Eğitim sistemi, dini referans almalı
Türkiye`de laik eğitim sistemi toplumun geleneksel ahlaki değerlerini, toplumsal değerlerini dikkate almadığı için eğitim seviyesi yükseldikçe ahlaksızlık artıyor diyen Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, &`;Toplumumuzun referansı İslam`dır
Türkiye’de laik eğitim sistemi toplumun geleneksel ahlaki değerlerini, toplumsal değerlerini dikkate almadığı için eğitim seviyesi yükseldikçe ahlaksızlık artıyor diyen Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, “Toplumumuzun referansı İslam’dır. Dolayısıyla İslam’la çatışmayan, toplumun değerler sistemini reddetmeyen veya aşağılamayan bir eğitim sistemi gerekmektedir” dedi
Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Türkiye’de son zamanlarda yapılan araştırmalar ahlaki yozlaşmanın ulaştığı noktanın ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını gösteriyor. Yapılan araştırmalarda eğitim seviyesi arttıkça ahlaksızlığın yükseldiğini gösteriyor. Uzmanlar eğitim seviyesinin artmasına paralel olarak ahlaksızlığın artmasının sebebinin eğitim sisteminde dini eğitime yer verilmemesinden kaynaklandığına dikkat çekiyor.
SEKAM (Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi) tarafından Türkiye genelinden aile ile ilgili yapılan araştırmanın yürütücülüğünü yapan Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, “Türkiye eğitim sistemi seküler (laik) karakterlidir. Böyle olduğu için de toplumun geleneksel ahlaki değerlerini, toplumsal değerlerini dikkate almaz. Böyle olunca da toplumun geleneksel ve dini değerlerini dikkate almayan bireyler yetişiyor. Yani hedeflenen gerçekleşmiştir ve gerçekleşmeye de devam etmektedir” dedi.
LAİK EĞİTİM SİSTEMİ AHLAKSIZLIĞIN KAYNAĞIDIR
“Yapılan araştırmalar Türkiye’de eğitim seviyesi arttıkça ahlâksızlığın arttığını gösteriyor “diyen Prof. Dr. Celalettin Vatandaş, “Bireylerin eğitim sisteminde kalma süreleri, yani öğrenim düzeyleri toplumun geleneksel değerlerinden uzaklaşmayla doğrusal bir ilişkiye sahiptir. Bunu birçok alanda tespit etmiş bulunuyoruz; örneğin nikâhsız birlikteliği, evlilik dışı çocuk edinmeyi, evlilik dışı cinselliği onaylama düzeyi öğrenim düzeyinin artışına paralel artış kaydetmektedir. Aynı şekilde öğrenim düzeyi arttıkça alkol alma oranında da dikkat çekici bir artış gözlenmiştir. Örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Bunun niçin böyle olduğuna ilişkin değerlendirmede ifade edilebilecek en önemli özellik, eğitim sisteminin seküler (laik) karakteri olabilir” şeklinde konuştu.
BU EĞİTİM SİSTEMİNİN AMACI İNSANLARI DİNDEN SOĞUTMAKTIR
Türkiye’de eğitim sisteminde dini eğitime yer verilmediği için eğitim düzeyi yükselen kişinin toplumun geleneksel ahlaki değerlerinden uzaklaştığına dikkat çeken Prof. Dr. Vatandaş, “Türkiye eğitim sistemi seküler karakterlidir. Böyle olduğu için de toplumun geleneksel ahlaki değerlerini, toplumsal değerlerini dikkate almaz. Din ise mümkün olduğunca uzak durulan ve hatta olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirilen bir olgu olarak anlam kazanır. Böyle olunca da toplumun geleneksel ve dini değerlerini dikkate almayan bireyler yetişiyor. Yani hedeflenen gerçekleşmiştir ve gerçekleşmeye de devam etmektedir” diye konuştu.
EĞİTİM SİSTEMİ TOPLUMUN KİMLİĞİNE AYKIRI OLMAMALI
Bir ülkenin eğitim sistemi o toplumun varoluşunu gerçekleştiren, toplumun kimlik ve karakterini oluşturan geleneksel toplumsal değerlerine aykırı olmaması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Vatandaş, “ İnsan yığınını toplum yapan şey, toplumu bir nitelik kazandıran şey toplumun değerler sistemidir. Bir toplumun değerler istemi ise çoğu zaman bir dinin referans olduğu bir yaklaşıma göre oluşup şekillenir. Elbette ki bizim toplumumuzun değerler sisteminin önemli referansı İslam’dır. Dolayısıyla İslam’la çatışmayan, toplumun değerler sistemini reddetmeyen veya aşağılamayan bir eğitim sistemi gerekmektedir. Bugünkü eğitim sistemi İslam’ı herhangi bir din olarak görmekte, diğer bir yığın dinin arasında yer alan bir din olarak hakkında sadece bazı biçimsel nitelikte bilgiler vermektedir. Bazı kesimlerce hakkında fırtınalar koparılan “din dersleri”nin durumu bundan ibarettir. Yoksa din ve pek tabiî ki İslam bir referans sistemi olarak eğitim sisteminde yer almamaktadır” dedi.
STK’LAR TOPLUMUN TEMSİLCİSİ OLMALI
Tüm dünyada Sivil Toplum Kuruluşları devletin “sınırsız” gücü karşısında bireyi korumak ve kollamak amacı ile hareket ettiğini ifade eden Prof. Dr. Vatandaş, “Ancak ne var ki bu durum Türkiye’de çoğu zaman böyle olmuyor. Birçok STK bireye karşı devletin yanında yer alabiliyor veya devlet referanslı bir bakış açısıyla varlığını sürdürüyor. Bunda devletten beslenmelerinin etkisi son derece büyüktür. Sivil toplum kuruluşları varlık amaçlarına uygun olarak bireyi devlete karşı kollama ve koruma işlevini yerine getirirlerken bireyin mensubu olduğu değerler sistemini de dikkate alma hassasiyetini göstermelidirler. Bireyin sesinin ve en önemlisi de toplumsal değerlerin temsilcisi olma yönünde çaba sarf etmelidirler” ifadelerini kullandı.