Müşterek Bir Hayatın Zorbaları
Müşterek, ortak manasına gelip; paylaşmak, bölüşmek, ortaklaşa kullanmak manasına gelen ‘şerike` kökünden gelmektedir.
Ortak mülkiyeti de içeren bu kavram, ortak paylaşım ve müşterek tasarruf ve bir işin ortak ve eşit olarak yapılmasını vaaz eden bir kavramlar bütünü olduğu görülecektir.
Pratik bir örneklemeyle anlatacak olursak günlük bir yaşamı paylaşan iki kişiden birinin yaptığı bir işin aynısını ve hatta aynı saatte diğerinin yapması gereken bir sosyal hayat biçimidir. Biraz daha avami bir dille; eğer biri ocağa çay koyuyorsa, bir diğeri ya diğer gün ya da günün başka bir saatinde bir çay koyacak ya da ona eş değer bir işte bulunacaktır. Bu hayatın aşırı savunucuları hayatın realitesi olarak bunun icraatı söz konusu olduğunda ancak memnun olacaklardır. Aksi takdirde problem yaşanacaktır. Bir noktada, fazladan harcayacağı her emek alınması şart olan bir ücret karşılığında yapılacaktır. Aksine karşılıksız yapılan her iş enayilik olarak değerlendirilecektir. Ne acı!
Bu hayat tarzı manevi bir hayat olmayıp materyalizmin bir ürünüdür. Zira kesinlikle hizmet mantığını ihata etmeyip sadece hakkı olduğunu düşündüğü saatlerin aynen kendisine iadesini isteme anlayışı söz konusudur. Bir başka ifadeyle gözle görebildiğini kabul eden bir mantık söz konusudur. Eğer arkadaşının kendisinin yaptığı gibi işlerde çalıştığını görmemiş ise o zaman hakkının verildiğine inanmadığından kişiler arasında tartışmalar ve problemler başlayacaktır. Nihayetinde ben yaptım sen yapmadın, ben ettim sen etmedin çatışması olacak ve ayrılıklar gözlenecektir. Bu durum fıtrata aykırıdır zaten.
İyilik mekanizmasının olmadığı zihniyette hayır olmaz. Hizmette sevap varken müşterek hayatta yapılanlar hayır yerine geçmez. Bir borçlunun borcunu ödemesi gibidir hatta daha kötüdür. Dolayısıyla hizmet odaklı olmayan bir hayat tarzı prensipte kaybetmeye mahkûmdur. Ruhu olmayan bu anlayış ölü bir ceset gibidir, hayat sahibi değildir. Bu takdirle aklı yoktur, kalbi yoktur ve en önemlisi manevi anlayışı ve hazzı yoktur.
Aslında bizler iyilik merkezli bir dine tabi olarak şu soruya muhatap olduğumuzu düşünüyorum: ‘ Hayat müşterek mi yoksa biz Müslüman mıyız ?’
Burada ortak yaşamın olduğu bir yerde bir programın olması gerektiğini inkar etmiyorum. Fakat kardeşleriimizin görevini yapamamasından dolayı iyilikten kaçınmamak gerektiğini söylüyorum. Tabi şu da önemlidir, bir kardeşimiz ‘ iyilik güzeldir ve bana hizmet etsin’ anlayışını da kullanmamalıdır. Bu takdirde herkes gücünün yettiğini yapacak ve birbirine destek olacaktır. Yani birbirimizi tamamlamak…
Şunu itiraf etmek gerekir ki sadece dünya ehli değil her gün ‘müminler kardeştir’ fermanını işitmesine rağmen bazı müminlerde de bu problemler yaşanabilmektedir. Üzücü fakat Allah rızası için tahammül etmek güzeldir. Eğer anlayan zekâya sahipse iyiliğin ne kadar güzel bir erdem olduğunu anlatmak ve belletmek lazım. İslam tarihi kardeşliği zirveye taşıyanlarla doludur. Meşhur olan şu örnek; savaş meydanında üç müslümanın su diye inlemesi ve suyu getiren kişiye ‘hayır önce kardeşime’ demesi ve her birinin önce diğer kardeşini tercih etmesi ve böylece şehid olmaları bize çok dersler vermektedir bu konuda.
Bir müslümanın kendi işini kendi yapması çok önemli ve erdemli bir haslettir. Fakat bir o kadar önemli olup hayırlı olan da kardeşine hizmet edebilme düşüncesine sahip olup böyle bir fırsatta da hayata geçirmesidir.
Yani yapılan her fazladan iş alacak olarak değil kardeşe yapılan hizmet olarak değerlendirilip mükâfat Allah’tan beklenmelidir.
Hizmet gönül işidir. Aksi takdirde ücretli işçilik söz konusudur.
Muhammed Said Turhan / Ankara – Yaş: 27
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfayı geçmesin. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.