"HÜDA PAR`lı yöneticilere verilen ceza hukuksuzluktur"
Yargıtayın, HÜDA PAR yetkililerine verdiği cezayı değerlendiren Av. Hüseyin Kurşun, HÜDA PAR yöneticileri hakkında verilen bu kararın ciddi anlamda bir hukuksuzluk içerdiğini ifade etti.
Yargıtay 16'ıncı Ceza Dairesinin, FETÖ tarafından kurulan kumpas davasında HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarından Sait Şahin, Mehmet Bahattin Temel, HÜDA PAR'ın 26'ncı Dönem İstanbul milletvekili adaylarından Fikret Gültekin'in cezalarını onaylayarak skandal karara imza atılmasına tepkiler artarak devam ediyor.
Avukat Hüseyin Kurşun, FETÖ/PDY yargısının kumpasları sonucunda mahkûm ettiği HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcılarından Mehmet Bahattin Temel ve Sait Şahin ile HÜDA PAR 26'ncı Dönem İstanbul milletvekili adaylarından Fikret Gültekin'in cezalarının Yargıtay tarafından onanmasına tepki gösterdi.
Kamuoyunda büyük bir tepkiye neden olan söz konusu skandal kararı İLKHA'ya değerlendiren Avukat Hüseyin Kurşun, bu kararın apaçık bir kumpas olduğunu söyledi.
"Mahkeme ideolojik bir karar vermiştir"
Yargıtay'ın, HÜDA PAR yöneticileri hakkında verdiği bu skandal kararın ciddi anlamda bir hukuksuzluk içerdiğine dikkat çeken Kurşun, "Özellikle 2011 yılında Hizbullah Ana Davasında 10 yıl tutuklu kalanlar hakkında verilen tahliye kararı üzerine, tahliye edilenlerden bir kısmının yurt dışına çıkmış olmasında etkileri olduğu bahisle üç tane HÜDA PAR yöneticisi hakkında verilen karar tamamen bir isimsiz ihbara dayandırılıyor. İsimsiz ihbarı, maili ya da mektup üzerinden bir kişinin mahkumiyetine karar verilmesi her halükarda maddi gerçekleri, olguları üzerine karar vermekle yükümlü olan mahkemenin ideolojik bir canlılıkla bu kararı verdiği sonucu ortaya çıkmaktadır." dedi.
Kurşun, "Çünkü her şeyden önce mahkemenin bir yargılamayı yürütürken sadece şekle değil de karşı iddialarla ilgili somut kanıtları değerlendirmesi, bunun üzerine bir karar vermesi gerekmektedir. Ama incelediğim kadarıyla şeklen hukuka uydurulmuş, fakat içerik olarak ise yargılama sürecinin sıfatlarına bakıldığı zaman tamamen sanki önceden böyle bir kararın verileceği ön kabulü ile yargılama yapılarak böyle bir mazlumiyete ve mağduriyete neden olduğu anlaşılmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Hakimler bu tür davalarda çifte standartlı bir yargılama yapmaktadırlar"
Türkiye'de hakim ve savcıların mesleğe başlarken anayasal ilkelere sadık kalacaklarına yemin ederek göreve başladıklarını ve belli bir ideolojinin savunucusu olarak mesleklerini icra ettiklerini ifade eden Kurşun, "Özellikle İslami siyasi davalarda ben mahkemelerin taraflı olmadığını düşünüyorum. Çünkü bir hakim ve savcı olarak devletin müesses nizamını korumaya yemin ederek göreve başlıyorsanız ve mevcut nizama karşı olan düşünce ve fikirleri de aynı şekilde devlete karşı, devletin zararına karşı bir fiil olarak değerlendirip, bir ön kabul ile hareket ederek yargıladınız kişiler hakkında da mahkumiyet verebilirsiniz ve bu etmiş olduğunuz yemine aykırı değildir. Bu anlamda aslında bu yemin zaten başlı başına bir sorundur. İdeolojik ve yanlılık içermektedir. Evet, hakimler bu tür davalarda maalesef çifte standartlı bir yargılama yapmaktadırlar. Çünkü Ergenekon davalarına baktığımızda bunu açık ve net bir şekilde görebiliyoruz." şeklinde konuştu.
"Bu tür kararlar yargıdaki çifte standartlığın açık ve net bir göstergesidir"
Hukuktaki çifte standartta dikkat çeken Kurşun, "28 Şubat dönemi ve öncesinde yapılan gayri insani muameleler gerek Kürd halkına gerekse de İslami kimliğinden dolayı Müslümanlara yapılan zulümler açık bir şekilde ortada iken ve bu eylemler tanık ifadeleriyle ve yer göstermeleriyle sabit hale gelmiş olmasına rağmen 28 Şubatçıların hakkında verilen yanlı bir karar. Diğer taraftan da Ergenekoncuların hakkında verilmiş olan kararlar, darbe girişimi CD'lerle ve buna benzer belgelerle birçok dökümanla ortada olmasına rağmen verilen beraat kararları yine yanlı kararlardır. Ama diğer taraftan ise aynı mahkemenin İslami davada delil niteliği olmayan, ihbar mektubu ya da bir mail üzerinden bu şekilde karar vermeleri hukukla izah edilebilir bir yanı olmadığı gibi yargıdaki çifte standartlığında açık ve net bir göstergesidir. Türkiye'deki yargılamalar maalesef özellikle siyasi davalarda devlete kim egemen ise devletin yargı ve emniyetine kim hakimse onun direktifleri doğrultusunda hareket eden, bir yerde de emniyetin ve yargının siyasi mühendisliğin bir aracına dönüşmüş olması da hukuk devleti noktasında çokta gerilerde olduğumuzu göstermektedir." diye konuştu.
"Türkiye'de, siyasi davalarda yargı değil siyaset konuşur"
Yargının 28 Şubat döneminden daha etkin bir şekilde siyasetin bir nesnesi haline geldiğinin altını çizen Kurşun, şunları söyledi:
"Verilen bu kararlar Ergenekon, İslami davalar ve çifte standartlıktan bahsettik. Ben bu ülkeyi sadece hükümetin yönettiğini düşünmüyorum ve sanki Türkiye'yi idare eden koalisyon güçleri yani bu ülkeyi idare eden başka güçlerde var. Sanki kapalı kapılar ardında ve kendi aralarında bir şekilde bir konuda anlaşıyorlar. Onun için Türkiye'de, siyasi davalarda yargı değil siyaset konuşur, siyaset etkindir."
"Hükümet FETÖ ile mücadelede sadece kendisine yönelik kumpasları gördü"
Hükümetin FETÖ ile mücadelede taraflı davrandığını ve sadece kendisine yönelik kurulan kumpasların hesabını sorduğunu belirten Kurşun, "Hükümet, 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte FETÖ'yü zaten terör örgütleri listesine aldı. MGK'larda FETÖ öncelikli bir hale geldi. Ancak hükümet burada daha çok kendine karşı yapılan hukuksuzluklarla ve FETÖ tarafından kendisine karşı kurulan kumpaslara ağırlık verdi. Ama bunun dışında FETÖ'nün yargı kanalıyla özellikle de İslami kesime ve iş adamlarına yapmış olduğu kumpasları deyim yerindeyse es geçti, bununla alakalı bir şey yapmadı. Nitekim HÜDA PAR'lı üç tane yönetici hakkında verilen kararın onanmış olması durumunda da biz bunu çok açık ve net bir şekilde görüyoruz. Hükümet FETÖ tarafından kendisine karşı yapılan hukuksuzlukları öncelikle hedef aldı. Diğer taraftan halka karşı yapılmış ve değişik kesimlere yönelik yapılmış olan kumpaslara, yargı mağduriyetlerine maalesef bugüne kadar bir çözüm üretmedi." diye belirtti.
"Bu ülkede yargı insanlara eşit bir şekilde dağıtılmıyor"
Kurşun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki yıllarda yaptığı konuşmasını hatırlatarak, "Hatırlarsanız 2 yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı'nın, '5 yıl, 10 yıl, 15 yıldır cezaevinde çürüyen vatandaşlarımız vardır.' 15 Temmuz darbe girişimi bize bu hatalardan dönmemizi sağlayacaktır.' diye bir açıklama yapmıştı, umut verici açıklamaları olmuş olmasına rağmen, halen bu mağduriyetlerin devam ediyor olması da açıkçası bizleri düşündürüyor. Burada ciddi anlamda bir adaletsizlik ve çifte standart var. Bu ülkede yargı insanlara eşit bir şekilde dağıtılmıyor. Bunu özellikle siyasi davalar için söylüyorum. Devlet ya da yargı taraf tutuyor." değerlendirmesinde bulundu.
FETÖ yargısının mağdur ettiği Müslümanlar için herhangi bir yasal düzenleme yapılmadığını, 28 Şubat ve FETÖ yargısının kurduğu kumpaslar sonucu cezaevlerinde olan mahkumların mağduriyetlerinin ise halen devam ettiğine de dikkat çeken Kurşun, bu haksızlığın son bulması çağrısında bulundu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)