Cumhuriyet Mimarları Camiyi Bilmez!
Çamlıca Tepesine cami yapılacağı söylendikten sonra camiyle namazla işi olmayan bir sürü Kemalist, bir sürü &`;Beyaz Türk” eleştirel açıklamalar yaptılar.
Aslında karşı çıktıkları bizatihi camiydi; ama bunu açıkça dile getirmeye çekiniyorlardı.
Diyanet İşleri Başkanı, bu zihniyete okkalı bir cevap verdi.
Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Mimarlarımız, üniversitelerimiz, mimarlık fakülteleri 80 sene camilere küstü. Cumhuriyet dönemine özgü bir cami mimarisi ihdas edemediler” dedi.
Evet, Cumhuriyet döneminde özgün bir cami mimarisi yok!
Hatta daha da ileri gidip cumhuriyet döneminde aslında bir mimarinin bulunmadığını söyleyebiliriz.
Mimar Sinan’lara o muhteşem camileri yaptıran güç, sultanlar değil, dönemin kültürel yapısıydı.
Cumhuriyet dönemiyle beraber geçmişle bağını koparan, batılılaşmak için yoğun bir gayret sarf eden bir zümre iktidara oturdu.
Ha bu arada bir cami projesinin söz konusu olduğunu yazmış Fatih Altaylı.
1953’te Fransa’da eğitim gören Vedat Dalokay, Ankara için bir cami projesi yapmış.
Projenin ayrıntıları şimdi kimsede yok; ama o dönem insanlar, yapılması düşünülen yapının camiden çok kiliseye benzediğini söyleyip tepki göstermişler.
Demokrat parti tepkilerden çekinip projeyi rafa kaldırmış.
Malum zihniyetin hukuk alanında Müslüman halka nasıl batılı bir giysi biçtiklerini bildiğimizden dolayı cami projesinin de nasıl bir ucube olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Vedat Dalokay 20 sene sonra Ankara belediye başkanı olmuş ve Ankara’ya “Hitit güneşi anıtını” kazandırmış.
Şimdikiler de onun takipçileri maalesef.
Doğulu gibi düşünüp batılı gibi yaşamaya çalışan garip bir zümre…
Ve işte sonuç! Kaba saba binalar, estetik bir zevk veren değil kapitalist bir baskıyı hissettiren ucube kuleler, “insan”la alay eden devasa plazalar…
O yüzden Mehmet Görmez’in doğru; ama eksik söylediğini düşünüyoruz.
Mesele sadece cami değil!
Cumhuriyet döneminin mimarisi yok; ama kaba beton yapıları var.
Ya da işte Bizans’tan, Hitit uygarlığının kalıntılarından uygarlık devşirmeye çalışanlar.
Sanırım ulaşmak istedikleri hedef de bu olduğu için başarılı sayılırlar.
Tekrar cami meselesine dönecek olursak,
Ankara’yı bilenler bilir camiler genellikle binaların altındaydı.
Eski birkaç caminin dışında yeni bir şeye izin verilmiyordu.
Çağdaşlığın simgesi olan Ankara’nın “siluetinin” bozulmasına karşı cansiperane bir mücadele veriliyordu.
O yüzden yıllarca Kocatepe Camiini hazmedemediler.
Gece cami minarelerinin aydınlatılmasını Hürriyet Gazetesi diline dolamış, anıtkabirin neden aydınlatılmadığını sormuştu.
Daha güçlü bir aydınlatma ile Anıtkabir dünyaya gösterilmişti de bazılarının yüreği biraz serinlemişti.
Bu arada Anıtkabir’in Yunanistan’daki Akropolis Athena Tapınağının bir kopyası olduğunu söylersek Cumhuriyet mimarlarının nerelerden beslendiklerini de anlamış oluruz.