Tanıklar İşkenceleri Utanarak Anlattı
12 Eylül davasında dün mağdurlar yaşadıkları işkenceleri kimi zaman utanarak kimi zaman ağlayarak anlattı.
Devlet kurumlarından mahkemeye gelen cevaplar ise şoke etti. Jandarma ve Kara Kuvvetleri cezaevlerinde işkence yapıldığına ilişkin herhangi kayda rastlamadıklarını savundu. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü de kendilerinde hiçbir evrakın olmadığını ileri sürdü
12 Eylül darbesinin 32 yıl sonra yargılandığı davanın üçüncü duruşmasına Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi. Darbe sürecine ilişkin mahkemenin bazı kurumlardan istediği dokümanlara ilişkin gelen cevaplar şaşkınlıkla karşılandı. Jandarma Genel Komutanlığı darbe sonrasında cezaevlerinde işkence yapıldığına ilişkin herhangi bir belge ve bilginin olmadığını belirtti, Kara Kuvvetleri Komutanlığı işkenceyle ilgili kayıtlara rastlanmadığını duyurdu. Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü`nün işkencelere ilişkin kurum arşivinde görüntü kaydına ilişkin hiçbir evrak bulunmadığını bildirmesi de anlamlı bulundu. İşkencelere ilişkin belge ve bilgi istenen ancak `belge ve bilgi yok` diyen sorumlu kurumlara MİT ve emniyet de eklendi. YÖK, yargı kararı olmaksızın meslekten atılan öğretim görevlilerine ilişkin listeyi mahkemeye sunmadı. Ayrıca Kenan Evren tarafından dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk`e verilen uyarı mektubuna Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinde rastlanmadığı bildirildi. MİT döneme ilişkin gönderdiği belgelere ise `devlet sırrı olabileceği` notunu düştü.
10 YIL BOYUNCA RÜYAMDA POLİS ÖLDÜRDÜM
Devlet işkencenin izini bulamazken dönemin mağdurları yaşadıklarını mahkemede paylaştı. Darbe sürecinde öğretmenlik yaptığını söyleyen avukat Ömer Öneren, İstanbul eski emniyet müdürü Kemal Yazıcıoğlu`nun başında olduğu ekip tarafından 90 gün işkenceye maruz bırakıldığını belirtti. Öneren, "10 yıl boyunca rüyamda polis öldürdüm" dedi. Öneren, işkencelerin yanında hakarete maruz kaldıklarını eşi ve annelerine küfür edildiğini ifade ederek, "15 yaşındaki bir çocuğun kafasına lastik geçirip makatına copla müdahele edildi. Bana da gösterildi eğer suçları kabul etmezsen aynısı sana yapılacak dendi. Vucudumda hala elektirik yanıklarının izleri duruyor" diye konuştu
GAYRİMÜSLİMLER ZORLA SÜNNET ETTİRİLDİ
Darbe sürecinde öğretmenlik yaptığını belirten İsa Tekin, `Anlatmaktan utanıyorum` derken "Diyarbakır cehenneminde kaldım. Burada her türlü işkenceyi gördüm. Gayrimüslimler zorla sünnet ettirildi. Araplara ne mutlu Türküm diyene söylettiriliyor, yangın tüpünü insanların makatlarına enjekte ediyorlardı" ifadelerini kullandı.
DEVRİMCİ DİYE DOKTOR ÖLDÜRDÜ
Elif Torun Öneren, eşlerinin içeri alındığı için çocuklarla birlikte mağdur olduklarını söyledi. Son kardeşinin 12 Eylül`de vurularak öldürüldüğünü anlatan Öneren, "Arkadaşı Emin Aslan da bir afişleme sonrası vuruldu. Aslan`ın devrimci olduğunu öğrenen doktor yaşayan Aslan`ın organlarını elleriyle karıştırarak kan kaybından öldürmüştür" dedi. Mehmet Ali Kılıç`ın ise evinden alındıktan 5 saat sonra elektrik verilerek öldürüldüğünü ileri sürdü.
EŞİMLE AYRI İLLERE SÜRDÜLER
Darbe sürecinde eşiyle kendisinin farklı illere sürüldüğünü aktaran Mehmet Yürek "Kızılbaş, Kürt ve Dersimli bir vatandaş olarak ülkücleri mağdur edenlerde bizi mağdur edenler de aynı zihniyettir. Mağdur olan kullanılan Anadolu çocuklarıdır" diye konuştu.
İSİMLERİNİ BİLE VERDİ
Mukaddes Çelik, eşi İrfan Çelik`in öldürüldüğünü, 32 yıldır bu cinayetin hesabını sormak için uğraştığını ifade etti. Çelik, Binbaşı Adnan Özbey`ın cinayetin birinci sorumlusu olduğunu söyledi. İşkencecilerden Bayram Kartal`ın da yargılanmasını isteyen Çelik, dönemin askeri savcısı Erdoğan Savaşeri`nin işkence iddialarını görmezden geldiğini belirtti.
ELEKTRİK VERİLDİ
Duruşmada söz alan İbrahim Tunç, bir kardeşinin öldürüldüğünü ve diğer kardeşinin işkence gördüğünü söyledi. Selimiye kışlasında bir ay işkence gören kardeşi Mustafa Tunç`un, cinsel organından elektirik verildiğini ve vucudunun büyük bir bölümünün morardığının hastane kayıtlarında bulunduğunu söyledi. Diğer kardeşi Mehmet Tunç`un ise sadece öldürülen kardeşi ile aynı aileden olması gerekçesiyle 90 gün işkence gördüğünü söyledi.
7 SENE YATAĞA GİRMEDİM
Gülşah Tunçtan, oğlu Enver Tunçtan gözaltına alındığında karakol karakol aradıklarını söyledi. Oğluna 35 gün Gayrettepe`de işkence yapıldığını anlatan Tunçtan, "7 sene yatağı girip uyuyamadım" dedi.
ŞAHİNKAYI`NIN SERAMİK FABRİKASINI KORUDUM
12 Eylül davasının üçüncü gününde bir asker, "12 Eylül sadece sivilleri değil askerleri de mağdur etmiştir" diyerek, müdahil olmak istedi. Darbe sürecinde teğmen olan Rahmi Yıldırım, şunları anlattı: "Darbeden üç gün sonra Çanakkale`ye atandım. Burada, Tahsin Şahinkaya`nın eşi aracılığıyla ortağı olduğu Çanakkale Çan Seramik Fabrikası`nı işçilerin eylem yapacağı ihtimaline karşı, 48 askerimle korumamız istendi. Fabrikaya konuşlanırken, bir yandan da şehre giriş çıkışları kontrol ettik. Sıkıyönetimden gelen emirle Çan ve Yenice`de legal örgütlenmelerin sağ ve sol ayırt etmeden yöneticilerini gözaltına aldık. Onları bir düğün salonunda topladık. Herhangi bir kötü muamele görmemelerini sağladım. Benden önce orada bulunan komutanın, bazı bayan emekçilere karşı uygunsuz davranışlarda bulunduğunu duydum. Bu komutan merkeze çekilince, buraya ben atandım. Daha sonra devrimci olduğum için görevden alındım. Tutuklandım. 2 buçuk yıl Mamak Cezaevi`nde kaldım ve işkence gördüm."
170 BİN TON ALTIN NEREDE?
Evren ve Şahinkaya`nın sedyede dahi olsa hakimin karşısına çıkarılması gerektiğini ifade Eden Avukat Hasan İlter, darbe öncesinde Merkez Bankası kasalarında 170 ton altının bulunduğu bilgilerinin olduğu ve bu konunun araştırılması gerektiğini ifade etti.
DEMİREL VE BAYKAL DİNLENSİN
Kürt siyasetçi İbrahim Güçlü, 12 Eylül darbesine PKK`nın eylemlerinin de zemin hazırladığını belirterek 12 Eylül döneminde Kürdistan`da özel bir strateji izlenip izlenmediğinin Genelkurmay`a sorulmasını talep etti. Güçlü, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Deniz Baykal, gazeteciler ve üst düzey yöneticilerinin mahkemede tanık olarak dinlenmesi gerektiğini de dile getirdi.
TÜSİAD YARGILANMALI
Temel Demirer, TÜSİAD`ın da yargılanmasını gerektiğini savundu. Demirer, TÜSİAD adına Vehbi Koç`un Kenan Evren`e yazdığı mektubun suç olduğunu dile getirdi.