İmam Nevevi
Dünyevi geçim bakımından hayatı zarûret ve yokluk içinde geçti. Kimseden bir şey kabul etmezdi. Pamuklu elbise giyer ve sincâbî renkte sarık sarardı. Sakalında birkaç beyaz kıl vardı. 665`de Dârü`l-hadis Reisliğine tâyin olunmuş, vefâtına kadar o vazifede kalmış ve hiçbir cihetten maaş almamıştır
İlyas Yıldız / doğruhaber
İmam Nevevi, Hicri 631 (M.1233) yılının Muharrem ayında Şam’a (Dımaşk) bağlı Neva kasabasında doğmuştur. Doğduğu yere nispeten kendisine ‘Nevevi’ denilmiştir. Künyesi Ebu Zekeriya Yahya’dır. Babası takva ehli bir zattı. İmam Nevevi, on yaşına geldiğinde babasının dükkânında çalışmaya başlar. Hem babasının işlerine yardımcı oluyor; bununla birlikte yakınındaki âlimlere gider, onlardan temel İslami bilgileri öğrenirdi. Bu arada Kur’an-ı Kerim’i kısa bir zamanda ezberledi. Ondaki zekâ ve ilme olan istek çevresindekilerin gözüne çarpıyordu. Bu nedenle babası onu Şam’a götürerek, Revahiyye Medresesi’ne kaydeder. İmam Nevevi, medreseye girdiği zaman on sekiz yaşındadır.
ZALİMLERE HAKKI HAYKIRMIŞTIR
Medresede okuduğu sıralarda gayet mütevazı bir hayat yaşayan İmam Nevevi; babasının getirdiği yiyeceklerle geçimini sağlıyordu. Okuduklarını hemen kavrayan ve kuvvetli bir hafızaya sahip olan İmam Nevevi, birkaç ayda Şafii fıkhına dair yazılmış olan et-Tenbih ve el-Mühezzeb adlı eserleri ezberlemişti. Şafii fıkhının gelişmesinde büyük bir rol oynamış ve bu mezhebin bütün usul ve esaslarını detaylarına kadar bilirdi. Hayatı boyunca hakkı haykırmış; zalim, despot yöneticilerden korkmamıştır. Hatta bununla ilgili şöyle bir olay anlatılır. Şam ve Mısır emiri Zahir Baybars, Tatarlar Şam’a saldırmak istediklerinde onlara karşı savaşacak ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için halkın malını zorla almak ister. Ve bu konuda âlimlerden destek ister. Zahir Baybars’a karşı çıkmayan çoğu âlim, ona olumlu bir fetva verirler. Lakin İmam Nevevi ise Zahir Baybars’a karşı çıkar ve ona yaptığı işin caiz olmadığını korkmadan söyler. Nedenini soran emire şu cevabı verir: “Sen buraya geldiğinde bir köleydin ve hiçbir şeye sahip değildin. Ben şu anda senin yanında birçok bağların, bahçelerin, köle ve cariyelerin, altın ve gümüşlerin olduğunu görüyorum. Bunları cihad için sattığın zaman ancak, bana karşı haklı olursun ve ben de sana cihadda kullanmak üzere halkın malını almana, o zaman fetva veririm.” Bu cevabın neticesinde İmam Nevevi, Şam’dan sürgün edilir. Kendi köyüne gider ve oraya yerleşir. Daha sonra bazı âlimler onu Şam’a getirmek için araya girmesine rağmen o, geri dönmez. Ta ki, Zahir Baybars ölünce tekrar Şam’a döner.
Ömründe iki defa hacca gitmiştir. Eşrefiye Darü’l Hadis şeyhliğine getirilir. Ömrünün sonuna kadar bu görevde kalır ve fakir olmasına rağmen görevi karşılığında maaş almaz. Hiç evlenmemiş olan İmam Nevevi Hicri 676 (M. 1277) yılında henüz kırk dört yaşında iken hastalanarak vefat etmiştir. Kabri doğduğu yer olan Neva kasabasındadır. Halen insanlar onun türbesini ziyaret ederler.
İMAM NEVEVİ’NİN BAZI ÖZELLİKLERİ
İmam Nevevi, yaşadığı hayatla kendisinden sonra gelecek olan Müslüman nesillere örnek olmuştur. İşte onun bazı özellikleri;
Hadislerden fıkhi hüküm çıkarmada mahirdi. Tartışmadan hoşlanmaz; ancak Sünnet’e aykırı bulduğu görüşleri de eleştirmekten asla çekinmezdi.
Geçinmede kanaatkârdı. Nefsi ve dünyevi arzu ve isteklerden geçmişti.
Allahû Teâlâ’dan çok korkardı. Doğru konuşur ve yerinde söylerdi. Gecelerini ibadet ve taatle geçirirdi. İlim tahsilinde gayretli olup, salih ameller yapmakta çok sabırlıydı.
Şam halkının yediği şeylerden yemez, memleketinden, anne ve babasının yanından getirdiği, tam helal olduğunu bildiği şeyleri yerdi. Sofrasında iki çeşit yiyecek nadiren bulunurdu. Eti köyüne gideceği zamanlar yerdi.
Devlet yöneticilerine emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker’de bulunurdu. Allahû Teâlâ’nın emirlerini bildirir, yasaklarından sakınılması gerektiğini anlatırdı.
Heybetli ve vakarlı bir duruşu vardı. Giyim ve kuşam, yeme ve içmede son derece mütevazi ve kanaatkârdı.
Gençliğinden itibaren kazandığı az uyuma alışkanlığını hayatı boyunca uyguladı. Vefat etmeden önce yanında bulunan emanetleri sahiplerine verdi.
İLME VE ÂLİMLERE ÇOK ÖNEM VERİRDİ
Küçüklüğünden ömrünün sonuna dek ilimle iç içe olmuştur. Bu konuda şunları söylerdi;
İlimle uğraşmak, Allah rızasını kazanmak için tutulan en iyi yol ve en üstün ibadettir. İlim tahsili nâfile oruç, namaz ve zikirden daha faziletlidir.
Bir kimsenin hocaları onun dinde babalarıdır. Allah ile irtibatını sağlayan vâsıtalardır.
ESERLERİ
İmam Nevevî, kırk dört yıllık ömründe birçok eser yazmıştır. En meşhur eserlerinden biri olan Riyâzüs-Salihin isimli eserini, Kütüb-i Sitte’de geçen hadisleri derleyerek yazmıştır. Bu eser yüzyıllar boyunca Müslümanların elinden düşmemiş ve eğitim kurumlarında ders olarak okutulmuştur. Ayrıca Sahih-i Müslim’i şerh etmiştir. İbni Kesir, Nevevi’nin bu kitabı hakkında “Benzeri bir kitap telif olunmamıştır” sözüyle övmüştür.
Bu iki büyük eserin dışında onun yazdığı diğer eserlerin bazıları şunlardır;
Erbaînü’n-Nebevi,
El-Minhâc,
Et-Takrîb ve’t-teysîr li ma’rifeti Süneni’l-beşîr en-nezîr,
Tehzîbü’l-Esmâ’ ve’l-lûgât,
El-İrşad,
Ezkâr-i Nebevi,
Et-Tibyân fî âdâbı Hameleti’l-Kur’an Mekâsidü’n-Nebevi,
Minhâcü’t-Tâlibîn ve Umdetü’I-Müttakîn,
Tabakât-ı Fukahâ, El-İzâhu Fi’l-Menâsik,
Tashîhü’t-Tenbîh,
Ravzatu’t-Tâlibîn ve Umdetü’l-Müttakîn
ÂLİMLER ONUN HAKKINDA NELER SÖYLEDİLER?
Birçok âlim ona hayranlık duymuş ve onu övmüşlerdir. Onun hakkında bazı âlimler şunları söylemişler: Şeyh Kutbuddîn el-Yûnînî, “İlim, vera, ibadet, azla yetinmek ve hayatın sıkıntılarına katlanma hususunda zamanında tek idi.” Şeyh b. Ferah, “İmam Nevevi üç mertebeyi elde etmişti. Birincisi İlim, ikincisi zühd ve üçüncüsü ise iyiliği emredip kötülükten alıkoymak.” Zehebi ise, “Hadis âlimlerinin efendisidir. Sahih hadisleri, zayıf ve uydurma rivayetlerden kolayca ayırırdı. İyiliği emir kötülüğü nehy etme hususunda benzeri yoktur, azla yetinip sade giyinen vakur ve heybetli bir kişi idi.”
BAZI SÖZLERİ
İnsanlar Allahû Teâlâ`ya kulluk, ibadet etmek için yaratılmıştır. İnsanlar saadete kavuşmak için yaratılış gayelerine dikkat etmeli ve dünyaya düşkün olmaktan kaçınmalıdır. Dünya nimetleri geçicidir. Dünya ebedi kalınacak bir yer değildir. Ahirette saadete kavuşmak için bir binek gibidir. Sevinç yeri değil, ayrılık yeridir. Akıllı kimseler bu fani dünyaya düşkün olmayıp kulluk vazifesini hakkıyla yapanlardır. Gecenin on iki kısmından bir kısmını ihya etmek, bütün geceyi ihya etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir…