Mürsi, Çağımızın Yusuf`u Olabilir mi?
Muhammed Mürsi`nin Mısır Cumhurbaşkanlığına seçilmesi içerde ve dışarda büyük bir tepki uyandırdı.
Suat Yaşasın / Haber-Analiz
Batı ve israil, “acaba Mürsi ne gibi adımlar atacak” diye endişelenirken, İslam Alemi ise, “acaba Muhammed Mürsi çağımızın Yusuf’u olabilir mi?” sorusuyla beklentilerini ortaya koyuyor.
Mısır devriminden sonra konuşulan en önemli mesele şu an itibariyle askerin yeni yönetime karşı takınacağı tavırdır. Zira Mısır’da asker denilince Türkiye’deki askerden farklı bir nevi Mısır devleti kastediliyor.
Türkiye 1923’ten yani cumhuriyetten sonra askerin kontrolüne geçmişti. Mısır’da ise eskiden beri askerin kontrolündedir. Özellikle 1952’de askerin, Kral Faruk’a karşı yaptığı darbeden sonra yönetim tamamen askerin eline geçmiştir.
O zamandan bu yana Mısır’da askerler yönetimi idare etmiştir. Herkesçe malumdur ki, Cemal Abdunnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek askerdiler. Mübarek’in devrilmesinden sonra da Muhammed Hüseyin Tantavi yönetimi almıştı ki, o da savunma bakanıydı. Mısır’ın durumunun böyle olmasıyla da her şey asker üzerinden yapılıyordu. Örneğin Hüsnü Mübarek Amerika’dan maddi yardım alıyordu. Bu yardımın büyük bir bölümü askere gidiyordu.
Şu anda bile memleketin bütün önemli mekanizmaları, önemli şirketleri askerin kontrolünde bulunuyor. Bunların tümünü göz önünde bulundurduğumuzda askerin, yönetimi Mürsi’ye bırakması imkânsız görünüyor. Dışardan baktığımızda ise Amerika’nın, israil’in ve Rusya’nın Mısır’ı rahat bırakacağını düşünmek saflık olur. Ellerinden gelen her şeyi yaparlar.
Amerika; yayınlanan anayasaya ek kanun maddeleri konusunda askerleri uyardı. Hillary Clinton yaptığı açıklamada, “askerin yaptığını yanlış görüyoruz” dedi. Bundan da Amerika’nın, İhvanla arasını düzeltmek istediği sonucunu çıkarabiliriz.
ASKER, CUMHURBAŞKANLIĞINI KENDİNE BAĞLAMA PEŞİNDE
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hemen önce iki önemli gelişme oldu; Birincisi meclisin feshedilmesi, ikincisi, meclisi ele geçirdikten sonra, askerin anayasaya ek kanun eklemesidir. Bu ek kanuna göre, yapılacak yeni anayasanın bütün maddelerinde askerin muvafakatinin alınması şart koşuluyor.
Devlet Başkanının kanunlaştırmak istediği çok önemli meselelerde bile askerin muvaffakiyetini alması gerekiyor. Örneğin, savaş ilan edecekse askerden izin alması gerekiyor. Ayrıca Askerle ilgili bir düzenleme yapıldığında da askerin izni olmazsa kabul edilmez diye maddeler eklediler.
Mısır kanunlarına göre, Cumhurbaşkanı ve yardımcısı meclisin önünde yemin etikten sonra resmen görevine başlar. Şu an Mısır’da seçilmiş bir meclis bulunmadığından meclisin tüm yetkilerini asker almıştır. Asker, yayınlamış olduğu yeni kanuna göre, Cumhurbaşkanının Anayasa Mahkemesi önünde yemin etmesi gerekiyor.
Tabi bu, bir karmaşaya sebebiyet veriyor. Eğer Muhammed Mürsi, Anayasa Mahkemesi önünde yemin ederse, askerin kanunları meşruiyet kazanmış olacak. Bu da askerin diğer bütün salahiyetlerinin kabul edilmesi anlamına geliyor. Bunu kabul etmediği takdirde de meclise gitmesi gerekir. Meclis de feshedildiği için oraya da gidemez. Son hamlesiyle asker, gerçekten Mürsi’yi zor durumda bırakmıştır.
İHVAN BU SÜREÇTE NASIL BİR SİYASET İZLEYECEK?
Kimi yorumcu ve siyaset bilimci, bu aşamada yani geçiş sürecinde İhvan’ın yumuşak davranarak askerle uzlaşmaya çalışması gerektiğini ifade ediyor. Kimisi de İhvan’ın geçmişten ders aldığını dolayısıyla böyle bir tuzağa düşmeyeceğini belirtiyor. İhvan; “asker, anayasaya eklediği ek kanunu iptal etmediği sürece meydanları terk etmeyeceğiz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere; İhvan, geçmişten ders almıştır. Gençlerle beraber gerçekleştirdiği devrimden vazgeçmeyerek, askerle ciddi bir şekilde mücadele edeceğini ortaya koymuştur. Ancak bunun sonu nasıl olacak. Asker, nasıl bir karşılık verecek? Bu da Amerika’nın tavrına göre belirlenecektir.
Amerika, siyasetini belirlerken sadece bir ülkeyi dikkate almıyor. Bu nedenle Amerika’nın Mısır’da siyasetini belirlerken Suriye’deki duruma göre tavır takınacağını unutmamak gerekir. Amerika, Mısır’daki Geçiş dönemini yargı üzerinden kontrol etmeye çalışacaktır.
MÜRSİ ÇAĞIMIZIN YUSUF’U
Muhammed Mürsi’nin bu durumunun Mısır’da halk arasında çokça konuşulduğuna şahid oluyoruz. Mürsi’nin durumunu Hz Yusuf’un durumuna benzetiyorlar. Nasıl ki Hz Yusuf suçsuz yere Mısır’da zindanda kaldıktan sonra, cezaevinden tertemiz çıkıp, hükümdar olduysa, aynı şekilde Mürsi de suçsuz yere cezaevine girip, ardından temiz bir şekilde cumhurbaşkanlığı makamına yükselmiştir.
Gerçi Mürsi’nin halk tarafından tanınan ve sevilen bir şahsiyet olması nedeniyle onu cezaevinde uzun süre tutamadılar. Mürsi’nin, toplamda 7 ay gibi uzun olmayan bir süre cezaevinde kaldığı söyleniyor.
Devrimin başlamasına müteakip ilk Cuma günü akşamında yani devrimin ateşlendiği 28 Ocak’ta, Mübarek rejimi, İhvan’ın ileri gelen tüm adamalarını toplamıştı. O sırada Mürsi’yi de tutukladılar ki, Cuma günkü gösteriler büyük olmasın. Ancak bilindiği gibi Cuma günü çok büyük bir gösteri oldu. Ardından iki gün sonra da devrimciler cezaevini basarak, ihvanın adamlarını cezaevinden kaçırmışlardı. Onlar da cezaevinden Tahrir Meydanına gelmişlerdi.
Muhammed Mürsi yaşam itibarıyla da çok mütevazı biridir. Kendisi Prof. olarak Amerika’da çok rahat bir yaşam sürme imkânına sahip olduğu halde bunu elinin tersiyle iterek Mısır’a dönmeyi tercih etmiştir. Mısır’da hem üniversitede hocalık yapıyor, hem de İhvan’ın Siyasi Bürodaki işlerini takip ediyordu. Buna rağmen yine de kirada oturuyordu.
Ayrıca Cumhurbaşkanı olduktan sonra, resmi yerlere fotoğraflarının asılmamasını, Cumhurbaşkanlık sarayında oturmayacağını ve kendisine ulaşmak isteyene engel olunmamasını istedi. Böylece mütevazı yaşamından vazgeçmek istemiyor.
Bana göre Mürsi, Mısır’da İslami sorumluğu üstelenecek bir şahsiyettir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandıktan sonra yaptığı konuşmasının ardından yapılan yorumlardan edindiğim sonuç şudur ki; Mısır’ın başına, ilk defa bu kadar mütevazı ve Mısır’ın kalkınmasını isteyen bir başkan geliyor.