• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
HÜDA PAR'dan İBB seçimlerine ilişkin açıklama
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

YSK’nın İBB kararından sonra söylemlerdeki kutuplaştırıcı dile dikkat çeken HÜDA PAR Genel Merkezi, kimi yabancı ülkelerin de konuya dair müdahale anlamına gelen açıklamalarının gerilimi tırmandırdığına işaret edildi.

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan iç gündem değerlendirmesinde; her geçen gün artan işsizlik ve enflasyon, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararıyla birlikte ortaya çıkan ötekileştirici söylemler, barış ve ibadet ayı ramazana özel önemli çağrılar ile mağduriyet oluşturan süresiz nafaka zulmüne dair görüş ve tavsiyelerde bulunuldu.

İşsizlik ve enflasyon

Türkiye’de hayvancılığın gerilediğine dikkat çekilen değerlendirmede, “Türkiye’nin toplam kırmızı et üretimi, yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16,5 oranında düştü. Et üretiminin bu oranlarda düşmesi, Türkiye’de halkın alım gücünün bir yıl içinde ne kadar zayıfladığını ve hayvancılığın ne kadar gerilediğini ortaya koyması açısından önemlidir.” denildi.

Ekonomik krizin her geçen gün büyüdüğüne işaret edilen açıklamada, “Ekonomik kriz, her gün daha da büyüyor. İşsizlik ve hayat pahalılığında rakamlar alarm noktasını aşmış bulunmaktadır. En tehlikelisi de ikisinin birlikte yükselmesidir. Ekonomik krizin bu iki canavarını besleyen temel faktör ise üretememedir. Dışa bağımlılık, istihdamın bitmesi, üreten kuruluşların da kepenk kapatması ekonominin açmazlarıdır. Bunun için dışa bağımlılıktan kurtulmak ve kalıcı çözümler üretmek gerekir. Tarım ve hayvancılığın ölmesinin en önemli nedeni; çok yüksek girdi maliyetleridir. Bu noktada etkin adımlar atılmalıdır. Yüksek enflasyonun çok çeşitli sebepleri olmakla beraber, üretim aşamasındaki yüksek maliyetler, bunların en önemlilerinden bir tanesidir. Öyleyse bu hususa odaklanılmalı, üretici kesimin yükü hafifletilmelidir. Unutulmamalıdır ki üretici enflasyonu da er veya geç, tüketiciye yansımaktadır. Derinleşen sıkıntılardan kurtulmak için sıradanlığın ötesinde, topluma güven verecek adımlara ihtiyaç vardır.” ifadeleri kullanıldı.

İstanbul seçimlerinin yenilenmesi

İsim vermeden AK Parti ve CHP’nin, YSK kararından sonra takındıkları tartışmalı pozisyonlarına değinilen değerlendirmede, “YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin iptali yönündeki kararı ile seçimlerin 23 Haziran’da yenilenmesi kesinleşmiştir. İptal başvurusunda bulunan siyasi bileşenler ile iptali haksızlık olarak değerlendiren diğer bileşenler arasında yaşanan tartışmalar ve karşılıklı suçlamalar, öyle anlaşılıyor ki seçim gününe kadar devem edecektir. İptal kararının tartışılan hukukilik niteliği ile seçimlerin şaibeli olup olmaması hususları her ne şekilde olursa olsun verilen kararın bağlayıcılığı ve seçimlerin tekrarlanacak olması, toplumu kamplaşmaya itecek söylem ve tavırların bundan sonra gereksiz olduğunu ortaya koymaktadır.” denildi.

YSK’nın kararından sonra siyasi taraflar arası söylemlerdeki kutuplaştırıcı dile dikkat çekilen değerlendirmede, “İptal kararı üzerine tarafların suçlayıcı söylemleri, alışılagelen siyaset geleneği açısından belli bir noktaya kadar anlaşılabilir. Ancak söz konusu suçlama ve tartışmaların kendi mecrasından çıkarılarak durumdan vazife çıkarma girişimleri ve bunun uluslararası bir baskıya dönüştürülmesi, durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmaktadır.

Özellikle dışarıda bulunan ve normalde hiçbir siyasi partiyle ilişkileri bulunmayan kimi şaibeli çevrelerin yaşanan tartışmaları alevlendirme girişimleri ve kimi ülkelerin yanı sıra malum elçiliklerin müdahale anlamına gelen açıklamaları, kamuoyunun daha fazla kamplaşmasına ve gerilmesine sebebiyet vermektedir.” ifadelerine yer verildi.

Taraflara sağduyu ve sühulet çağrısı yapılan değerlendirmede, şöyle devam edildi:

“Tarafların toplumu geren ve taraf tutmaya zorlayan söylem ve davranışlardan bir an önce uzaklaşması gerekir. Hakkaniyet ve özgür iradenin tecelli edeceği adil ve şeffaf bir seçimin gerçekleşmesi durumunda bütün şaibeler ve hukuksuzluk iddiaları bitecektir. Bunun sağlanabilmesi için taraflar üzerlerine düşeni yapmalı, sağduyu, kardeşlik ve sühuletin sağlanmasına odaklanmalıdır.”

"Ramazan ayı barış ve ibadet ayı olsun"

Barış, kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma ayı olan ramazan ayıyla birlikte; farklılıkların, ayrılıkların, gayrılıkların bir aylığına da olsa ortadan kalktığı hatırlatmasında bulunulan değerlendirmede, şöyle devam edildi:

“Yurtiçinde ve yurtdışında genel anlamda İslam ümmeti olarak yaşadığımız sorunlar, karmaşalar, iç çatışmalar, ihtilaflar ve kaybolan birlik, dirlik ile beraberliğin yeniden tesisi için ramazan ayının sosyal, siyasal ve manevi iklimine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktayız. Ülke olarak siyasi, ekonomik, sosyal, manevi ve ahlaki birçok sorun ve sıkıntı ile karşı karşıyayız. Seçim süreçlerinin, siyasi ve sosyal farklılıkların ciddi bir şekilde suiistimal edildiği, sağlıksız bir zeminde tartışıldığı bir ülkede yaşıyoruz. İstiyoruz ki bu rahmet iklimi; toplumumuzun manevi sorunlarına çare olacak, bireysel ve toplumsal kırgınlık ve küskünlükleri bir tarafa bırakacak, kardeşlik bağlarını bu manevi atmosfere uygun olarak yeniden inşa edecek bir vesile olsun. Siyasi ve sosyal aktörlerin buna katkıda bulunmalarını ve ramazanın ruhunu incitmemelerini temenni ediyoruz.”

Süresiz nafaka zulmü

Gündemdeki sıcaklığını koruyan süresiz nafakaya da değinilen iç gündem değerlendirmesinde, “2001 yılında kabul edilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda nafakaya dair yer alan ve toplumumuzun yapısı, inancı ve değerleri ile uyuşmayan düzenlemeler tartışılmaya devam etmektedir. Feminizm gibi toplumun kimyasını bozan anlayışları teşvik eden bu kanunun uygulamasına göre boşanmış kadın, yeni bir evlilik yapmadığı veya sigortalı bir şekilde çalışmadığı müddetçe boşandığı eşinden ömür boyu nafaka alma imkânına sahiptir.” denildi.

Süresiz nafakanın kadını boşanmaya ittiğini ve erkeği de zor duruma düşürdüğüne dikkat çekilen değerlendirmede, “Ülkenin ekonomik ve sosyal koşulları göz ardı edilerek yapılan düzenleme, nafakasını ödeyemeyen birçok erkeği hapis cezası, ağır borç yükü ve maddi gelir yetersizliği sebebiyle bir daha evlenememe gibi durumlarla yüz yüze bırakmaktadır. Aldatma, gayrı meşru ilişki gibi sebeplerle bozulan evlilik akdinde dahi kusurlu tarafa nafaka verilmesi toplumsal ve ahlaki normlarla çelişmektedir. Aynı zamanda bir gelir kapısı olarak görülmeye başlanan uygulama, evlilik kurumunun esasında yer alan aile bireylerinin birbirine olan bağlılığını ve sadakati temelden sarsmaktadır. Kadını boşanmaya teşvik eden süresiz nafaka zulmü, toplumsal huzurun tesisi için sona erdirilmeli, aileyi parçalayıcı değil, aile bütünlüğünü koruyacak bir şekle kavuşturulmalıdır.” ifadelerine yer verildi.

Son olarak, aile bütünlüğünün korunması için yeni bir düzenlemenin yapılması tavsiyesinde bulunulan değerlendirmede, “Medeni kanunun ve Aileyi Koruma Kanunun yanı sıra; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının dahi sınırsız nafaka düzenlemesini ısrarla savunması, Türkiye’de aile kurumunun ne kadar sahipsiz kaldığını ortaya koymaktadır. Toplumumuzun geleceği için bu yasaya el atılmalı ve salt kadını değil, aile bütününü koruyacak bir statüye kavuşturulmalıdır. Yapılacak olan yeni bir düzenlemede evliliğin bozulmasındaki etkenler, tarafların sağlık ve sosyal yaşam koşulları iyi incelenmeli, aile bütünlüğünün korunması esas alınmalıdır.” sözlerine yer verildi. (Ramazan Casuk-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir