• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
Utanıyorum... Tiksiniyorum
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Her Ramazan geldiğinde katliamlar açlıklar kıtlıklar vb. felaketler artar; otuz günlük ramazan ayında gündemimizi duyarlılığımızı vicdanlarımıza zirve yaptıran olaylar olur. Ramazan biter ve bayram sevinci ile birlikte olan bitenlerde, duyarlılıklarda vicdani atmosferde geride kalır. Önümüze her koyulanı yemeye alışan bir ümmet olduğumuz için, bugün çok önem verdiğimiz bir şey yarın başka suni gündemlerle ve meşgalelerle gündemimizden çıkabiliyor ne yazık ki…

Çok ciddi bir şekilde kendimizi sorgulamamız gereken bir hal içine girdik… Hani bir şoka uzun sure veya defalarca maruz kalındığında oluşan (duygusal) hissizlik hali yaşanır ya, aynen öyle; kitle iletişim araçları ile önümüze kadar gelen vahşet görüntüleri çokça izlendiği için ilk görüldüğü an verdiği halleri hissettirmiyor. Hatta televizyon, gazete gibi medya araçlarında tekrar tekrar görüldüğünde gerçekliğini bile yitirebilir insan gözünde…

Bilindik İslam coğrafyalarından olmayan, enerji kaynakları ile malum Ortadoğu`dan da öte bir yer olan Arakan`da müthiş bir vahşet daha doğrusu soykırım yaşanıyor…

Gerçektende bilindik bir İslam Coğrafyası değil Arakan… Arakan; Bangladeş, Burma ve Hint Okyanusu ile sınırlı bir Güneydoğu Asya bölgesi... Arakanlılar Müslümanlarla ilk defa 618 yılında Saad bin Ebu Vakkas`ın komutasındaki bir geminin Arakan sahillerine yaklaşmasıyla tanışmışlar. Hatta 1430 yılından 1782 yılına kadar kesintisiz olarak bu topraklara hakim olan Arakan İslam Devleti kurulmuş. Arakan İslam devletinin 1782 yılında Budistlerin saldırıları ve İngiliz sömürgeciliğinin etkileriyle yıkılmasından bu yana zulüm ve acılarla boğuşuyorlar…

Arakan katliamı sadece Müslümanların değil tüm dünyanın gözyaşını hak ediyor. Maalesef gözyaşlarımız dünyanın gözü ve kulağı önünde cereyan eden bu vahşice saldırıyı, kocaman harflerle yazılan bu zulmü yok etmeye yetmiyor.

Arakan`da olan bitenlere dikkat çekmeye çalışan aktivist Dr. Muhammed Eyüp aynen şu cümleleri kuruyor: “Myanmar`ın batısındaki Arakan (Rakhine) eyaletindeki Rohingya Müslümanlarını hedef alan şiddet olaylarında son bir ay içerisinde 1000`den fazla Müslüman katledildi. İnanın Arakan`da yaşananlar ne Filistin, ne Suriye, ne de Bosna`daki, hiç biri gibi, değil. Bu hepsinden daha acı… Kendilerine yönelik yok etme politikasından kaçarak Bangladeş`e sığınmak isteyen Arakanlı Müslümanlara hükümet izin vermiyor. Arakan`da yaşanan katliam Filistin`den de daha kötü durumda inanın. Filistin`de bir çocuğun kolu kırılsa anında tüm dünya duyuyor. Arakan`da ne yaşanılırsa çok zaman sonra duyuluyor, ya da bilinmiyor. Biz artık Arakan da yaşanan her şeyin duyulmasını istiyoruz``

Budist rejim tarafından Müslüman avına dönüştürülen Arakan katliamını kaç gündür dehşet içinde seyrediyoruz. Kundaktaki bebeklerin adeta mangal yapıldığı iğrenç fotoğraflarla tüm dünyaya ulaşıyor yayınlanıyor. Budizm`i barış dini diye gagalamaya çalışanlar, beyinlere işleyen bu fotoğraflara bakıp ardından vicdanlarına baksınlar, bakalım yerinde duruyor mu?

Günümüz insanının en büyük sorunu olan “bizden değilse insan bile değil” anlayışı ile görmemezlikten gelinen bu katliam karşısında insanlık elinde olan hiçbir imkanı kullanamıyor maalesef… İslam dünyası ne yapıyor diye soracağım lakin inanın kullanacağım kelimeler maksadını aşacak!

Sistematik duyarsızlaştırma denilen bir yöntem var psikolojide… Davranışsal bir yöntem olup, kişiyi “uyaranlara” karşı aşamalı olarak tepkisizleştirmek maksadıyla kullanılıyor. Acaba diyorum İslam dünyası sistematik bir duyarsızlaştırma yöntemiyle mi bu hallere düştü?

Dünyayı küresel köy haline getiren ve insanlığın bunca zamandır edindiği bilgi birikimini, kültürünü, inşa ettikleri uygarlık değerlerini, dillerini, dinlerini tek tipleştiren dünya efendileri başarıya doymuyor! Artık insanlar-ülkeler, şahsi ve milli menfaatler olmayınca "sizin katliamınız size" diyorlar! Yaptıkları veya göz yumdukları insanlık dışı zulümlere günah ve ahlaksızlara karşı insanlık alemi sistematik olarak duyarsızlaştırıyor. Bundan en büyük payı da "kendilerini yönetmekten aciz küçük insanlar" olarak algılanan manüple edilmiş Müslümanlar alıyor.

Müslümanların geneline yakınının, Allah`ın imtihan araçlarından olan lütuf, ikram, bolluk, bereket, zenginlik ve iktidara kavuşunca terk ettiği harika ötesi bir kaide var: “Hiçbiriniz, kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemedikçe iman etmiş sayılmaz.”

Müslümanlar; münkere, zulme, haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır ilkesi mucibince amel etmiyor? Yine “Müminler bir bedenin azaları gibidir. Vücutta bir aza hasta ise bütün beden acı çeker” diyor Efendimiz…

Bir insana ve topluluğa zarar vermenin bedelini ödetecek adil bir “gücün” yokluğunu iliklerimize kadar hissediyoruz!

BM ve BM`den sonra dünyanın en geniş tabanlı uluslararası teşkilatı olan ama ne işe yaradığı halen anlaşılamayan İKÖ acilen müdahale etmeli bu acı tabloya. Tüm ülke birlikleri ve İslam birlikleri Arakan`a gözlem heyetleri göndermeli. Bölgeye acilen tarafsız medya yığınağı yapılmalı. Orada yaşanılanları tüm dünya`ya aynı dakikada iletilmeli, nasıl ki Filistin`de bir çocuğun kolu kırıldığında tüm dünya haberdar ise aynı şekilde Arakan`da da bu durum aynı olmalı.

Uluslararası STK`lar yardım kuruluşları Arakan`a tabiri caizse çıkartma yapmalı. Bu konuda Myanmar hükümeti sürekli rahatsız edilmeli. Türkiye Cumhuriyeti de bu tabloya Beşar Esad`tan daha fazla ilgi gösterecek müdahalelere başlamalı.

Hülasa; Utanıyorum… Tiksiniyorum... Müslümanların duyarsızlıklarından, bırakın müdahil olmayı, elimizde imkan olupta neleri yapmıyoruz sorusunu dahi kendilerine sormamalarından çok rahatsız oluyorum…

Şu anki utancım ve tiksintim insanoğlunun varlığı süresince hep var mıydı, yoksa yaşadığımız dönemin suçu mu bu duygunun had safhaya çıkması? Şairin değdi gibi: Yaşıyoruz diyoruz. Yaşamıyoruz. Ölmüyoruz da. Çürüyoruz. Yaşayan çürükleriz biz. Doğal değiliz.

Ahmet Türk / habervaktim
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir