını oturarak kılmaktır. Böyle bir kişi namazını kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak kılar. Nitekim Hz. Peygamber (sas) nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabeye ‘Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl’ buyurmuştur. Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükudan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar. Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar. Ayakta durmaya ve rüku yapmaya gücü yettiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar rükudan sonra secdeyi tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak ima ile eda eder. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse namazı tabure, sandalye ve benzeri bir şey üzerine oturarak rüku ve secdeleri ima ile yerine getirir. Namazını tabure, sandalye ve benzeri şeyler üzerinde kılan müminin ileri sürdüğü mazeretleri kendisini vicdanen rahatlatacak boyutta olmalıdır. Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar, bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir. Dinî açıdan zorunlu ve meşru bir sebep bulunmadıkça camilerde sandalyede namaz kılmak, göze hoş gelmeyen bir görüntü ortaya çıkarmakta ve cemaat arasında tartışmalara sebep olmaktadır. Özellikle üzerinde namaz kılmak amacı ile camilerde sıralar halinde sabit oturakların yapılması, cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.”

Zaman

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir