Arafat`ta Kabul Olan Arakan Duası
Arakan`da yaşanan zulmün uzun yıllardır devam ettiğini ve bunu dünya gündemine getirmek için çok çabaladıklarını anlatan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, &`;Geçtiğimiz yıl Hac vazifesini yerine getirirken Arafat`ta tüm kalbimle dua ettim dedi.
“Bizim Erbakan Hoca’dan öğrendiğimiz bir sorumluluk var” diyen Yıldırım, “Dünyada acı çeken bir Müslüman bizden sorulacak. Sorumluluğumuzu unutmayacağız. Kardeşliğimizi yaşatacağız. Dünyada acı çeken, açlık çeken kim varsa şartlar ne olursa olsun onun yanına koşmaktan vazgeçmeyeceğiz”
PARÇALANMIŞ SURİYE İSRAİL’İN İŞİNE YARAR
Suriye muhalefeti, İran ve Türkiye’nin Esad sonrası için acilen bir araya gelerek görüşmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Suriye’nin bölünme tehlikesi var. Parçalanmış Suriye en çok İsrail’in işine yarar. İran’ın çekinceleri giderilmeli ve Türkiye ile İran bölgede oyun kurucu olmalı” dedi.
Yıllardır nerede zulme uğrayan, açlık çeken Müslüman varsa İHH ekipleri orada. Kurduğu kardeşlik köprüsü tüm dünyayı sarmaladı. Ramazan’da kardeşlik seferleri hız kazandı. İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım’la Ramazan’ı, Arakan’ı, Suriye’yi ve dünya Müslümanlarını konuştuk
Ramazan sizin için ne ifade ediyor?
Ramazan esasında rahmet ayı, mağfiret ayı. Ancak uzun yıllardır bizler için Ramazan savaş, açlık, yokluk, katliam, mülteci kelimeleriyle birlikte anılıyor. Her ramazanda dünya Müslümanlarına yönelik kardeşlik seferleri yapıyoruz. Türkiyeli Müslümanların emanetlerini kardeşlik şuuruyla onlara ulaştırıyoruz.
İHH, Arakan’da büyük katliamlara maruz kalan Müslümanlarla da yoğun bir şekilde ilgileniyor. Nedir Arakan’daki durum?
Arakan’daki katliam yeni değil. Yıllardan bu yana Arakan’da yaşayan Müslümanlara yönelik Budist çetelerin giriştiği büyük katliamlar var. Tabii ki Myanmar devletinin desteği veya göz yummasıyla gerçekleştiriliyor bu katliamlar. Yeryüzünde en fazla zulme uğrayan halkların başında geliyor Arakan Müslümanları. Dünyada Filistin dostlarının sayısı gerçekten fazla. Onların mağduriyetine karşı duyarlı kesimler harekete geçebiliyor. Ancak ne yazık ki Arakan’da yaşanan zulümden haberdar dahi değiliz. O kadar feci işkenceler yaşanıyor ki insanın aklı almıyor.
Ülkede yaşayan 4 milyon Arakanlı’nın yarısı zaten çeşitli ülkelere sığınmış durumda. Çoğunluk Bangladeş’teki kamplarda. Tayland bölgesinde olanlar var. Malezya yeni yeni sığınmacıları kabul ediyor. Arakanlı mültecilerin durumu içler acısı. Bizim şimdiki projemiz bu mültecilerin durumlarını iyileştirmek için uluslar arası toplumu harekete geçirmek. Özellikle Bangladeş devleti mülteciler sorununda sıkıntı çıkarabiliyor. İslam Konferansı Teşkilatı kanalıyla Bangladeş’e “Bu insanlar tüm Müslümanların misafiridir. Biz bakacağız” diyerek baskı yapılabilir. Ve oluşturulan fonla mültecilerin yaşamlarının bir standarda çekilmesi için çalışmalar başlatılabilir. Arakanlı Müslümanlar yerlerinden vazgeçmek istemiyor. Vazgeçmemeliler de. Eğer bu cephe düşerse dünyanın herhangi bölgesinde başka azınlıklar da baskıyla yerlerinden yurtlarından kovulabilir. Böyle bir yol açar
DUA ETMEKTEN VAZ GEÇMEYİN
İHH yıllardır Arakan konusunu gündeme getirmeye çalışıyor ama değil mi?
Evet, yıllardır bu konuyu gündeme getirmek için adeta çırpınıyorduk. Geçtiğimiz yıl nasip oldu ve Hac’a gittim. Arafat vakfesi sırasında tüm kalbimle dua ettiğimi hatırlıyorum: “Ya Rabbi! Nasip et Arakan’da zulme uğrayan kardeşlerimizin mağduriyetini dünya Müslümanlarının gündemine getirelim” demiştim. Şükürler olsun Allah nasip etti ve konu Türkiye’nin duyarlı Müslümanlarının gündemine oturdu. Duanın gücüne inanan insanlarız zaten. Samimi bir şekilde edilen duanın geri çevrilmediğini de biliyoruz. Kardeşlerimden istirhamım, Müslümanlar için dua etmekten vazgeçmeyin.
BEDEL ÖDEMEYE HAZIRIZ
Suriye’de katliam ve şiddet ortamı devam ediyor. Bölgede çalışma yapabiliyor musunuz?
Suriye’de gerçekten muhtaç durumda olan milyonlarca insan var ve biz ne pahasına olursa olsun bu insanlara ulaşmaya devam ediyoruz. Gerek kendi ismimizle gerek başka bir kuruluş ismiyle. Ama ulaşıyoruz. Bunun bir bedeli var, biz bu bedeli ödemeye hazırız. Geçmişte de bu yolda birçok bedel ödedik ve şikayetçi de değiliz. Ben Müslümanlara sesleniyorum, biz bedeli ödemeye hazırız peki size sorulduğunda “ne yaptınız” diye cevabınız ne olacak?
Peki Suriye’nin geleceğini nasıl okuyorsunuz?
Artık kesinleşmiştir ki Esad gidecek. Öyle ya da böyle ama bir şekilde gidecek. Bunca yaşanandan sonra ülkeyi yönetmeye devam edemeyeceği aşikar. Peki, Esad sonrası ne olacak? Daha mı iyi olacak? Maalesef Esad sonrasında da, eğer politikalar bu şekilde devam ederse kaos devam edecek. Ve bu kaos maalesef İsrail’in güvenliğine hizmet edecek. Zaten ABD, Batı ve İsrail kendi çıkarları için ülkede yaşananlara müdahil olmaya çabalıyor. Kısmen de oluyor. Esad ise çatışma alanını genişletmeye çalışarak zaman kazanıyor. Lazkiye merkezli bir Alevi-Ermeni devleti kurmak için harekete geçti bile. Kuzeyi de PYD’ye adeta teslim etti. Bu Esad sonrası kaosun devam edeceğinin göstergelerinden ve Türkiye’yi de çok büyük sıkıntıya sokacak girişimler.
SURİYE MUHALEFETİ, İRAN ve TÜRKİYE HEMEN GÖRÜŞMELERE BAŞLAMALI
Peki ne yapılmalı sizce?
Yapılacak şey aslında basittir. İran’a karşı bir emperyalist saldırı var. Suriye’de yaşananlarda İran’ın çekincesi de ortada. Acilen Türkiye, İran ve Suriye muhalefeti bir araya gelmeli. İhtilaflar giderilmeli. Türkiye ve İran ülkede oyun kurucu olmalı. O zaman Esad sonrasında da yaşanacak sıkıntılar minimilize edilebilir. Zaten bu durum başlı başına emperyalist devletlerin hoşuna gitmeyecektir.
Türkiye merkezli bir insani yardım kuruluşusunuz. Size ne Arakan’dan, Suriye’den, Filistin’den?
Evet, sorudaki ironiyi anladım. Bize böyle eleştiri getirenler de var. Bunu söyleyenler arasında cami cemaatine mensup amcalar da bulunuyor. Bakın açık söylüyorum; bunu söyleyenler Kur’an’dan nasiplenmemiş kişiler. Kur’an’ın müjdelediği “kardeşlik” hukukunu bilmeyenler. Biz bunu Erbakan Hoca’dan öğrendik, “Dünyada nerede mazlum bir Müslüman varsa biz ondan sorumlu tutulacağız.” Sorumluluğumuzun farkındayız, dünyanın neresinde mazlum, mağdur bir Müslüman varsa, şartlar ne olursa olsun gitmeye devam edeceğiz.
Her zaman katillerin varlığından, emperyalistlerden, kapitalistlerden şikayet ediyoruz ama dönüp kendimize baktığımız yok. Sorun belki de bizdedir. Mazlumlar için ne yaptık şimdiye kadar?
Yapabileceğimiz aslında çok şey var. Ama yapmak, infak etmek zor geliyor. Bakın ben şunu söylüyorum: Lüksümüzden dahi kısmayalım, israfımızdan kısalım. O kadar çok şey değişecek ki hayal bile edemeyiz.
Şöyle bir durup, silkinip kendimize gelirsek harekete de geçebileceğiz. Asıl mesele zaten orada. O zaman İslam birliğinin aslında çok yakın olduğunu göreceğiz.
(CİHAT ARPACIK / Milli Gazete)