Tokat'ta "Hz Musa'nın Mücadelesi" Konulu Seminer
Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği Niksar Temsilciğinde verilen seminerlerde bu hafta Ahmet Örs, Hz. Musa'nın mücadelesini işledi. Örs, , Musa Peygamberin mücadelesini, bir özgürleşme pedagojisi olarak nitelendirdi.
TOKAT - Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) Niksar Temsilciğinde her hafta rutin olarak verilen seminerlerde bu hafta Hz. Musa'nın mücadelesini işleyen Ahmet Örs, Musa Peygamberin mücadelesini, bir özgürleşme pedagojisi olarak nitelendirdi.
Örs, Peygamber'in doğrudan egemen sınıfa gönderildiğini savunrak Türkiye'de daha çok tabanın müslümanlaşması öncelenmiş, siyasi vurgular geri plana atılmış, açık siyaset ihmal edilmiştir, vurgusunda bulundu.
İsrailoğulları Yeterli Zihinsel Çaba İçinde Değiller
Örs, İsrailoğulları'nın Hz. Musa'ya, 'biz sen gelmeden önce de çok eziyet çektik, geldikten sonra da' demelerini İsrailoğullarının kurtuluş teorisi bağlamında yeterli zihinsel çaba içinde olamadıklarının göstergesidir diyerek, İsrailoğulları'nın ezilenlerin özgürleşebilmeleri için vermeleri gereken bir kurtuluş mücadelesi olduğu gerçeğinden uzak bir toplum olduğuna dikkat çekti.
Örs, İsrailoğulları'nın kendilerini tamamıyla vahye ve Musa'ya, vermemiş bir toplum oldukları halde onları Allah, Musa ve Harun Peygamberin önderliğinde kurtardığını, onlara eski ülkelerini verdiğini söyleyerek, konuşmasının devamında, bu olayın tabandaki bir değişim ve dönüşümle olan bir şey olmadığını belirtti.
Siyasal Önderlik Örgütlü ve Kararlı Çalışırsa Kitleleri Mobilize Edebilir
Örs konuşmasını şöyle sürdürdü: "Siyasal önderliğin örgütlediği ve kararlılıkla takip ettikleri bir süreçti bu, ezilenlerin yanında onlarla beraber yola çıkmak
Hz. Muhammed'in de Mekke'yi fetheden on bin askerini burada hatırlamakta fayda var. Yine burada Moğol hükümdarı Cengiz Han da hatırlanmalıdır. Siyasal önderlik örgütlü ve kararlı çalışırsa kitleleri mobilize edebilir. Hitler mesela
Bunlar hiç kuşkusuz Allah'ın yasalarıdır ve biz Allah'ın yasalarında değişiklik bulamayız. Dolayısıyla ıslah-ifsad çizgilerinin hangilerinde örgütleneceğimiz önemlidir."
Bir tağuta bile daveti götürürken bunu yumuşak bir konuşma ile yapmak gerektiğini savunan Örs, ama bunu yaparken bu dünyadaki ve ahiretteki karşılaşmaları da bir tehdit olarak dile getirmek, bir gözdağı vermek gerektiğini söyledi.
"Kölelikten yeni kurtulan ve bu süreçteki derin yozlaşmanın izlerini üzerinde taşıyan bir halkın dönüşümü kolay olmayacaktır" şeklinde konuşan Örs, konuşmanın devamında, "Dolayısıyla ezilenlerin pedagojisi bağlamında bir süreç, İsrailoğulları ya da benzer halklar için zorunludur. Bir diğer hakikati de burada tekrar etmeliyiz: Önemli olan ezilen bir halkı bir bütün halinde kurtarmaktır, ayrımsız, velev ki Zerdüşt olsunlar Ama onlara hakikat anlatılacak Tevhide yükselen bir yol tutulacak. Zaten Musa Peygamberin pedagojisinde dikkat çeken boyut burasıdır. Ayrımsız bir şekilde kurtarılmak istenen halkın tevhide yükseltilmesi, Alemlerin Rabbi olarak Allah'a iman edilmesi Dileyen Rabbine varan bir yol tutar" dedi.
Çocuklarımızı Zorunlu Eğitime Tabi Tutarak Zihinsel Sömürü Uygulyorlar
"Firavun'un Hz. Musa'yı nankörlükle suçladığını hatırlatan Örs, bu da tartışılması gereken bir gerçektir" diyerek, Firavun'un bu tavrının bu güne yansımalarını da şöyle değerlendirdi: "Nedir bugünkü yansımaları düşünelim. Sizi okuttuk, size baktık diyor devletlû zevat. Hâlbuki bizim çocuklarımızı zorunlu eğitime tabi tutarak zihinsel sömürü uygulayanların hali Musa Peygamberin cevabıyla uyuşmuyor mu?"
İsrailoğulları'nın egemenlerin kutsallarını kendi kutsalları olarak kabul ettiğini ifade eden Örs, buzağı meselesinin bu durum olduğunu söyleyerk son olarak şunları kaydetti: "Bugün 2012 Türkiye'si ve dünyasında yaşayan insanlar olarak kendimizin hangi buzağı sevgileriyle malul olduğumuzu sorgulamalıyız. Resmi ideolojinin kutsalları mıdır bizim buzağılarımız yoksa kapitalist tutkular mıdır?" (Osman İçli - İLKHA)