• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
Balyoz Onaylanırsa Tarihi Adım Olur
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

 İSTANBUL -  Balyoz davasından çıkan sonucun üst mahkemelerde onanması durumunda ‘tarihî bir adım` olacağını söyleyen Swoboda, Türkiye`de ordunun ülke içindeki siyasete müdahil olma çabasının Avrupa`da da bilindiğine dikkat çekti. Orduların vazifesinin ülkeyi dış tehditlere karşı korumak olduğunu vurgulayan deneyimli politikacı, “Eğer darbe planları olmuşsa bu tabii ki yargılanmalıdır.” dedi. Şu aşamada üst mahkemelerin vereceği kararın beklenmesi gerektiğini ifade eden Swoboda, “Onlar da bu kararı onaylarsa bunun asker-sivil ilişkileri açısından ileri bir tarihî adım olacağını düşünüyorum.” diye konuştu.

Avrupa Parlamentosu İlerici Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Başkanı Hannes Swoboda Balyoz davası, yeni anayasa yazım süreci, AB ile ilişkiler, Kürt sorunu, Arap Baharı, Suriye gibi hususlardaki sorulara şu cevapları verdi:

-Balyoz davası kararlarının tartışıldığı bir dönemde Türkiye`desiniz. Sivil-asker ilişkileri ve demokratikleşme adına bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin büyük çoğunluğu Türk ordusunun Türkiye`deki siyasî karar mekanizmasına fazlaca müdahale ettiğini biliyordu. Ayrıca NATO`daki algı da şudur: Orduların vazifesi ülkeyi dış tehditlere karşı korumaktır, ülkedeki siyasî kararları etkilemek ya da karışmak değil. Bir de ayrıca eğer bir darbe planı olmuşsa bu tabii ki yargılanmalıdır. Üst mahkemelerin ne diyeceğini görmemiz lazım ama onlar da bu kararı onaylarsa bunun asker-sivil ilişkileri açısından ileri bir tarihî adım olacağını düşünüyorum.

-BDP terörü kınamayı reddediyor. Daha önce BDP`ye PKK ile aralarına mesafe koymaları çağrısı yapmıştınız…

Bence BDP yeterince olgun değil. Farklı yollar üzerinde düşünmeye, az da olsa düşünmeye başlamışlardı. Belki de hükümetin bazı reaksiyonları onları yeniden geri itti. Onlara tavsiyem, tek bir yoldan gitmeleri ki o da her türlü terör eylemini kınayarak topluma entegre olma yolu.

DİNÎ DEĞERLERE SALDIRILMASI SON DERECE TEHLİKELİ

-“Müslümanların Masumiyeti” filmi bağlamında dini değerlere düşmanlık ve hakaret ile ifade hürriyeti arasında nasıl bir denge kurulabilir?

Ne yazık ki gazeteciler gibi bu dengeye riayet etmeyen birtakım sorumsuz kişiler var. Siyasiler, ifade hürriyetine müdahale edemeyeceklerini açıkça ifade etti. Dinî değerlere saldıran birtakım ifadelerin kullanılması son derece tehlikeli. Bu konuda kanuni olarak yapılabilecek şeyler varsa ben tamamen destekliyorum. Bununla birlikte politikacılar da bu tür faaliyetlerin müsamaha sınırlarının ötesine geçtiğini, saygı ilkelerini çiğnediğini açıkça ortaya koymalı. Bir dinî inanca mensup değilsem de o dinin mensuplarına saygı duymak mecburiyetindeyim. Temel ilke budur. Bu yüzden siyasiler bu konuda daha açık konuşmalı ve yasal olarak bunu izin verilse bile bunun insana saygıya ters olduğunu ortaya koymalıdır.

CHP, ASKERİN DARBE PLANLARINI SAVUNMAMALI

-Yeni bir CHP olduğuna inanıyor musunuz? CHP, Türkiye`nin temel meseleleri konusunda iktidar partisine iyi bir alternatif olabilir mi?

Her hükümetin iyi ve kuvvetli bir muhalefete ihtiyacı var. Bu tür bir muhalefetin olmadığı durumlarda iktidarlar kendilerini alternatifsiz hissedip her istediğini yapabileceği hayaline kapılabiliyor. Bu herhangi bir siyasi parti ile ilgili bir tespit değil, her siyasi sistem için geçerli bir kural. CHP geçmişte çok zayıftı ve sosyal demokrat bir partinin odaklanması gereken konularla ilgilenmiyordu. Türkiye`nin işçi ve sendikal haklar, emek sorunları gibi ilgilenilmesi gereken birçok meselesi var. CHP temel hakları savunmalıdır. Askerin planladığı darbe planlarını ya da askerin her söylediğini savunmamalı. Şunu da teslim edelim; CHP değişti ve bazı olumlu adımlar attı. Ancak bunlar yeterli değil. CHPlilerle her görüşmemde onlara şunu tavsiye ediyorum: Sosyal demokrat bir parti olmak için çok çalışın, vatandaşların sosyal sorunları ile ilgilenin, Kürt meselesi gibi, basın hürriyeti gibi sorunların çözümüyle ilgili katkı sağlayın, güçlü bir eleştirel ses olun ve birkaç yıl içinde iktidara alternatif olabileceğinizi belli edin. CHP yöneticilerinin bu yönde ilerleyeceklerini ümit ediyorum ancak şu an çok emin değilim. Türkiye`nin şu an AK Parti`deki bazı eğilimlere karşı denge olabilecek kuvvetli bir muhalefet partisine ihtiyacı var. AK Parti gibi kuvvetli bir parti ile daha laik bir CHP Türkiye`yi anayasa konusunda doğru bir dengeye getirebilir. Bu anayasa dini çoğunluğun haklarını kabul ederken, dini çoğulculuğu ve laiklik ilkesini benimsemeli.

-Arap Baharı sürecinde Türkiye`nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle de Türkiye`nin Suriye krizindeki duruşunu…

Arap devrimini göz önüne aldığımızda Türkiye`nin çok iyi bir örnek olabileceği çok açık. Bu örnek herkesi memnun etmiyor. Elbette ki aşırılar-radikaller böylesi bir örneğe sıcak bakmıyor. Ancak Arap toplumunun önemli bir kesimi Türkiye`ye baktıklarında nüfusu Müslüman ama aynı zamanda vatandaşlarına değer veren demokratik bir ülke görüyorlar. Bu çok iyi. Suriye konusunda ise kimsenin kesin bir çözümü yok. Oldukça karmaşık bir durum. Eminim ki Beşşar Esed`in ülkeyi terk ettiği bir zaman gelecek. Peki ya yeni Suriye nasıl olacak? Muhalefet içinde, azınlıklara ve temel değerlere saygı göstermeyen bir Suriye oluşturmak isteyen radikal kesimler var. Ama Suriye`de çok sayıda Hıristiyanlar, Kürtler ve diğer azınlıklar var. Bu azınlıklar için de makul bir çözüm bulmalıyız. Türkiye bu noktada çok önemli bir role sahip. Avrupa ve Türkiye birlikte ortak büyük projeler geliştirebiliriz. Yeni ve gerçek demokratik bir Suriye kurmak isteyen gruplara birlikte destek verebiliriz. Yani, Esed sonrası oluşacak yeni demokratik Suriye, Türkiye ve Avrupa`nın beraber hareket ederek istikrar sağlamasına en iyi örneği teşkil edebilir.

ABD DESTEKLERSE SURİYE’DE UÇUŞA YASAK BÖLGE OLUŞUR

-AB`nin Suriye krizindeki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu tavrı tatmin edici buluyor musunuz?

Hiçbir tavır asla tatmin edici olamaz. Ancak askerî bir müdahaleye kesinlikle karşıyım. Askerî müdahalenin nasıl bir Irak ortaya çıkardığını, Afganistan`da ne anlama geldiğini hep beraber gördük. Elbette Libya`da nispi bir başarı elde edildi. Suriye`ye müdahale konusunda milletlerarası camiada bir birlik yok. Uluslararası birlik olsaydı tam destek sunabilir, daha aktif olurduk. Ancak maalesef Rusya ve Çin yardımcı olmuyor. Bazıları Türkiye`nin Rusya ile daha yakın hareket edebileceğini düşündü. Bunun birçok dış politika konusunda çok yapıcı olacağını sanmıyorum. Türkiye için Avrupa Birliği`nin dışında ciddi bir alternatif olduğunu düşünmüyorum. Türkiye için en yakın ve en yapıcı müttefik Avrupa Birliği`dir. Ve Avrupa Birliği olarak bizim komşularımız arasında kendimize çok yakın gördüğümüz tek bir ülke var, o da Türkiye.

-Askerî müdahale olmasa bile, Ankara`nın uçuşa yasak bölge oluşturulması gibi birtakım önemli teklifleri var. Şu an itibarıyla 100 binden fazla insan Türkiye`ye gelmiş durumda ve bu da ciddi miktarda bütçe gerektiriyor. Uçuşa yasak bölge seçeneği hakkında ne düşünüyorsunuz? AB`nin ve müttefiklerin bu konuda yardımı ne olabilir?

Uçuşa yasak bölge konusunda ABD bunu tek başına yapamaz ve bu konuda çok tereddütlü. Rusya`nın tepki verme ihtimali var. Türkiye ve AB en baştan itibaren daha net bir pozisyon almalı ve birlikte hareket etmeliydi. Uçuşa yasak bölge seçeneğini dışlamıyorum. Ancak bunun için ABD`ye ihtiyacımız olacak ve ABD`deki seçimlerden sonra sanırım bu konuda daha iyi şeyler yapılabilir. ABD seçimlerinden sonra, eğer Esed hâlâ devrilmediyse o zaman AB, ABD ile birlikte hareket ederek bunu yapabilir ya da yapmaya çalışabilir.

cihan

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir