Bölge Halkı Gelişmelerden Memnun mu?
PKK`lı mahkûmların başlattıkları açlık grevleri 54. gününe girerken gündemdeki yerini korumaya devam etmektedir
PKK’lı mahkûmların başlattıkları açlık grevleri 54. gününe girerken gündemdeki yerini korumaya devam etmektedir. Açlık grevleri öne sürülerek, ülkenin, hasseten bölgenin birçok ilinde BDP’liler tarafından destek amaçlı gösteri ve eylemler yapılmaktadır. Bu eylemler sonrasında ise istenmeyen görüntüler ortaya çıkmaktadır. Tabi sonrasında da bazı mağduriyetler yaşanmaktadır.
Hiç kuşkusuz meydana gelen bu olaylarda en fazla mağdur olanlar/mağduriyet yaşayanlar, “BDP’lilerin ‘Topyekûn Direniş Eylemleri’ne destek vermeden sessiz ve tarafsız kalmayı tercih eden bölge halkı” olmuştur. Bölge halkı yıllardır, peyderpey devam eden PKK destekli eylemler esnasında ve sonrasında haksızlıkların ve mağduriyetlerin en alasını yaşamıştır. Eylemlerin olduğu zamanlarda tehdit, şantaj, zorlama ve muhtelif zorbalıklarla kepenklerini indirmek zorunda bırakılmış; kepenklerini açık tutanlar ise taş ve molotoflardan nasiplerini almışlardır.
Yaşanılan bu olaylar bölge halkı açısından müspet gelişmelere yol açmamıştır hiçbir zaman. Kapatılan her kepenk, bölge halkının telafisi mümkün olmayan acılar çekmesine ve rakamlarla ifade edilemeyecek maddi zararlara uğramasına sebep olmuştur. Bu olaylar yani BDP/PKK destekli “Topyekûn Direniş Eylemleri” hiçte söylenildiği gibi barış ve özgürlük getirmemiş, acı ve gözyaşından başka hiçbir şey getirisi olmamıştır bölge halkına...
Tabi “nifak ehli”nden birileri bu olaylardan “rant” elde ettiklerinden keşmekeşliğin sürmesi için sürekli plan ve projeler üretmişlerdir. Bu gibi eylemlerin, protestoların, yürüyüşlerin, bahusus açlık grevlerinin/ölüm oruçlarının dönüşümsüz olmasını istemişlerdir. Hatta bazen açıktan bazen de dolaylı olarak destek bile vermişlerdir. Çünkü hak ve hukuktan fersah fersah uzak olan nifak ehlinden o kimseler, keşmekeşliğin devam etmesini rant ve çıkar elde etmeyle eşdeğer tutmaktadır.
Elbette bölge halkının yaşadığı/uğradığı mağduriyet sadece dile getirdiğimiz “kepenk kapattırma zulmü”yle sınırlı değildir. Bölge halkı, sol ideoloji doğrultusunda faaliyet yürüten PKK’nın yanlış stratejileri ve kendi gibi düşünmeyenlere karşı tahammülsüzlüğü sebebiyle, cumhuriyetin bidayetinde olduğu gibi son yıllarda da çok büyük mağduriyetler yaşamıştır. Türlü türlü haksızlık ve zulümlere uğramıştır. Hususen de, “manevi ifsad politikaları”yla İslamî ve insanî değerlerinden uzaklaştırılmaya çalışılmıştır.
Bilinen bir gerçektir ki, bir bireyi ya da bir toplumu “İslamî gelişmeler”e karşı etkisiz ve duyarsız hale getirmenin en etkili yolu, o bireyi/toplumu manevi değerlerden uzaklaştırarak sınırsız zevk ve hayallerin kölesi haline getirmektir. Zira manevi değerlerden uzaklaştırılmış ve sadece “sınırsız zevkler”in ve “dünyevi hayal, hedef ve özgürlükler”in peşinden giden bireylerin/toplumların yüce/ilahi amaçları ve üstün gayeleri olmamış ve hiçbir zaman olmayacaktır da...
Kuşkusuz cumhuriyetin bidayetiyle de, bölge halkı üzerinde çeşitli “hile-i desiseler” tasavvur edilmiştir. Bölge halkının manevi değerlerinden uzaklaştırılması için her yola başvurulmuştur. İslamî ilimlerin öğrenilmesinin önüne geçilmesi adına; medreselerin kapılarına kilit vurulmuş, âlim ve seydalar uzak diyarlara sürgün edilmişlerdir. Allah’ın yüce kelamı Kur’an-ı Kerim’in evlerde bulundurulması yasaklanmış, ezan dahi türkçeleştirilmiştir. Topluma yön veren İslamî hassasiyet sahibi kanaat önderleri/aşiret liderleri potansiyel suçlu ilan edilmişlerdir.
Hâsılı, halkın ve dindar insanların arasına engel koyulmuş, böylece toplumun İslamî değer ve gelişmelerden bihaber kalması düşünülmüştür. Ancak, bölge halkına bu yapılanların hiçbiri İslamî değerlerden taviz verdirmemiştir. Bölge halkı zor şartlar altında olsa bile, İslamî ilimleri öğrenmeye ve Kur’an-ı Kerim’in ilahi ilkelerini okumaya ve yaşamaya devam etmiştir.
İfsad Politikalarına Karşı Sessiz Kalmak, “Taraf Olmaktır”
Bölge halkı -son 30 yılda, özellikle de son 10 yılda- PKK’nın ifsad politikalarından etkilendiği kadar geçmişte yapılan dayatma ve zorbalıklardan etkilenmemiştir. Rahatlıkla denilebilir ki, yıllardır sınırsız imkânlara sahip olanların yapamadığını PKK son 10 yılda yapmıştır. PKK, kepenk kapattırma eylemlerinde bölge halkına verdiği zararlar ile beraber, toplumun özgürleşmesi adına her türlü ahlaki yozlaşmaya aracı olmuş ve birçoğuna da destek vermiştir. Bu politikalarındaki amaç; bölge halkının İslamî değerlerden uzaklaş(tırıl)masıdır şüphesiz.
Elbette, bölge halkı açısından bu gelişmeler pek de iç açıcı değildir. Yıllardır devam edegelen bu politikalar bölgenin ekonomik, siyasi ve özellikle de İslamî gelişimine en büyük engeldir. Kürt halkı başta olmak üzere bölgedeki diğer halklar bu tehlikenin farkına varmalıdırlar. Gelişmelerin, hususen Kürt toplumuna fayda değil zarar verdiğini açıkça söyleyebilmelidirler.
Özellikle bölgenin inisiyatif alabilecek hassasiyet sahibi kişi ve kurumları, mazlum ve savunmasız halkın PKK’nın tahakkümünden kurtulması için çareler üretmelidirler. Ahlaki yozlaşmanın önüne geçilebilmesi için “bilinçlendirme çalışmaları” yapmalıdırlar. Kepenk kapattırma eylemlerinin bir hak arayışı olamayacağını sürekli dile getirmelidirler. Kimin ya da hangi oluşumun politikası olursa olsun, daima “toplumu ifsada sürükleyen politikalar”ın karşısında olmalıdırlar. “Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya ve fesadı yaymaya çalışırlar. Allah ise bozguncuları ve fesadı yayanları sevmez” ilahi sırrınca, fitneye sebep olanlara karşı durabilmeli ve zulmedenlerin zulümlerini yüzlerine haykırma cesareti göstererek sessiz kalmamalıdırlar.
Zira halkı fitneye ve ifsada sürükleyen gelişmelere sessiz ve tepkisiz kalmak, “destek vermek” ve de “taraf olmak” anlamlarına geldiği bilinmelidir.
Muhammet Şerif / Haber - Yorum