HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ
Son dönemlerde polis eliyle halka karşı yapılan kötü muamele ve artan işkence hadiseleri toplumda ciddi tepkilere neden oldu. 1990’lı yılları andıran polisin tutumu ve bu kötü muameleye karşı açılan davaların sonuçsuz kalması, üstüne mağdurlara suçluymuş gibi dava açılması, ‘Hem Suçlu, Hem Güçlü’ yorumunu da berberinde getirdi. Konuyu gazetemize değerlendiren Avukat Mehmet Mahmut Doğan, “Soruşturmalarda yapılan işkenceler her şeyden önce o soruşturmanın kendisine kötülük. Şüphelinin kimliği ne olursa olsun ister ‘terörist’ ister başka biri işkenceyi meşru kılmaz. İşkence bu ülkeye, vatandaşa ve devlete yapılan en büyük kötülüktür.” dedi.
Mehmet Erkan Yavuz/DOĞRUHABER
2017 yılında İstanbul'da "iftar vaktinde" 2 motorize polis ekibi durdurdukları bir araçtan indirdikleri Efrahim Yakar ve arkadaşını feci şekilde dövmüş, olay yerine gelen anneyi de başörtüsüne el uzatarak şiddet uygulayıp yerlerde sürüklemişti. Gözaltına alınan genç ve annesine karakolda da kötü muamele devam etmişti. Olayın üzerinden iki yıla yakın zaman geçmesine rağmen ne işkenceci polisler hakkında, ne de mağdurlara darp raporu vermeyen doktorlar hakkında dava açılmadı.
Yaşanan bu vahim duruma tepki gösteren Efrahim Yakar’ın avukatlarından Mehmet Mahmut Doğan, işkencenin bir insanlık suçu olduğuna dikkat çekerek, savcıların olayda parmağı bulunan polisler ve darp raporu vermeyen doktorlar hakkında derhal iddianame hazırlayıp dava açması gerektiğini belirtti.
DELİLLER ORTADA ANCAK POLİSLERE YÖNELİK BİR YARGILAMA YOK!
Gazetemize konuşan Efraim Yakar’ın avukatı Mehmet Mahmut Doğan, “Bu olayda her şey açık ve net. Bazı olaylarda yaşanan talihsizliğe rağmen bu olayın olay anına ilişkin kamera görüntüleri de var. Yani burada polisin karartma yapabileceği bir durum da söz konusu değil. Olay mahallede esnafın ve ailenin gözü önünde gerçekleşiyor. Normal şartlarda bir vatandaş haksızlığa uğradığı zaman ispat yoluna gider, bu olayda böyle bir durum da yok. Çünkü bütün delilleriyle olay ortada.
Bütün bu saydıklarımıza rağmen, mağdurları darp eden polisler hakkında şu ana kadar dava açılmadı. Polisler hakkında yaptığımız şikayet takipsizlikle sonuçlandı. Bu karara itiraz edince itirazımız kabul edildi ve soruşturma tekrar açıldı. Ama açılan bu soruşturmanın da akıbeti belli değil, hala dava açılmadı. Yaşanan bu sürece rağmen polisler, mağdurlar hakkında polise mukavemet gösterdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu ve bunun neticesinde hemen dava açıldı mağdurlar hakkında. Mağdurlar hakkında açılan davaya bakan mahkeme, polisler hakkında açılan soruşturmanın akıbetini de bekliyor. Çünkü ikisinin birbirinden bağımsız gitmesini istemiyor. Bu noktada mahkemenin de hakkını teslim etmek gerekir.” şeklinde konuştu.
MORLUKLARA RAĞMEN ‘DARP YOKTUR’ DİYEN DOKTORLARI VALİLİK KORUDU
Morluklara ve şişliklere rağmen ‘darp yoktur’ diyen doktorlar hakkında açmak istedikleri davanın valiliğe takıldığını anlatan Av. Doğan, “Bu olayın diğer skandal boyutu da, mağdurlara darp raporu vermeyen doktorlar hakkında yaptığımız suç duyurusunda soruşturma izninin verilmemesi. Bunun üzerine idare mahkemesine itiraz ettik, idare mahkemesi itirazımızı yerinde gördü. Bütün bunlara rağmen doktorlar hakkında yürütülen soruşturmanın ne aşamada olduğunu bilmiyoruz. Bunu da sürüncemede bırakıyorlar. Kolluğun yaptığı işkence dosyalarını sürüncemede bırakıyor adliye. Bu olayın mağdurları adına işkence ve kötü muameleden dolayı tazminat davası açmıştık, bunu da mahkeme, ‘Yapılan işlemin hukuka uygunluğu’ gerekçesiyle bu talebimizi de reddetti. Olayın böyle bir vahim tarafı da var. Bu olayda kusuru olan doktorlar ve polisler hakkında, soruşturmaların bitirilip iddianame düzenlenmesi ve davasının açılması için çaba sarf ediyoruz. En nihayetinde bizler soruşturma aşamasında davayı takip eden konumundayız. Bu davaları açacak olanlar savcılardır, onlar da olabildiğince yavaş davranıyor. Şu ana kadar gelişen süreç bu.” dedi.
KONJONKTÜR DEĞİŞİRSE İKTİDAR DEĞİŞİRSE BUNUN SANA VEYA BANA DÖNMEYECEĞİNİN GARANTİSİ DE YOK
Av. Doğan son olarak şunları söyledi; “Soruşturmalarda yapılan işkenceler her şeyden önce o soruşturmanın kendisine kötülük. Şüphelinin kimliği ne olursa olsun ister ‘terörist’ ister başka biri işkenceyi meşru kılmaz. İşkence bu ülkeye, vatandaşa ve devlete yapılan kötülüktür. Çünkü bu bağımlılık yapan bir şeydir. Bir kere buna tolerans gösterildi mi arkası gelir. Polis bir defa işkence yaparsa ve gerekli tepkiyi, cezayı almazsa diğer soruşturmalarda da yapar. Kaldı ki soruşturmalarda polis karar merci değildir, soruşturmaları sıhhatli yapmak durumundadır. Bazı örneklerde olduğu gibi suçlu sanılan kişiler masum çıkabiliyor. Ama masumlara yapılan kötü muamele havada kalıyor. Maalesef gelinen noktada işkence ve kötü muamelenin dozajı artarak devam ediyor. Bunun önü alınmazsa ciddi anlamda sıkıntılara sebebiyet verir. Yarın konjonktür değişirse, iktidar değişirse bunun sana veya bana dönmeyeceğinin garantisi de yok. Onun için yarınları ön görüp her ne sebeple olursa olsun bu işin önünü açmamak lazım. Hangi suçtan olursa olsun işkence yapılamamalı, çünkü bu polislerde alışkanlık yapacak kötü bir durumdur. Bu, aynı zamanda vatandaşı devletten soğutan bir durumdur. Çünkü kötü muamele yaptıkları sadece bir kişi değil onun ailesi de var, yakını var, çevresi var. Siz kötü muamele yaptığınız zaman otomatik olarak bir topluluğu devlete karşı öfkelendirmiş oluyorsunuz. Aklı başında bir devlet idarecisi de normal şartlarda bunun olmasına izin vermez. Ama memlekette işler ne yazık ki aklıselim gitmiyor.”