• DOLAR 34.566
  • EURO 36.636
  • ALTIN 2926.945
  • ...
Tut elimden İstanbul
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Tut elimden İstanbul

Başı dumanlı hayallerim var benim.
Her gün biraz daha yaklaştıkça bana
Usulca giydirdim umutlarımı şafağının kıyısına…
Gün geçtikçe gençleşmen,
Hangi gökyüzüne kefen giydiriyor acaba?
Ben ümit ekerken cadde ve sokaklarına,
Sen koca bir çığlık oldun tüm sustuklarıma…

Eski bir kitapsın sen İstanbul,
Radyolarda çalan ince bir nağmenin arkadaşlık ettiği…
Kışın, çayın demli
Kasım`ın aşk bildiği
Baharın telli duvaklı gelini…
Sen,
Yanık türkülerin içinde gizlediği,
Eyyub`un, Fatih`e sır söylediği,
Kudüs`ün dost bildiği,
Kubbelerinde kardelenlerin filizlendiği,
Her bir çocuğun /çocukluğun sırtına binip neşeyle gülümsediği,
Dağların ismini düşlediği,
Necip Fazıl`ın sevgilisi,
Gecenin mürekkebi,
Mavi denizlerin inci tanesi…
Güneşe bandırılmış dalgaların,
Hangi âlemin sırlarından çalınmış acaba?
Issız ve puslu gözlerin, hangi cennetin tebessümü?
Hangi yağmur şebnem bıraktı yaprağına ki,
Şehrin dili aşka benzedi;
Herkesin ortak dili fakat kimsenin bilmediği…

Tut Elimden İstanbul
Gidelim buralardan…
Ben göğünde dinlenirken,
Sokak sokak, yaz doğur soğuk iklimlere…
Sabah dağıt hane hane evlere,
Hani şu güneşin koluna girdiği aydınlık sabahlardan…
Kokun, ıslanmış toprak
Çehrende insan yükü
Göğün şiirler bitiriyor
Gözlerin akşamüstü…
Gel,
Burada çocuklar var,
Uçurtmaları çift elle tutulmuş,
Gülümsemeleri kocaman,
Sevgileri katıksız,
Öyle cömert…
Bak,
Nazlı, nazlı süzülüyorlar
Engin gökyüzünün mavisinde,
Nasıl da mutlular yine
Gülümsüyorlar taa tepeden küçük sahiplerine…

İstanbul,
Zarifoğlu`dur bugün yağmurun,
Öyle nazlı, öyle berrak…
Sezai Karakoç`tur bugün toprağın,
Öyle anne, öyle âşık…
Özdemir Asıf`tır suyun, saf ve duru…
Ve Âkif`dir bugün denizin,
Okyanusların dahi ceket iliklediği…

Hey gidi Ay`ı kıskandıran Sevgili,
Ben sana geldim ki bugün,
Dizelerim seninle büyüsün,
Rüzgârım yaprağınla uyusun,
Gözlerim göğünde dinlensin de,
Ateşin canımı yakmasın…

Hani hatırlar mısın İstanbul,
Ben, Sen ve Maraş,
Ağrı dağında muhabbet demlerken,
Ruhlarımız birbirine sıkıca sarılmıştı,
Özgürlük şarkıları söylemiştik bağırarak,
Kahkahalarımız bulutları dahi güldürürken,
Güneş bedenlerimizi ısıtarak birbirinde eritmişti.
İşte o gün,
Ben, sende kayboldum
Adını ruhuma taktım
Tebessümünden çaldım
İşte o an,
Şehadet parmağını kaldırmıştı
Gözlerine kış değmiş yüce dağlar…
Ah! Ne anılarımız var,
Gölgesinde dinlendiğim.
Ne anılar var, ömrüme yama diktiğim…

Tut Elimden İstanbul
Gidelim sıcak iklimlere,
Huzurun demlendiği neşeli toprak damlı evlere…
Türküler söyleyip, çiçek toplayalım dağlarda,
Yalın ayak koşalım bayırlara,
Geceye misafir olalım da,
Mum ışığının nasihatini kalplere kazıyalım…
Seninle yalnızken dertleşmeyi özlüyorum,
Başlarda seninle anlaşamazdık bilirsin
Kavgalıydık hep
Ne zaman ki gönlünü açtın,
Yüreğindekileri gösterdin,
O zaman bildim ki sana ihtiyacım var…
Kaç âşık taşıyorsun kim bilir üzerinde
Kaç ayrılığın kavgalı vedaları olmuş seninle bilinmez ama
Ben, seni
Sende ki beni,
Ellerinde biriktirdiğim kaybolmuş kentleri seviyorum
Hem de çok…

Sevgili Dostum,
O yüzden derim ki,
Tut elimden,
Tut ki;
Demet, demet gökkuşağı dağıtalım Fatih`e,
Ümit serpelim Kadıköy`e,
Cömertliğinden içelim Emirgan`ın
Gölgesiyle tütsülenelim Tarabya`nın,
Hisar`da boğazla dertleşelim de,
Beykoz`da kâğıt helvalar dağıtalım…
Ve sonra gidelim
Mavi diyarlara
Uzun sessiz yollara…
Hani hatırlar mısın?
Bir ara
Yüzüm ellerin arasında
Gözlerime bakarak,
‘Yola çık, yol üşütmez` demiştin ya,
Gidelim mi o yollara?
Üşütmeyen sıcak diyarlara?
Belki cevapları buluruz,
Aradığımız sorulara…
Belki hasbihal ederiz güneşli yarınlarla…
Isıtırız üşümüş ayaklarımızı ılık sularda,
Ve belki kayboluruz
Yakamoz serpilmiş deniz kıyılarında…
‘Gönülleri birbirine akan iki dostuz`
Demiştin ya hatırla,
İşte ben gönlümü dinlendiririm göğünde,
O günden bu yana…
Kalemim gecelerinde dizeleri kaldırır dansa…
Haberin yok ama her gece saçlarını tararım gümüş tarakla…
Bak şarkı söylüyor yine rüzgâr ile Galata…
Seslerin armonisi karışmış Üsküdar sokaklarına…

İstanbul,
Seni bir tek annemin boynuna
Ve çocukluğumun bayramlığına yakıştırırım
Geriye kalan her şey yanında sönük ve sökük kalır

Saçlarında güneşin doğduğu Dostum,
Olur ki bir gün kaparsam gözlerimi sana ve fani astarlı yarınlara,
Bil ki,
Bende kokun kalmış olacak
O zaman yorgun ve kapanmış gözlerimden öp ki,
Elini bırakmam canımı yakmasın,
Toprak üşütmesin…
Ve unutma ki,
Seni arafta bir yerlerde bekliyor olacağım…
Şehirler de ölür ya hani,
Ama biz,
Ruhlarımıza aşkı giydirerek ölümü öldüreceğiz…
Ve baki diyarlara göç edeceğiz…
Sevgiyle…

Kaynak, Nisanur Dergisi, Yazar Meryem Demir
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir