• DOLAR 34.348
  • EURO 36.299
  • ALTIN 2832.932
  • ...
İşsizliğe, faize, enflasyona çözüm: KARZ-I HASEN FONU
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhsin Şenol-DOĞRUHABER

Ekonomik olarak birçok sorunla boğuşan tüccarlar zaman zaman nakit para noktasında sıkıntılar yaşayabiliyor. Aynı şekilde vatandaşlar da hayatın zorluklarıyla boğuşurken aynı sıkıntıyla karşılaşıyor ve kapitalist sistemin kalesi olan bankların faiz tuzağına düşebiliyorlar. Faiz, enflasyon ve işsizliğin çözümü için Karz-ı Hasen kavramının ihya edilmesi gerektiğini belirten MÜSİAD Karz-ı Hasen Sandığı Başkanı Bekir Sami Nalbantoğlu “Kendi kavramlarımızı üretmeli ya da mevcut kavramlarımızı güçlendirmediğimiz takdirde başkalarının kavramları doğrularımız olur” uyarısında bulundu.

“MEVCUT EKONOMİK SİSTEMİN YANLIŞLARINA KARŞI PASİF DİRENİŞ SERGİLİYORUZ”

Konuşmasına mevcut ekonomik sisteme dair açıklamalar yaparak başlayan MÜSİAD Karz-ı Hasen Sandığı Başkanı Bekir Sami Nalbantoğlu, “Kapitalist Ekonomi Sistemi’nin teorisinde borcu verenin enflasyon farkından etkilenmesi ve bir fayda sağlayabilmesi için faiz uygulanır. Faiz bugünün de meselesi değildir. Binlerce yıldır süre gelen bir sömürü düzenidir ve bizim dinimizce yasaklanmıştır. Biz Müslümanlar olarak faydacı bir yaklaşımla geliştirilen bu modele karşı nasıl bir model öneriyoruz? Tabi bizim muşaraka, murabaha ve mudaraba gibi kavramlarımız var. Ne yazık ki bu kavramlarımızı çalıştıramıyoruz. Peki, biz ribaya karşı nasıl önlem alıyoruz? Kredi kartı kullanmıyoruz, bankadan kredi çekmiyoruz ama hep pasif bir direnişimiz var. Bununla ilgili aktif bir tavır sergilemiyoruz. Bir süre sonra ise onların yanlışına doğru yaklaşıyoruz. Biraz yerelleştirmek gerekirse Türkiye’de faize karşı bir birikim maalesef oluşmadı. Siz kendi kavramlarınızı üretmediğiniz zaman ya da olan kavramlarınızı ihya etmediğiniz zaman başkalarının kavramları sizin doğrunuz olmaya başlıyor. Katılım bankacılık bugün faizli bankacılığa karşı kanundaki madde ile hayatını sürdürebilmesi maalesef mümkün değil. Bununla ilgili de bir şeyler yapılıp kavramlarımızı oturtmamız lazım” ifadelerini kullandı.

“ALLAH RİBAYI (FAİZİ) YASAKLARKEN BORÇLANMAYI YASAKLAMADI”

Faizle ilgili Allah Kur’an’da ‘Faizi yok eder, sadakayı bereketlendirir’ ayetine mukabil ‘biz ne yapabiliriz?’ sorusuyla hareket etmeliyiz diyen Nalbantoğlu, “Bizim yatırım projeleriyle ilgili şuanda katılım bankacılığının proje bazlı destekler var. Muşaraka, murabaha ve mudaraba gibi kavramlarımız var ve bunlar bizim kazanımlarımızdır. Bunları işletmemiz ve genişletmemiz lazım. Ama nakit sıkışıklığında başvurabileceğiniz bir kurum yok. Tabi bir insanın hastalık vs. gibi durumda nasıl çözüm önerebiliriz? Acaba Allah-u Teâla bununla ilgili bir çözüm önermemiş mi? Allah, ribayı (faizi) yasaklarken borçlanmayı yasaklamadı. Burada kendi kodlarımıza güvenmemiz lazım. Dolayısıyla Müslümanların kavramlarını iyi bilmek ve bunları hayata geçirmekte kararlı olmalıyız. Karz-ı Hasen ile ilgili Hindistan’da, Pakistan’da, Ürdün’de ve Mısır’da bir şeyler yapmaya çalışan bazı kurumlar var. Geçmişte de Osmanlı’da para vakıfları diye tabir edilen bazı kurumlar olmuştur. Halk arasında da zaten kurumsallaşmadan bu kurumu ayakta tutmuştur” şeklinde konuştu.

“KARZ-I HASEN’DE KAZANÇ, ALLAH’IN RIZASIDIR”

Karz-ı Hasen Fon’unun nakit sıkışıklıklarına çözüm olacağını ifade eden Bekir Sami Nalbantoğlu, “Planlı yatırımları destekleme kavramlarınıza faizsiz borçlanmayı sağlayan mekanizmayı eklemezseniz ne yazık ki modeliniz eksik kalacaktır. Burada kapitalist sistem borca karşılık fayda teorisinde ribayı(faiz) önerirken Allah bize borçlanmayla ilgili 6 ayette Karz-ı Hasen’de kendi rızasını kazanç olarak Müslümanlara sunuyor. Biz Müslümanlar için Allah’ın rızasından daha büyük de bir kazanç yoktur. Burada Allah borcu verdin üzerine bir çizgi çek de demiyor. Öncelikle mühlet vermeni istiyor ‘eğer ödeyemezse güzeli vazgeçmendir’ diyor. Zaten bu iyi niyetli bir borçlanma ile ilgilidir. Örneğin siz birine 100 lira borç verdiniz ve borcu alan kişi lüks içinde yaşarken sizin paraya ihtiyacınız var. Ama borcu verdiğiniz kişi bu parayı ödememekte ısrar ediyor. Bu borçtan vazgeçmeniz istenmiyor. Siz borçlanmanın bütün hukukunu uygulayın. Ama borç verdiğiniz kişi iflas ettiyse zor duruma düştüyse senin de durumun varsa bundan vazgeçmen en güzelidir. Çünkü bu borcun kefili Allah’tır. Borcu alan kişinin belli bir hassasiyete kavuşmadan bu kurumun tesis edilmesi de çok zordur. Çünkü bizde henüz borç ödeme kültürü gelişmemiş. Adam alıyor borcu yıllarca ödemiyor ve ödemeye de niyeti olmuyor genellikle. Bu ahlaksızlığı ortadan kaldırmalıyız. Çünkü siz borcunuzu ödemediğinizde Karz-ı Hasen gibi bir kurum çalışmayacaksa ya da sekteye uğrayacaksa bunun vebali çok ağır olur” dedi.

MÜSİAD Karz-ı Hasen Sandığı Başkanı Bekir Sami Nalbantoğlu
MÜSİAD Karz-ı Hasen Sandığı Başkanı Bekir Sami Nalbantoğlu

“AMACIMIZ KARZ-I HASEN’İN UYGULANABİLİRLİĞİNİ GÖSTERMEK”

MÜSİAD’ın kurduğu Karz-ı Hasen Sandığı’nın işleyişi hakkında da bilgi veren Nalbantoğlu şöyle devam etti: “Biz MÜSİAD olarak geniş bir aileyiz. Binlerce asil üyeden, yüzlerce şubeden ve 92 tane yurtdışında organizasyondan bahsediyoruz. Tabi burada o kendi aranızdaki borç ilişkilerini yönetmede, ya da üyenizin bu talebine bir şekilde cevap vermeniz lazım. Bunu geleneklerin dışında kurumsal bir bünyede nasıl yönetiriz? Tabi bizim aslında amacımız şu; bu model için bir pilot çalışma yapıyoruz diyelim. Tabi kendi üyemiz arasında ki yardımlaşma, Karz-ı Hasen’in burada uygulanması yaygınlaşması gibi bir şey var. Amacımız Karz-ı Hasen’in uygulanabilirliği gösterilebilmesi ve bunun toplumda izah edilerek, tanıtılarak doğru uygulanması sağlanarak faizin önünde bir engel daha oluşturulmasıdır. Biz pasif direnişten aktif bir direnişe geçmeliyiz. Biz MÜSİAD olarak şöyle bir yöntem izliyoruz; üyelerimiz bu sandığa aidatlarını ödüyorlar. Sonra bize gelip benim nakit ihtiyacım var diyen iş adamlarına burada biriken paradan destek sağlıyoruz. Bazen ihtiyaçlarının hepsini karşılayamayabiliyoruz ama şuana kadar 1 buçuk milyon lira kadar üyelerimize destek sağladık. Tabi her gelene al bu para senin demiyoruz. Risk analizi yapıyoruz, hukuki görüşlerimizi alıyoruz. Bütün hareketler banka üzerinden yapılıyor. Açıktan hiçbir hareket olamaz. Sonuçta biz, bir derneğiz. Dernekler tüzüğüne tabiyiz. Bütün hareketlerimizi kanunlar çerçevesinde yürütüyoruz. Çünkü bunun bir model olmasını istiyoruz.”

“UYGULADIĞIMIZ MODELİN YAYILMASINI İSTİYORUZ”

Yaptıkları çalışmaların akademisyenlerden ve bazı iş adamı kuruluşları tarafından da kabul gördüğünü belirten Nalbantoğlu, “Bizden sonra Sakarya Üniversitesi’ndeki akademisyen arkadaşlar geçen sene mikro finansı esas alan bir Karz-ı Hasen’e dayalı bir dernek kurdular. Onlar, Pakistan’daki uhuvvet modeli gibi mikro finans gibi çalışıyorlar. Örneğin birisi, 2 bin liraya dikiş makinesi alacağım diyor. Mikro finans dediğimiz kredi tipleri ile bunlara yardımcı oluyorlar. Derneklerden İKAM’da bununla ilgili bir panel yaptık. İGİAD’dan arkadaşlar vardı. Dediler ki “biz bunu kendi aramızda yaptık.” Bu modelleri çoğaltalım. Bunlarla yanlışımız doğrumuz çıksın. Bunlardan da akademisyen arkadaşlar güzel modelleri çıkarsın. Bunlar da onu model haline, yazılı hale, iktisat ve işletme teorisinin içinde uygulanabilir hale getirsinler. Bunu siyasi erk de, devlet de, ilgili kanunlarla desteklesin, bunu uygulayalım. Bu, birikimi de artıracaktır. Toplumun dayanışmasını da artıracaktır. Toplumu da barıştıracaktır. Çirkinliklerimizi paylaşan değil, güzelliklerimizi paylaşan hale gelmemiz gerekir” dedi.

“BİZİM MODELİMİZ KAZANÇ ÜZERİNE KURULU”

Başarıdan ziyade ortaya bir model koymak ve bu kurumun yapılabileceğini göstermek istediklerini belirten Bekir Sami Nalbantoğlu, “Başarı bizden değil. Biz deniyoruz. Elimizden geleni yapacağız. Yarın başka birilerine devredeceğiz. Umudumuz, Allah’u Teâla, “faize karşı ne yaptınız? Harama bulaştınız mı?” diye sorduğunda (ki sormaz inşallah), “biz elimizden geleni yaptık, çevremize de böyle yaptık” deme şansına sahip oluruz. O biraz işin inanç boyutudur. Yani benim burada kaybedecek bir şeyim yok. Her türlü kazanan taraftayım. Bunu böyle görmezseniz bu işin içinden çıkamazsınız. Kapitalist model kayıp üzerine kuruludur. Ancak bizim modelimiz kazanç üzerine kuruludur. Kesin kazanacaksın. Neden? Allah rızası var. Orada başarının ne olduğunu bilmiyorum. Onu tanımlayacak olan Allah’u Teâla’dır. Biz sahada gerekeni yapacağız. Bu modeli oluşturmazsak yükümlüyüz. İşin uygulama tarafını da yapacağız. Bir örneğini yapıyoruz. “Yapılamaz” diyenlere, “yapıyoruz” diyoruz. Akademisyen arkadaşlar da bunu çalışacaklar. Zaten siyasiler de bunun yasal düzenlemesini yapacaktır. Bu konuda hassasiyete sahip olduklarını düşünüyorum.” Diye belirtti.

“BATI’NIN BİREYCİ ANLAYIŞI ‘İNSANIN TEK DOSTU BANKADIR’ ALGISI OLUŞTURUYOR”

Ne kapitalist ekonomi modeli ne de sosyalist sistemin çözüm olamayacağını ifade eden Nalbantoğlu şöyle devam etti: “Bu ikisinin de modelini aldığınız da sizin inancınızı yaşayabileceğiniz model olmayacaktır. Komünizmi aldığınızda, ya da kapitalizmi aldığınızda sizin sorunlarınızı çözmeyecektir. Doğrular olabilir mi? Neden olmasın, insani tecrübedir. Bir defa Müslüman kimliği bu ikircikli hayattan kurtulması lazım. Ama reklamda diyor ki; depresif biri var. Borç içerisine düşmüş, hiçbir dostu ona yardım etmemiş. Ve birden bilmem ne bankası kapısını açıyor. Ve o diyor ki ‘benim tek dostum bilmem ne bankasıymış.’ diyor. Bu insanı yalnızlaştıran batının birey haline çeviren durumudur. Siz buna izin veremezsiniz. Toplumun kodlarını bozduğunuzda, toplumu dağıttığınızda geriye bir şey kalmaz. Bireyi parçaladığında, toplumdan kopardığınızda bireyin hayatını devam ettirebilirliği yoktur. Bunu bir millet olarak taşıyabilmek için o kültürleri sizin kökünüzde ki kültürünüzle hemhal olup taşımamız lazım.”

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir