• DOLAR 34.61
  • EURO 36.634
  • ALTIN 2935.1
  • ...
İmanımız Amelimize Ne Kadar Hakim?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Kimliğinde dini İslam yazılan, Müslüman bir anne ve babadan dünyaya gelen ve kendimizi Müslüman olarak tanımlayan bizler; Allah`a ve peygamberine iman ettiğimizi her fırsatta dile getirip, bu inancımızı tazeliyoruz.

Bu kutsal inancımıza rağmen, hayatımızda bunu ispatlayacak herhangi bir yaşam şeklini ne kadar örnekliyebiliyoruz?

Ey iman edenler!

Ciddi bir dinin mensubu olduğumuzu unutmayalım. Öyle bir dinki içimizin dışımızla bir olmasını isteyen bir din. Öyle bir din ki, senden doğru olmanı değil, dosdoğru olmanı isteyen bir din.

İslam dininin diğer dinlerden farlılıklarından biride, inandığın değerleri amelin ile ispatlamandır.

Allah`a iman etmenin, Allah`ın helal saydıklarını helal, haram saydığını haram kılmaktır.

Allah`a iman etmenin, Allah`ın hayatımıza neyi eklememizi istiyorsa eklemeyi, neyi hayatımızdan çıkarmamızı istiyorsa çıkarmak demek olduğuna inanmaktır.

Buda şu anlama geliyor ki, sadece iman ettim veya Müslüman`ım demekle, Rabbimizin bizden istediği imanın yerine gelinmediğini bilelim.

Çünkü Rabbimiz kitabında iman tabirini her kullandığında muhakkak ardından Salih amel`de bulunmamızı da istemektedir.(4/136)

Allah resulü bu konuyu açıkça bizlere beyan etmiştir.

"İman; tam kalp ile marifet, dil ile ikrar ve bütün azalarla amel etmekten ibarettir”

Başka bir hadislerinde "man ve amel kardeştirler İman amelsiz yahut amel imansız bir işe yaramaz
Bu mesajı ciddiye alan sahabeler on ayeti alır onu hayatlarına uygulamadan diğer ayetleri almazlarmış.

Buna bir örnek vermek gerekirse;

Medineli Ensar`dan biri olan HABİB BİN ZEYD akabe biatında, peygamber`e biat eden yetmiş kişiden biri. O zaman küçük olan Habib minik ellerini peygamberin avucuna koyup iman etmiştir. Ve bunu yaşayışı ile örnek olmuş ve yaşamının sonunda, Müseylimenin karşısındaki dik duruşu ile ıspatlamıştır. Öyle bir ispat ki kendisinin vücudunun her parçalayışlarında o imanını tazelemiş ve ruhunu öylece Rabbine adamıştır.

Şahadet haberi annesi Nesibe`ye ulaştığında o "oğlum peygambere olan biatini ispatladı” demiştir.

Bu yüzyılın Müslümanları olan bizler iman kavramını sadece dilimizde tutmuş, kursaklarımızdan aşağı indirmemişizdir. Ameli ise sürgüne göndermişiz.

İman namaz kılmaya inanmaksa, amel onu hayatımızda uygulayarak ispatlamaktır.

İman yalan konuşmanın günah olduğuna inanmaksa, amel yalanı hayatımızda çıkarmaktır.

İman sözünde durmanın ne kadar önemli olduğuna inanmaksa, amel onu hayatımıza yerleştirmektir.

İman zinanın haram olduğuna inanmaksa, amel zinaya yaklaşmamaktır.

İman helal çalışmak ve helal kazanmaya inanmaksa, amel haram kazanmamak için direnmektir.

Bu gibi örnekleri çokça verebiliriz. Zaten kuran ile iç içe oldukça o bize, nasıl davranmamız gerektiğini söyleyecektir.

İnanın iman amel ilişkimiz ne kadar paralel giderse, hayatımızın da ‘huzur` kavramı ile o kadar paralel gidecektir.

Eğer ailemizde, mahallemiz de, memleketimizde ve ülkemizde huzur ve sükûnet istiyorsak, Müslümanlar olarak, önce yeniden iman etmeli ve bu imanın amellerimize yansıması için çaba harcamalıyız.

Bunu yapmak nefsimize ne kadar zorda gelse de, buna direnmeli ve sabır etmeliyiz. Kuran`ı tertil üzere yani anlayarak, sindirerek, hayatımıza uygulayarak okumalı, örnek olarak peygamber as`ın hayatını bir daha, yeniden gözden geçirmeliyiz.

Ne kadarda entelektüel bir Müslüman olmak için çaba harcasak, ne kadarda yüklü kitaplar okusak, cemaatimiz içerisinde ne kadar da faal olsak, bir tutam sakalımız, kocaman örtümüz olsa da; eğer inandığımız değerler hayatımızda şekillenmiyorsa, o zaman iman ve amel ilişkimizi bir daha gözden geçirelim.


Yunus KUŞAN

www.vankarsiyaka.com

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir