• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...
 Arakan İzlenimlerini Gözyaşları İçerisinde Anlattılar
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Şükrü Gündüz / İbrahim Toprak / İstanbul

İnsani yardım vakfı (İHH)’nın Arakan’a giden yardım ekibinin bir kısmı ve bazı gazeteciler Türkiye’ye döndü. Olayları ilk günden bu yana takip eden yardım gönüllüleri ve gazeteciler Arakan’da yaşanan katliamları anlattılar. İHH genel merkezinde yapılan basın açıklamasında konuşan İHH yetkilileri ve gazeteciler Arakan izlenimlerini gözyaşları içerisinde anlattılar.

SON YÜZYILIN EN BÜYÜK KATLİAMIN
İHH dış ilişkiler yetkililerinden Hüseyin Oruç Arakan’da büyük bir trajedinin yaşandığını belirterek bu yaşananları dünyaya anlatmaya çalıştıklarını ifade etti. Arakan’ın dünya gündemine ölümler, baskılar ve kaçışlarla geldiğini anlatan Oruç, Arakan’da son yüzyılın en büyük katliamlarından birisinin yaşandığını söyledi. Oruç, “Haziran ayında 10 Müslüman Budistler tarafından katledildi ve Budistler parçaladıkları cesetleri sosyal medyada paylaştılar. Bu katliamdan sonra Müslümanlar, katillerin bulunması için barışçıl gösteriler düzenledi ancak bu gösteriler ateşle bastırıldı. Birçok Müslüman katledildi, 300’den fazla köy boşaltıldı ve yakıldı. Ölü sayısı binlerle ifade ediliyor ama bölgedeki izlenimlerini aktaranlar ölü sayısının çok çok yüksek olduğunu belirtiyorlar. Son olaylarda 100 binden fazla Müslüman evinden kaçıp mülteci kamplarına sığındı” diyerek yaşanan anlattı.
 
PARÇALANAN CESETLER SOSYAL MEDYADA PAYLAŞILDI
Yaklaşık bir aydır bölgede bulunan İHH Arakan temsilcisi Said Demir’de medyada katliamlarla ilgili büyük bir dezenformasyonun olduğunu belirterek bu krizin diğerlerinde farklı bir boyutunun olduğunu söyledi. Daha önce bölgede yaşanan katlianların basın yansımadığı ve katliamlarla ilgili bir tek kare fotoğrafın bile yayınlanmadığını belirten Demir, “ilk defa Burma da yaşanan katliamlarla ilgili fotoğraflar basına yansıdı. Bu krizden önce yüzbinlerce Müslüman katledilmiş ancak Arakan’da bir fotoğraf bile basına yansımamıştı. Katliam resimlerini de bu bölgede Müslümanların yaşamasını istemeyen ve bir korku imparatorluğu oluşturmak isteyen, Müslümanları bu bölgeden sürmek isteyen Budist fanatikler parçaladıkları Müslüman insanların cesetlerinin fotoğraflarını sosyal medyada paylaştılar. Daha önce bu bölgede katliam var zulüm var dediğimizde kimse inanmak istemiyordu. Bununla artık herkes orada bir katliam olduğunu anlamış oldu” dedi.
 
Bangladeş topraklarında yüzbinlerce Arakan’lı Müslüman olduğu için Bangladeş hükümetinin Arakanlı mültecileri kabul etmediğini dile getiren Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bangladeş’te yaşayan Arakanlı mülteciler açlık sınırının altında yaşıyor. Bangladeş halkı da fakirlik sınırının altında yaşıyor. Bangladeşli yetkililer bize, ‘Arakanlı Müslümanları mülteci olarak kabul edin baskısı yapılıyor. Ancak Burma’dan bu katliamı durdurması için hiç kimseden ses çıkmıyor.’ Bundan dolayı mültecileri istemediklerini söylüyorlar.

Arakanlı mülteciler kaçak olarak Bangladeş’e giriyor. O insanları gördüğünüzde ve kucağınızda küçük bir çocuk öldüğünde orada yaşananları daha iyi yaşıyorsunuz. Arakan coğrafya olarak bize çok uzak oradaki katliam da uzun yıllardır devam ediyor. Mülteci kamplarında ise insanlar açlıktan ölüyor”

BM AÇIKLAMALARI GERÇEĞİ YANSITMIYOR

Yaşanan katliamlara BM’nin ve İKÖ’nün sessiz kalmasına de tepki gösteren Demir, “Dünya, Birleşmiş Milletler, İslam Teşkilatı Örgütü bu katliama hala sessiz kalıyorlar ve hala tepki göstermediler. Burmaya giden BM gözlemcileri orada katliamın durduğuyla ilgili bilgiler veriyorlar. Biz bunu araştırdık, Burma’daki Müslümanları sorduk. Arakan’daki Müslümanlar gerçekten BM’den gözlemcilerin geldiğini ama yanlarındaki tercüman ve korumaların burmalılar olduğu ve onların yanında bize, ‘size zulüm yapılıyor mu?’ diye soruyorlar. Biz de korktuğumuz için hayır diyoruz. İki hafta önce bize zulüm yapıldı iki tane Müslüman gencin cesedi nehirden çıkarıldı. Yani hala katliam devam ediyor.” Diyerek BM’nin Arakan ile ilgili yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

HABERİNİ YAZARKEN AĞLADIM

İHH yardım ekibiyle beraber bölgeye giden Gazeteci Fatih Er izlenimlerini şöyle anlattı: “Biz sadece buz dağının görünen kısmını duyura bildik. Öldürülen insanları değil ancak ölümden kaçan insanların haberini yapabildik. Bu buzdağının görünmeyen kısmı var. Katliamın olduğu yerden herhangi bir ses ve görüntü alamadık. Bu mümkün değil. Ben o mültecilerle karşılaştığımda, çekim yaptığımda ve haberini yazarken de ağladım. Yaşananlar inanılır gibi değil. Bu insanlar bizim klasik bildiğimiz umuda doğru kaçan mülteciler değil, bunlar ölümden kaçan mülteciler. Gizlice arakana geçtik. Oradaki kamplara hiçbir şekilde elektrik verilmiyor. Orada katliamların durması da hiçbir şey ifade etmiyor. O insanlar katliamdan fazla zulümden kaçıyorlar. Onlar için ölüm bir kurtuluş olmuş. 65 yaşındaki bir kadın her şeyini geride bırakıp bir bataklığın içinden geçerek kaçmazdı. 12 yaşındaki bir kız çocuğu ailesi tarafından hiç tanımadığı insanlara teslim edilmezdi kurtulmak için. Arakan’da katliam yok diyenler bir kez daha düşünsünler. Katliamlar şimdilik durdurulsa bile Türkiye ve dünya kamuoyu oradaki baskının ve zulmün son bulması için baskılara devam etmelidir. Mülteci kamplarında insanlar pirinç dışında hiçbir şey yemiyorlar. Ve oradakiler Türkiye’yi de yardımlar yapıldığı için tanıyorlar. Başka yardım kuruluşları da bölgeye gitti. Yardımların düzenli olması için bir havuz oluşturulup bu şekilde dağıtılması lazım”

GÖRDÜKLERİNİ GÖZYAŞLARI İÇERİSİNDE ANLATTI

Bölgeden dönen bir başka Gazeteci Osman Sağırlı ise bölgenin durumunu göz yaşları içerisinde anlattı. Sağırlı Arakan’da yaşanan zulmü ve katliamı şöyle özetledi: “Uzun yıllardır gazetecilik yapıyorum. 110 ülke gezdim. Dünyada gitmediğim mülteci kampı kalmadı. Savaşlar gördüm afetler gördüm. Birçok ölümlü olay gördüm ama böyle zulüm görmedim. Kuruluş amacı insanların mağduriyetini gidermek olan, onların içinde bulunduğu durumu iyileştirmek olan BM’nin burada yaşanan katliamlara sessiz kaldığını görüyoruz. Yüzbinlerce insan yıllardır kendi ülkesinden göç etmek zorunda kalıyor. BM kayıtları 2 bin kişinin göç ettiğini kayıt etmiş. Söylenen şey şu Arakan’da hiçbir şekilde katliam yok. Dünyanın neresinde bir Müslüman öldürülüyorsa orada BM’yi göremezsiniz. Somali’de BM’nin organ kaçakçılığı yaptığıyla ilgili haber yaptım. Beni tehdit ettiler, oradan ayrılmak zorunda kaldım. Mülteci kamplarında çok büyük fırıldaklar dönüyor. Türkiye olarak BM içinde olan bir ülkeyiz. Bu güne kadar Türkiye’deki BM Ofisi neden arakanla ilgili bir açıklama yapmıyor. Bunlar olup biterken birileri başka şeylerin hesabını yapıyor. UNICEF burada yardım ağlayan çocuklara yardım etmeyecek de ne yapacak. Bunların kuruluş amacı ne BM kapitalist güçlerin tokadı oluyor. Ve sürekli gariplerin ensesine vurup duruyor. Sonrada acıdı mı diye soruyor. Böyle bir şey olamaz.

ÇİÇEK, BÖCEK DOSTU BUDİSTLER MÜSLÜMANLARI KATLEDİYOR

Arakan’da yaşananlarla ilgili çok ciddi dezenformasyon var. Burmada olan sel felaketinin fotoğraflarını Müslümanları yakıyorlar diye veriyorlar sonra da bu yalanlanıyor. Burada yaşananlarla ilgili asparagas haber yapmaya gerek yok. O bölgeye gidin, etrafınızda 360 derece dönerek fotoğraf çeken yaşananları görürsünüz. Oradaki insanlarla karşılaştığınız zaman ben 4-5 gündü açım demiyor. Herkes zulümden ve öldürülmekten kaçıyor. Çok çarpıcı daha bir şey söyleyeceğim siz. 1999’da Nobel barış ödülü alan ahumsank suki için bütün dünya ayaklandı. Avrupa Birliği bunun için uğraştı. Onun için filmler çekildi. Ev hapsindeydi ve ev hapsinden çıkması için uğraştılar. Şimdi çıktı ve dünyaya da açıldı. Dünyanın Nobel barış ödülü verdiği bu kadının burmalı Müslümanlara bakışı şu, ‘burmanın anayasası işletilsin’ burmanın anayasasında vatandaş olarak tanınmıyor. Bu kadın için yapılanların binde biri yapılsa ve gündeme getirilse burmada bu katliamlar ve zulümler olmayacak.

Dünyaya Budistleri anlatırken çiçek ve böcek dostu diyorlar ama Müslümanları katlediyorlar. Bu nasıl bir olay. Budist öğretisinde insan öldürmek diye birey yok! Arakanda gelen Müslümanlarla konuştuğumuzda bize şunu söylüyorlar, ‘artık bize kurşun sıkmıyorlar. Çünkü kurşun bizden daha değerli, bizi diri diri toprağa gömüyorlar.’ Bu arakandaki katliamın ne boyutlara ulaştığını gözler önüme seriyor.”
 
 
 
 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir