Ürdün ve Suriye`nin Toplumsal Dokusu İlerde İki Ülkeyi Birleştirecek mi?
Suriye ile Ürdün`ün aynı yönetim tarzıyla ilerde birleşme ihtimalleri daha şimdiden israil`i, Ürdün ve Suudi krallarını ve diğer şer güçlerini kara kara düşündürüyor.
Mücahid Temel / Haber Analiz
Suriye’deki olayların komşu ülkeler üzerinde farklı etkileri söz konusudur. Her ülke kendi demografik ve etnik yapısına göre bundan etkileniyor. Ancak siyaseten etkilenecek ülkeler vardır ki, bunların başında da Ürdün geliyor.
Ürdün ile Suriye’nin aslında “Bilad-ı Şam” olarak tek bir ülke olması Ürdün krallık rejimini ilerde meydana gelmesi muhtemel olaylar karşısında ciddi şekilde endişelendiriyor. Suriye’deki olaylar bazı etnik yapıları “Kürtler gibi” kendini ifade etme sonuçlarını ortaya çıkardığı gibi, bazı ülkelerin birleşme ihtimalini de güçlendirecektir. Normalde Suriye ile Ürdün arasında bir sınırın olmaması gerekiyor. Suriye’deki olaylar, bazı ülkelerde etnik kırılmalar yönünde bir takım endişelere sebep olurken; bazı ülkelerde ise tam tersine birleşme yönünde endişelere yol açıyor.
Suriye’deki olayların komşu ülkeler üzerinde farklı etkileri söz konusudur. Her ülke kendi demografik ve etnik yapısına göre bundan etkileniyor. Ancak siyaseten etkilenecek ülkeler vardır ki, bunların başında da Ürdün geliyor.
Ürdün ile Suriye’nin aslında “Bilad-ı Şam” olarak tek bir ülke olması Ürdün krallık rejimini ilerde meydana gelmesi muhtemel olaylar karşısında ciddi şekilde endişelendiriyor. Suriye’deki olaylar bazı etnik yapıları “Kürtler gibi” kendini ifade etme sonuçlarını ortaya çıkardığı gibi, bazı ülkelerin birleşme ihtimalini de güçlendirecektir. Normalde Suriye ile Ürdün arasında bir sınırın olmaması gerekiyor. Suriye’deki olaylar, bazı ülkelerde etnik kırılmalar yönünde bir takım endişelere sebep olurken; bazı ülkelerde ise tam tersine birleşme yönünde endişelere yol açıyor.
SURİYE VE ÜRDÜN’ÜN TOPLUMSAL DOKUSU AYNIDIR
Toplumsal dokusu aynı olan Suriye ile Ürdün’ün güçlü siyasal İslami Hareketleri de aynıdır. Ürdün’de İhvanı Müslimin’in çok güçlü bir tabana sahip olduğu herkesin malumudur. Kral, yapacağı bazı reformlarda ve bu çerçevede icra edilecek olan seçimlerde İhvan’ın önünü kesmek için seçim sisteminde değişiklik yapmak zorunda kaldı. İhvan, seçim sisteminde bölge kıstasını savunurken; kral, şehir kıstasını esas aldı. Bu da İhvan’ın seçimleri boykot etmesine sebep oldu. Eğer Ürdün kralı bu şekilde sistemle oynamasaydı. İhvan, Ürdün meclisinde rahatça çoğunluğu elde edebilecekti.
Ürdün kralı hassas bir dengede işi idare etmeye çalışıyor. Eğer kral, İhvan’ın taleplerine boyun eğmezse ilerde kendisini doğrudan hedef alan hareketlerle karşılaşabilir. Nitekim Ürdün eski başbakanı El Hasavne, Jordan Times gazetesinde verdiği demeçte, “Müslümanlar adalet ve özgürlüğe dayalı yönetim konusunda icmaya varmıştır. Yani Müslümanlar, yönetim standardını yükseltmiştir. Daha azıyla razı olmazlar” diyerek açıkça bu tehlikeye dikkat çekmiştir.
Suriye’de eğer işler yolunda gider ve serbest seçimlerin yapılmasına imkân verecek bir ortam sağlanır ve bunun sonucunda çekirdeğini İhvan’ın oluşturduğu İslami bir yönetim tesis edilecek olursa, Ürdün bundan en çok etkilenen ülke olacaktır. Böyle bir durumda Ürdün’deki İhvan hem daha çok güçlenecek, hem de talep çıtasını daha da yükseltecektir.
PARÇALANMAK BİR YANA SURİYE İLE ÜRDÜN’ÜN BİRLEŞMESİ SÖZ KONUSUDUR
Başka bir ülke ile birleşmek halkın iradesine dayalı bir ülke için sorun teşkil etmez. Ancak kişiye dayalı yönetimler için bu adeta bir kâbustur. Çünkü bu durumda kendini merkeze oturtan diktatör, kral vs. kişilerin konumlarını ve güçlerini tamamen yitirmeleri söz konusudur. Suriye ve Ürdün arasında ilerde oluşacak olan böyle bir yakınlaşma iki ülkenin birleşmesiyle sonuçlanabilir. Bu da Ürdün ve Suudi krallarını ve israil’i derin bir şekilde endişelendiriyor. Nitekim bunu israil’in Amman eski elçisi Uveyda Eyran, hazırladığı raporda açıkça bu tehlikeye dikkati çekmiştir.
Müslüman İki komşu ülkede aynı siyasi eğilimin güçlü olması ve üstelik de iktidara gelmesi o iki ülkenin birleşmesinin önündeki engelleri kaldırıyor. Kendilerinde ihtiras ve kişisel çıkar olmadığı için Müslümanlar, bu tür birleşmelerden çekinmiyor. Çünkü Müslümanlar Allah rızasını, ümmet ruhunu ve halklarının çıkarını kendi bireysel çıkarları önünde tutuyor. Çok küçük ve yapay İslam ülkelerinin özellikle de Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin birleşmemesi elbette toplumsal dokunun uyuşmazlığından kaynaklanmıyor. Bilakis Kral, Emir, Sultan, diktatör vs. kişilerin benciliğinden ve emperyalistlerin ‘böl parçala yut’ politakaladından kaynaklanıyor. Hatırlanacağı üzere iki ay kadar önce Suudi’nin hayata geçirmeye çalıştığı körfez ülkelerinin birleştirilmesi projesi bu sebeplerden daha başlamadan suya düşmüştür. Oysa halk olarak, toplum olarak, örf ve adet olarak ne dersek diyelim; Arabistan’daki Müslüman halklar arasında hiçbir fark yoktur. Binaenaleyh bunların tek devlet olmalarına engel hiçbir durum yoktur. Tek engel kralların, emirlerin ve diğer ideolojik rejimlerin kişisel çıkarlarıdır.
ŞER GÜÇLERİN BİR BOŞ BİR DOLU OYUNU
Herkesin seçimleri kazanacağına kesin gözüyle baktığı Libya İhvanı, derin bazı tezgâhlar sonucunda sürpriz bir şekilde seçimleri kaybetti. Bunun için birçok sebep sayıldı. Ancak bunun başka bir sebebi daha var ki o da şudur. Aynı anda ve komşu olan Mısır İhvan’ı ile Libya İhvan’ının iktidarda olması iki ülkenin birleşmesine yol açabilirdi. Bunun önüne geçmek için Libya’da İhvan’ın yönetime gelmesi engellendi. Aynı durum Cezayir için de söz konusudur. Orada da Müslümanların seçimlerde galip gelmeleri bir şekilde engellendi. Çünkü Tunus’tan sonra Cezayir’de de İslami bir hükümetin kurulması iki ülkenin yakınlaşmasına ve daha önemlisi birleşmesine sebep olabilirdi. Şer güçler bir boş, bir dolu hesabıyla Müslümanların komşu iki ülkede aynı anda iktidara gelmelerini engellemiş oldular. Bu formülün, Ürdün ve Suriye için geçerli olması şüphelidir. Suriye ile Ürdün’ün ilerde aynı yönetim tarzıyla birleşme ihtimalleri daha şimdiden israil’i, Ürdün ve Suudi krallarını ve diğer şer güçlerini kara kara düşündürüyor.