Esed mi Diktatör, Yoksa Tayyip Erdoğan mı?
CHP`li Refik Eryılmaz yanına Aydınlık Gazetesi`nin Ankara Temsilcisi İsmet Özçelik`i de katıp, Suriye diyarına meyletmiş. Zindan karası ülkenin başkenti Şam`da Beşar Esed ile buluşup derdini dinlemiş.
Belli bir hasbihalden sonra Özçelik`i göstererek, "Hadi de, ona diyeceğini de Türkiye`ye mesajını götürelim" demiş.
Esed de oturmuş, Özçelik`e dil dökmüş.
Aydınlık gazetesi demişken bilmeyenler için hatırlatayım.
Hani Abdullah Öcalan`ın Suriye`de olduğu dönemlerde kendisini ziyaret eden, teröristleri "Merhaba gerilla" diye selamlayan, APO`ya o dönem yaverlik ve yarenlik eden Doğu Perinçek var ya hani.
İşte o Perinçek`in gazetesinden bahsediyorum.
O söyleşi bugün gazetede yayınlandı.
Esad`la ilgili kişisel görüşlerini de yazmış Özçelik.
Şöyle anlatıyor o durumu:
"En çok dikkatimi çeken şey Esad`ın rahatlığı oldu. Esad sorulan sorulara hiç çekinmeden tüm rahatlığı ile yanıt veriyordu. Türkiye`de Erdoğan`a sorulmasını kimsenin aklına bile getirmediği türden sorular gündeme geldi. Esad hiç kızmadan gülerek yanıtladı. Esad`ın halini görünce Başbakan Erdoğan`ı hatırladım. "Erdoğan `ın gerginliğini", Esad`ın "rahatlığını, kendine güvenini" düşündüm. Esad`ın karşısında otururken nedense ilk aklıma gelen "Erdoğan`ın neden gergin olduğu" sorusu oldu. Hangisi demokrat, hangisi diktatör anlamaya çalıştım. Esad sakin sakin ülkesinin durumunu anlattı."
Aydınlık dergisinin ve onun bazı çalışanlarının meşrebsizlere hayran olduğunu bilirdik de, bu kadarını tahmin etmezdik doğrusu...
Erdoğan`ı severiz veya sevmeyiz bu ayrı bir şey. Bu köşede zaman zaman ben de kendisini ve icraatlarını çok sert bir dille eleştirdim, eleştirmeye de devam ediyorum.
Ama sırf sinsi oyunlarını devreye koyabilmek için, savaşın eşiğinde olduğu ülkenin eli kanlı liderine hayranlık duymak.. Bununla da yetinmeyip, "Bizim başbakan daha katil" diyebilmek...
Bu durum, Allah`ın verdiği aklı, kahpelik ve alçaklık yolunda kullanmaktan başka bir şey değil!
Bahsettiği, kıyasladığı ve hatta övdüğü kişiyi iyi belleyin!
Kopmuş et parçalarının, çürümüş bedenlerin geniz yakıcı kokusu arasında, 30 bin kişinin cesedinin üzerine kurulmuş bir diktatörü övüyor.
Baba Hafız`dan daha çok ceset koleksiyonu oluşturma gayretindeki bir caniyi, babasından daha katil, ondan daha gaddar bir mahluku övüyor.
Aşağılanmaya değmeyecek, sözlükte kendisine saydırılacak bir tek hakaret sözcüğü dahi bırakmayan bir kara cellattan melekmiş gibi söz ediyor.
Daha dün 140 kişiyi bir arada yok eden birinden bahsediyor. Azap ve zillet içinde olmak buna deniyor işte...
Dedim ya hani...
Başbakan`ı tarzından, üslubundan, icraatlarından ötürü sevmiyor ve eleştiriyor olabiliriz.
Ama sevmiyoruz diye onu, 3-5 ay içinde 30 bin insanını başı ayrı, bedeni ayrı yere savrulacak şekilde katleden, bununla yetinmeyip 5 masum Türk`ü de öldüren bir zebaniyle bir tutmak.
Bir kıyaslama yapmak, büyük bir tamahla belaltı saldırılara yeltenmek..
Beden diye taşıdığınız, insan diye tanıttığınız o et yığınının içinde biraz edep, biraz adap, biraz namus, biraz haya var ise, bunu yapmaz, yapamazsınız!
Bunu yapıyorsanız, adınız Aydınlık olsa da soyadınız karanlıktan öteye geçmez. Bir gazeteciyseniz, ülkesini 30 bin kişinin cesediyle bir mezbahaneye çeviren birinin rahat olmasını sorgularsınız.
Ama yapamazsınız değil mi?
Doğru, doğru yapamazsınız!
Sahibiniz Perinçek, Abdullah Öcalan`a selam durmuş biri...
"30 bin insan katledenler kulübü" üyelerinin huzurunda secdeye gitmek sizin kanınızda var nasılsa...
Süleyman Özışık / internethaber