Osmanlıdan gelen bir gelenek Hacivat ve Karagöz oyunu
Osmanlıdan gelen bir gelenek olmasıyla birlikte toplumun ortak kodlarının adeta bir yansıması olan Hacivat ve Karagöz oyunu, ramazan ayıyla ayrı bir anlam kazanıyor.
Günümüz sinemasının her geçen gün yenilenmesiyle birlikte toplumun alakasını hiç kaybetmeyen Hacivat ve Karagöz oyunu halk tarafından özellikle ramazan aylarında ilgi odağı haline geliyor. Çocukların zararlı teknolojik alışkanlıklardan korunması, kadim bir kültürden gelen oyunlarla hayal dünyalarının zenginleştirilmesi için Hacivat ve Karagöz gibi kültür oyunları iyi bir araç olabiliyor.
2003 yılından beridir bu sanatı usta-çırak ilişkisiyle öğrenen Karagöz Sanatçısı Enis Ergün, bu sanatı çeşitli platformlarda çocuklarla, yetişkinlerle veya yabancı turistlerle buluşturduklarını söyledi.
Teknolojinin gelişmesine rağmen Hacivat ve Karagöz oyununun sinemadan en büyük farkının interaktif bir şekilde seyirciyi filmin içerisine filmi de seyirciyle buluşturma olduğuna vurgu yapan Ergün, bundan dolayı bu sanatın hala devamlılığını sürdürdüğünü söyledi.
“Toplum bu perde de kendini görüyor”
Ergün, “Karagöz bundan çok çok eskilerde çıkmış bir sanat. Tarihiyle ilgili birçok farklı belge veya iddia mevcut. Ama bizim en çok inanmış olduğumuz şey şu ki biz aslında Orta Asya’dan göç ederken bu sanatı bilerek geldik. Yüzyıllar içerisinde özellikle Osmanlının imparatorluk şemsiyesine bürünmesiyle birlikte Karagöz son şeklini aldı. İmparatorluğun tüm renklerini ve zenginliklerini barındıran bir hayal perdesine dönüştü. Özellikle şu an ramazan ayındayız. Ramazan ayında karagöz biraz daha gündemde bulunuyor. Ama senenin diğer aylarında da Karagöz özellikle çocuklarla buluşmaya devam ediyor. Karagöz, Osmanlının sinemasıydı. Karagöz aslında bizim sinemamızın atası. Teknolojinin gelişmesine rağmen Karagözün sinemadan farkı bu perdenin arkasında 1 kişi oynatıyor ve o anda canlı bir şekilde oynatıyor. Tüm taktikleri ve tüm eserleri bir kişi icra ediyor. O sırada sinemadan en büyük farkı interaktif bir şekilde seyirciyi filmin içerisine film de seyirciyi içerisine alabiliyor. Bundan dolayı hala Karagöz devam ediyor. Çünkü Karagöz perdesine baktığınız zaman hem Osmanlı döneminde hem bu gün toplumun tüm dini ve etnik kimliklerini, inanışlarını, fikirlerini hatta hurafelerini bile Karagöz perdesinde görebiliyorsunuz. Yani toplumun içinde yaşayan ne varsa Karagöz perdesinde. Biz arkadaki beyaz perdeye ayna diyoruz, bu aynaya yansıyor. Aslında günümüzde devam etmesinin, bu kadar teknoloji gelişirken rekabet içerisinde olmasının en büyük sebeplerinden birisi de bu. Çünkü toplum bu perde de kendisini görüyor. Bu perde de topluma kendisini aksettiriyor. Bu sayede de bu özelliklerini kaybetmediği sürece Karagözün bu insanlarla ve bu milletle birlikte yaşayacağını düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
“Nasıl ki savaşta cepheler varsa biz kültürde de cepheler olduğunu düşünüyoruz”
Hacivat ve Karagöz oyununun önemini anlatan Ergün, “Nasıl ki savaşta cepheler varsa biz kültürde de cepheler olduğunu düşünüyoruz. Karagöz milli kültürün çok önemli bir mihenk taşı. Bir seferberlik halinde hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü Karagöz kendimize ait bir kültür. Kendimize ait olan şeylerin arkasında durmamız gerektiğini düşünüyorum. Karagöz nasıl yüzyıllar boyunca hayal perdesinde yaşadıysa bugün de hayat perdesinde yaşaması için hem seyircinin hem yöneticilerin hem de Karagöz sanatçılarının büyük bir seferberlik halinde olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyükşehirlerde değil, Mardin’de de Şırnak’ta da Edirne’de Hakkâri’de de oralardaki köylerdeki çocukların da kendi kültürleriyle buluşması gerektiğini düşünüyoruz. İnşallah millet olarak el ele verip bunu başaracağız.” ifadeleri kullandı.
“Çocukların kendi kodlarıyla oynanmış bir oyun”
Son olarak seyirciyle iç içe bir hikâye oluşturduklarını belirten Ergün, “Hikâyenin genel hatlarını ne kadar çok bilsek de bu konuda seyircinin bizi yönlendirmesi çok önemli. Bu sırada çocukların o hikâyenin içerisine girme isteklerini gerçek dünyadan tamamıyla izole olup sıyrılıp bu hayal perdesinin içerisinde canhıraş bir şekilde katılmışları, yani benim tarafımdan bu oyun kaç bin kere oynandığını bilmiyoruz, ama her oyunun ilk defa oynandığı hissiyatının verilmesi bu sebeple gerçekleşiyor. Aslında seyirci oradan bana bu enerjiyi hissettirmezse ben burada onlara bir enerji geçirmem çok mümkün değil. Onlardan öyle bir enerji geliyor ki her oyunu ilk defa oynuyormuşuz gibi hissediyoruz. Biraz önce izleyen çocuklara 3D sinemaya mı gitmek istersin yoksa bir Karagöz oyunu daha mı? Aslında Karagözü tercih ederler. Çünkü Karagöz onların kendi kodlarıyla oynanmış bir oyun." dedi. (Zeyd Varol-İLKHA)