"Biz gücü hakkı elde etmek, adaleti sağlamak için kullanırız"
"2`nci Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresi"nde konuşan ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, İslam ülkelerinin, küresel güçlerin ekonomik desteğine muhtaç edilmemesi gerektiğini söyledi.
İlki 2017 yılında düzenlenen ve her sene tekraren icra edilmesi planlanan "Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongreleri" serisinin bu yıl ikincisi yapıldı.
Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (ASSAM), Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER), Üsküdar Üniversitesi, İslam Dünyası STK'lar Birliği (İDSB) işbirliği ile düzenlediği 2'nci Uluslararası ASSAM İslam Birliği Konferansı devam ediyor.
Kongrede konuşan ASSAM Yönetim Kurulu Başkanı Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, İslam dünyasında ihtiyaç sahibi olan toplumlar için küresel ölçekte destek veren vakıfların kurulması gerektiğini ve ihtiyaç sahici olan İslam ülkelerine bu vakıflar üzerinden yardım aktararak, onların küresel güçlerin ekonomik desteğine muhtaç edilmemesi gerektiğini ifade etti.
"Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongrelerimizin asıl amacı, İslam ülkelerinde ortak bir irade altında toplamak ve karar vericilere bir model sunmaktır." diyen Tanrıverdi, "61 İslam ülkesinin 28'i Asya, 27'si Afrika, 4'ü Avrupa 2'si de Güney Amerika kıtasında bulunmaktadır. İslam dünyasının dayandığı coğrafya, İslam ülkelerinin yoğunluklu olarak bulunduğu Afrika ve Asya kıtalarını dikkate alarak bu coğrafyanın özeliklerine işaret etmek ve jeopolitik bir kavram oluşturmak ASSAM çalışmalarının kapsamı içinde bulunmaktadır." dedi.
"Dünya petrol rezervlerinin çoğu İslam ülkelerinde"
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 55,5'ini ve yeraltı kaynaklarının çoğunu içerisinde barındıran Asya kıtasının, geleceğin süper gücü olmaya aday olduğunu söyleyen Tanrıverdi, "İslam ülkelerinin oluşturduğu potansiyele rağmen, bugün topraklarına en çok müdahale edilen, Birleşmiş Milletleri en çok meşgul eden, terör ve anarşinin eksik olmadığı, kaynakları yabancı güçler tarafından yönetilen, insan hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği, gelir dağılımının bozuk olduğu, siyasi, sosyal, ekonomik istikrarsızlıkların hâkim olduğu, iç meselelerini çözmek için dış güçlerden yardım talep eden ve muhtaç olan ülkeler konumundalar." diye konuştu.
"Küresel ölçekte destek veren vakıflarımız olmalıdır"
Sorunların çözülmesi için yapılması gerekenlere de değinen Tanrıverdi, öncelikle yetkisi, yapısı, üye sayısı, yasa ve tüzükleriyle 61 İslam ülkesinin ortak iradesinin temsil edildiği bir parlamentonun daimi olarak teşkil edilmesi gerektiğini söyledi.
"İnsan ve toplum hayatında ilahi kanunlar uygulanırsa haksızlıklar ve adaletsizlik olmaz" diyerek konuşmasını sürdüren ve faizin haram olduğuna ilişkin ayet ve hadisleri hatırlatarak faiz sisteminden uzak durulması gerektiğini söyleyen Tanrıverdi, şunları söyledi:
"Osmanlıda mülkiyet kategorisinde kamu özel mülkü haricinde Allah'ın (Celle Celalühü) mülkü, yani vakıflarda vardı. Vakıfların bünyesinde dini, sağlık, kültürel, sosyal güvenlik ve hayır hizmetleri yapılırdı. Bu vakıflar devlet mülkiyetin yüzde 12'sini teşkil ediyordu. O halde İslam dünyasında ihtiyaç sahibi olan toplumlarımız için küresel ölçekte destek veren vakıflarımız olmalıdır. Bu vakıflardan Filistin, Suriye, Yemen, Libya, Irak gibi ihtiyaç sahibi ülkelere destek vermemiz gerekir. İslam ülkeleri bu vakıflar üzerinden elde edeceği gelirleri ihtiyaç sahibi olan ülkelere aktararak onları küresel güçlerin ekonomik desteğine muhtaç etmemelidir."
"Biz gücü hakkı elde etmek, adaleti sağlamak için kullanırız"
Hazine ve Maliye Bakanı Yardımcısı Nureddin Nebati ise yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi:
"İnsanoğlu gücü, parayı ve makamı sever. Para için umarsızca savaşanlar, katledenler, işgal edenler bugün dünyada söz sahibiler. Biz paraya sadece güç verdiği için değil helal yolla kazanılması kaydıyla önem veririz. Bizimle diğerleri arasındaki fark budur. Dünyanın dörtte birini oluşturan Müslümanlar diğerleri gibi düşünemezler. Helal kazanacağız ve kazandığımızı temizlemek için sadakamızı, zekâtımızı vereceğiz. Bir Müslüman ister tüccar olsun, ister çalışan isterse de yönetici olsun işe bu manada bakar. Bugün parası olanlar güçlü ve gücüne güç katmak için her yolu deniyorlar. Biz Müslümanlar hakkı elde etmek, adaleti sağlamak için gücü kullanırız. Bize farz kılınan budur. Biz gücü zulüm yapmak, insanları yaşadıkları yerden başka bir yere sürmek ya da üç parça silah satıp insanları öldürerek onların kanı üzerinden gelir elde etmek için değil, aksine zulmün bitirilip zalimlerin alaşağı edildiği, hakkın hak sahibine verildiği, adaletin sağlandığı bir unsur olarak görürüz."
Müslümanların güçlü olması gerektiğini belirten Nebati, "Bize öğretilen, 'bir lokma bir hırka!' Halbuki Müslümanın zengin olup dağıtması lazım. Bir lokma bir hırka için değil, alanındaki bütün insanların refahını sağlayacak güce ulaşması lazım. Devlet bazında da bu şekilde güçlü olması, önce topraklarının üzerinde, sonra komşun olan ülkelere, daha sonra da isterse dünyanın diğer ucunda olsun yardıma muhtaç olanlara yardım etmesi gerekiyor." diye konuştu. (Nizamettin Aşkın- İLKHA)