Şüphesiz Allah`ın hesabı Gerçekleşeçektir
İslam coğrafyasında meydana gelen son gelişmeleri gazeteci yazar ve Van SP il başkanıyla görüştük.
Fikret Özkan / Doğruhaber
Son dönem İslam coğarafyasında Tunus ile başlayan değişim ve devrim rüzgarının arkasında yatan nedenleri, Gazeteci Yazar ve Saadet Partisi Van İl Başkanı M. Necip Yavuzer ile konuştuk. Yavuzer; “ABD, bölgedeki konumunu ve israil’in geleceğini düşündüğünden bu halk ayaklanmalarına direk olarak müdahale etmemektedir” dedi.
İslam coğrafyasındaki değişim istekleriyle ilgili kendisine sorular yönelttiğimiz, Yavuzer, Amerika’nın israil’in güvenliğini düşündüğünü ancak Allah’ın da bir hesabı olduğunu ve gerçekleşecek olanın Allah’ın hesabı olduğunu belirtti. İşte, Gazeteci Yazar ve Saadet Partisi Van İl Başkanı M. Necip Yavuzer’e yönelttiğimiz sorular ve kendisinden konuyla ilgili aldığımız cevaplar...
İslam coğrafyasında meydana gelen değişim rüzgârını nasıl tanımlıyorsunuz?
Malum olduğu üzere bugün İslam dünyası dediğimiz coğrafyada bir birliktelik ve aynı idealler uğruna bir çaba yok. İslam dünyasının sınır ve statüleri dış unsurlar tarafından dizayn edilmiştir. Halkı Müslüman olan ülkelerin tamamında belirleyici güç İslam değildir. Bu oluşumdan sadece İran’ı ayrı tutmak durumundayız.
1980 yılında Amerika’nın kuklası Şah rejimini yıkarak yerine İslam Cumhuriyetini kurarak bugünkü konuma geldi. Bunun dışında kalan bütün devletlerin oluşumu, dış ülkelerin müdahalesi ile gerçekleştiği için İslam dünyasında sancılı bir durum mevcuttur.
İşbaşına getirilen ve faşist diktatörlükten taviz vermeyen despot liderler sürekli olarak Müslüman gösterildiler ve akabinde insanlara “İşte Müslümanlar” diyebilecek kadar İslam’ı bu kukla liderler düzeyinde tanıtmaya özen göstererek topraklarımızı bunlarla yönettiler.
3 Mart 1924 tarihinde Hilafetin kaldırılması ile başlayan süreçte ulusalcılık akımının başlatılması neticesinde Ümmet’in dağıtılması öngörülmüştü ve bu tarih itibarı ile bu amaç da gerçekleştirildi. Ümmetin dağılması ile İslam diyarında sınırlar çizildi, ulusal devletler ortaya çıkarıldı.
Bu ulusal devletlerin başına da işbirlikçiler geçirilerek bugünkü tablo ortaya kondu. Bu hain ve işbirlikçi kukla liderlerin eli ile bölgede ABD liderliğinde siyonist plan ve projeleri hayata geçirildi. Bugün bu kuklaların vermiş olduğu zararların farkına varan Müslümanlar, bir uyanış içinde harekete geçtiler.
ABD, israil’i kesinlikle korumasız bırakmayacaktır; bundan dolayı başta Mısır olmak üzere Kur’anî bir değişime ve inkılaba rıza göstermeyecek kadar işin içindedir. Bütün İslam aleminde gerçek manada yapılacak İslami İnkılapları durdurmak istiyor Amerika. Yeni bir düzen içinde ve demokrasinin yeni bir yüzü ile meseleyi yine kendi lehine çevirmek için uğraşıyor.
Ortadoğu’da Müslüman halkın taleplerini karşılamayan bu yönetimlerin yerine halkı tatmin edecek ve taleplerine kulak verecek yönetimler iş başına gelebilecek mi? Yani şunu demek istiyorum, demokrasi diye halkın önüne bırakılan çıkış yolu ve önerilen sistem sonucu yarın Mısır’da Müslüman Kardeşler seçimi Cezayir’deki FİS gibi % 80 ile alıp gelirse medeni dünyanın(!) bunun karşısındaki tutumu ne olacaktır? Seçim sonrası Cezayir ve Filistin’deki tabloyu da gözönünde bulundurarak bu soruyu cevaplayalım.
Hz. Peygamber (sav); “Küfür tek millettir” buyurarak bize bir kıstas buyuruyor. İslam dışındaki bütün oluşum ve fikirler küfürdür ve bu da şirk olarak ifade edilir. Kur’an-ı Kerim bu durumu birçok ayeti kerime ile bize açıklıyor.
Bize laisizmi, demokrasi ve batıl hayat tarzını öylesine benimsettiler ki bugün bizler onların vermiş olduğu yol üzere yürüyoruz. Oysa İran gibi bir inkılab ile değişimi istemeyen ve gittikçe artan İslamî uyanışları kontrol altına alabilmek adına, bugün dışarıdan bizler gibi görünenlerin tutumlarına kanmamak gerekir.
Çünkü bu da onların senaryosunun bir parçasıdır. Tıpkı sizin belirttiğiniz Cezayir ve Filistin örneklerinde olduğu gibi. Demokrasi ancak onların çerçevesini çizdiği şekli ile kabul görür, yoksa siz bütünsel olarak demokrasinin bütün ilke ve kurallarını yerine getirin, eğer onların istediği olmamışsa bunu sizden asla kabul etmezler.
Son zamanlarda meydana gelen bu ayaklanmalar sonucu ABD’nin bölgedeki konumu tehlikeye mi giriyor? ABD, israil’i bölgede desteksiz mi bırakacak?
Eğer çok ince ve detaylı bir araştırma yapılırsa gizlenmek istenen oyun ortaya çıkar. ABD hiçbir zaman israil’i korumasız ve desteksiz bırakmaz. israil’in bugüne kadar yaptıklarına karşılık İslam dünyasında yükselen öfkenin Kur’anî bir zemine kaymaması için kendince önlemler alıyor Amerika.
Dikkat edilirse ABD bu halk ayaklanmalarında müdahil olmak istemiyor, sadece ince bir diplomasi kullanıyor. Eğer mevcut diktatörlerin istemi doğrultusunda hareket ederek bir misyon ortaya koyarsa ileride karşılarına çıkacak bir öfkenin selinde boğulur diye endişe ediyor.
Sorunuzda belirttiğiniz gibi elbette ki ABD bölgedeki konumunu ve israil’in geleceğini düşündüğü içindir ki bu halk ayaklanmalarına direk olarak müdahale etmemektedir. Elinden gelseydi Amerika, Mübarek’i kolay kolay harcatmazdı. Onun tüm yaptıkları, israil’in desteksiz kalmaması içindir. Bu söylediklerimiz yürütülmeye çalışılan reel politika sonucunda gördüklerimizdir. Biz Müslüman olarak Allah’ın da bir hesabının olduğuna ve gerçekleşecek olanına da Allah’ın hesabı olacağına inanıyoruz.
KENDİ ALEYHİNE İŞLEYEN DEMOKRASİYE MÜSAADE ETMEZLER
Jandarmalarını bir bir yitiren Amerika bu handikapını gidermek için nasıl bir yol deniyor olabilir?
Halk hareketlerinin önüne yol gösterici olarak yine demokrasi konuluyor. Bizler biliyoruz ki bu emperyalistlerin işine geldiği müddetçe onlar demokrasiyi uygulatırlar. Demokrasi onların aleyhine işlediği zaman buna asla müsaade etmezler.
İslamî sloganlarla verilen mesajlar Müslüman halkla birlikte yeniden oluşturulacak ve seçimlerle işbaşına getirilecek bir demokratik sistem uygulatılmaya çalışılıyor. 85 yıllık bir Batılılaşma neticesinde Islami düşünce ve hayat standardından uzaklaştırılan dünya Müslümanlarının saf bir İslami düşünce ile sistemleşmelerini şu anda düşünmek biraz erken olur.
Bu halk ayaklanmaları sonrası İran’ın bölgedeki rolü ne olacak? israil’in iddia ettiği gibi İran bölgede nüfuzunu genişletiyor mu? İran’ın deniz filosuna bağlı iki savaş gemisinin 33 yıl sonra ilk kez Süveyş Kanalı’nı aşarak boğazlardan geçmesi ve açık denizlere inmesi ne anlama geliyor?
İran İslam Cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana ABD ve israil ona karşı düşmanlığını gizlemeye hiç gerek görmedi ve bu konuda yapması gerekeni yaptı. Elbette ki İran’ın yapmış olduğu inkılabın tesiri mutlak olarak İslam coğrafyasında yer bulacaktı ve buldu da.
Bu hakimiyeti onlara bırakmak niyetinde olmayan ülke İran olduğu için bölgede İran’ın nüfuz sahibi olması istenmemekte ve ona engel olunması içinde her şey yapılmaktadır.
İmam Humeyni (ra.) devrimi gerçekleştirirken Müslümanlara bir hedef göstermişti, bu hedef işgal altındaki Kudüs’tü. israil’in koruma kalkanı olan Hüsnü Mübarek’in gitmesi ile birlikte İran’ın hiç vakit kaybetmeden Süveyş Kanalı’ndan iki savaş gemisini geçirmesi çok alkışlanacak bir davranıştır. Mavi Marmara Gemisine karşı girişilen siyonist saldırının İran’ın gemilerine karşı yapılmaması İran’ın öyle yenilir-yutulur bir lokma olmadığının en büyük kanıtıdır.
BU AYAKLANMALAR RAHMET OLACAKTIR
Bu devrimlerin Filistin’e nasıl yansımasını bekliyorsunuz?
Filistinliler, bugün İslam dünyasının yeniden kendi özüne dönüş nüvesidir. Orada mücadele eden ve her türlü silah ile yıkıma karşılık İslam ümmetinin onurunu ayakta tutan mücahitlerdir.
Yeniden İslam’a dönüşün başladığı bu zaman diliminde Filistinlilerin vermiş olduğu mücadele ve o mücadeleye karşılık her türlü vahşeti yapan cani siyonistlere karşı İslam dünyasındaki gelişmeler elbette ki yansıması çok olumlu olacaktır.
Her ne kadar domino devrimler diye nitelenen bu ayaklanmaları emperyalistler denetimi altına almak istiyorsa da bundan mutlak olarak bize bir rahmet ve bereket şeklinde döneceğine inanıyoruz. Bu konuda sadece Allah’a güvenmekteyiz…
Tekrar söylüyorum, benim bu söylediklerim mevcut olan durumdan çıkardığım neticelerdir. Buna karşılık Allah’ın bir hesabının olduğunu biliyor ve o hesabın tahakkuk edeceğine inanıyorum.