• DOLAR 32.517
  • EURO 34.966
  • ALTIN 2439.876
  • ...
GIDADA YASAL KÂBUS
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Muhsin Şenol-DOĞRUHABER

Çağın en önemli problemlerinden biri artık obezite ve bu hastalığın en büyük sebebi ise beslenme. Bu hastalığın yanında diyabet (şeker hastalığı) Kalp rahatsızlıkları ve tansiyon gibi birçok hastalık ise neredeyse her ailenin kapısını çalıyor. Bu hastalıkların artması akıllara ‘biz ne yiyoruz?` sorusunu da getiriyor. Genetiği değiştirilmiş ürünler arasında en tehlikelisinin mısır olduğunu Rehber TV`deki Pergel programında anlatan Fitoterapi uzmanı Op. Dr. Hakkı Nurettin Kahraman, önemli uyarılarda bulunarak sağlıklı ve bilinçli beslenme çağrısında bulundu. Kahraman, aynı zamanda nişasta bazlı şekerlerin yol açtığı tehlikelere de değindi.

“NİŞASTA BAZLI ŞEKER KRONİK HASTALIKLARI SALGIN HALE GETİRİYOR”

Yaklaşık 60 yıl önce bir aile tarafından dört ürünün (Mısır, Soya, Pamuk ve Kanola) genetiğinin değiştirildiğini belirten Fitoterapi uzmanı Op. Dr. Hakkı Nurettin Kahraman, “Bu ürünlerin içerisinde bizim en dikkatimizi çeken ürün mısır oldu. Bizim en büyük korkumuz glikoz şurubu denen nişasta bazlı şeker. Bu da mısır nişastasından yapılıyor. Şekerin yerine glikoz şurubunun kullanılması ucube bir durumdur. Geçtiğimiz yıl nişasta bazlı şekerle ilgili Sağlık Bakanlığı tarafından bir görüş ortaya kondu. Nişasta bazlı şeker kronik hastalıkları salgın hale getiriyor. Kalp, siroz ve diyabet gibi haslıklar çok az görülürken şimdi her ailede bir iki kişi çıkabiliyor. Bunun sebebi ise nişasta bazlı şekerin kontrolsüz ve yoğun kullanımı” dedi.

“AVRUPA VE AMERİKA`DA NEREDEYSE YASAKLANIYOR”

Nişasta bazlı şekerin Türkiye`ye giriş hikâyesini de anlatan Kahraman, “Kemal Derviş IMF`den Türkiye`ye ‘kurtarıcı` olarak geldiğinde dosyalarındaki konularından biri de glikoz şurubu artık Türkiye piyasasına girecek ve pancar şekeri ortadan kaldırılacaktır. Şu anda Amerika`da neredeyse sıfıra düşürüldü, aynı şekilde Avrupa`da sıfıra düşürülüyor kullanımı ama Türkiye`de Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 12- 15 arasında kullanılıyor. Paketlenmiş gıdaların hepsinin üzerinde nişasta bazlı şeker bulunuyor. Konya`da üretim yapan bir firmanın bir ürününde glikoz şurubu kullanılmıştır ibaresini gördüm ve oranın yetkilisiyle görüşmek istedim. Kendisine mısır şurubunun zararlarını anlattım. Dünyada kanserin artmasının en büyük sebeplerinden birinin olduğunu anlattım. Bu firmanın aynı zamanda şeker fabrikası olduğu için bari onların yapmaması gerektiğini anlattım. Daha sonra bu firma ürünlerinde glikoz kullanılmadığına dair reklamlar yaptı.” ifadelerini kullandı.

“BAZI FİRMALAR NBŞ YERİNE ŞEKER YAZIYOR”

Yoğun tepkiler ve bilinçli tüketicilerin uyarılarından sonra yapılan değişiklikleri anlatan Kahraman şöyle devam etti: “Bu sefer bazı uyanık firmalar nişasta bazlı şeker yerine sadece şeker yazmaya başladı. Bu durumu da Tarım Bakanlığı takip ediyordur mutlaka. Bu konuda o firmalar hakkında işlem yapılacaktır. Çünkü kullandığı ürünü dürüst bir şekilde yansıtması gerekiyor.”


Fitoterabi Uzmanı Hakkı Nurettin Kahraman

“TÜRKİYE`DE HER ÜÇ YETİŞKİNDEN BİRİ OBEZ”

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için sağlıklı beslenmek gerekiyor diyen Fitoterabi Uzmanı Hakkı Nurettin Kahraman, “Sağlıklı beslenmenin yolu da organik beslenmekten geçiyor. Organik ürün dediğimizde kendi domatesimizin tohumunu alabildiğimiz ürünlerdir. Yani bir kere bu hibrit tohum denen bir kere ürün veren daha sonra yeniden tohum almanızı gerektiren ürünlerden vazgeçmeliyiz. Bu konuda tohumların ıslahı noktasında Tarım Bakanlığının çalışması olduğunu da biliyoruz. Gezen tavuk yumurtası yiyelim. Glikozlu ürünleri tüketmeyelim. Çünkü bunlar obeziteyi artırıyor. Sağlık Bakanlığının hazırladığı raporda şeker kullanımının sınırlandırılması gerektiği ve Türkiye`de her üç yetişkinden birinin obez olduğuna dikkat çekiliyor” şeklinde konuştu.

BAKLAVALARDA GLİKOZ ŞURUBUNA DİKKAT!

Tüketicilerin de bilinçlenmesi gerektiğini vurgulayan Op. Dr. Kahraman, “Paketlenmiş gıdaları aldığımızda nasıl ki hangi şeker kullanılmış diye bakıyorsak aynı şekilde açıkta satılan gıdaların da üretiminde hangi maddeler kullanılmış sormalıyız. Örneğin bir baklava alıyorsa bunun şerbetinde glikoz şurubu mu kullanılmış yoksa pancar şekeri mi kullanılmış? diye sormalıyız” dedi.

GIDA SAVAŞLARI YAPILIYOR

İlaç firmaları tarafından doktorların manipüle edildiğine de değinen Kahraman, “ Öğrencilik yıllarımızda Amerika`dan gelen hocalarımız margarinin faydalı olduğunu anlatıyordu. Bize hayvansal yağların yani tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağının sağlığa zararlı olduğu anlatılıyordu. Son on yılda yapılan çalışmalar gösterdi ki bitkisel yağlar damar sertliği üzerinde daha etkili oluyor. Artık savaş için topa tüfeğe ihtiyaç duyulmuyor. Bir ülkeye zarar vermek istiyorsanız gıdayı kullanabiliyorsunuz. Bu şekilde hastalıkları artırabiliyorlar. Bu manipülasyonlar da ilaç firmaları tarafından yapılıyor. Hatta geçen yıllarda bir margarin firmasının kalp dostu yağ diye reklamını yaptığı ürüne kalp doktorlarının onay verdiği söyleniyordu. Bu margarin ise kolesterolü yükseltiyor” ifadelerini kullandı.

“YEDİĞİMİZ TAVUKLARIN PSİKOLOJİSİ BOZUK”

Gıda sektörünün her alanında terör estirildiğini belirten Fitoterapi uzmanı Op. Dr. Hakkı Nurettin Kahraman, “Tavuk sektöründe inanılmaz işler dönüyor. Bu artık tavuk değil kanatlı bir canlı olmuş adeta. Çünkü bu canlılar 40 gün içerisinde büyütülüp paketleniyor. Bu hayvanlarda yüksek oranda antibiyotik var. Çünkü bu canlıların yemlerine yüksek oranda antibiyotik veriliyor. Aynı zamanda bu canlıların psikolojileri de bozuluyor. Devamlı ışık olduğu için yuvalarında hormonsal bozuklukları olduğu için psikolojileri bozuluyor” dedi.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir