İnsani ilişkilerin temeli merhamettir
Her şeye hüsn-ü zanla bakalım. Allah`a, kullara, sair yaratıklara merhametle yaklaşmak. Şikayet ahlakımızı terk edelim. Eleştirmeyi ve kınamayı bırakalım. O`nun yerine duaya sarılalım. Allah`la aramızı düzeltelim, o düzelirse diğerleri de düzelir.
Röportaj Fatma ALTUNTOP/İSTANBUL
İnsanlık giderek çeşitli konularda ilerlemeler kaydetmektedir. İlerlemelerle beraber elbette sorunların da çıkması insani bir durumdur. Bu sorunlardan biri de “İnsani ilişkiler” alanındadır. Sosyal hayatta yaşanan alınanlar, verilenler, şikayetler, kırılgan sözler. Ferah olan toplumumuzun mutlu olmaması? Çağın insanının merhamete ve sevgiye muhtaç olması? Neleri kaybettik? Ve daha birçok sorunun cevabını bulacağınız bu yazımızın konusunu İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi İslami İlimler Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Nurgül KARAHAN`la sohbet tadında konuştuk. Sözü uzatmadan değerli hocamızla yaptığımız keyifli röportajımızla baş başa bırakıyorum.
Hocam sizi tanıyabilir miyiz?
İstanbul Kâğıthane`de doğdum. İlkokul ve ortaokulu Kâğıthane`de okudum. Okul eğitimimle beraber bir yıl Kur`an kursuna gittim. Kur`an-ı Kerim`i güzel okumada yarışmalara katılırdım. Sarıyer İmam hatipte okudum. Lise ikide örtü sorunu çıktı. Hocalarımız beni takdir etmelerine rağmen çıkarmam gerektiğini, benimle beraber olduklarını fakat şu an çıkarmam gerektiğini dile getirdiler. Fakat iknaları işe yaramamıştı. Okulu uzaktan okumaya karar verdim. Annem çok dindar bir ev hanımıydı ihlası ve takvasının benim üzerimdeki etkisi bambaşkaydı. Gece namazlarına gösterdiği ihtimamı asla unutmam. Ben doğduğumda “Seni Meryem`in adanması misali adayacağım” demiş. Hayatımdaki başarılarımın arkasında annemin duaları vardır. Üç kız kardeştik. En küçükleri ve en uysalı bendim. Kimseye karışmaz, kimsenin de karışmasına izin vermezdim. Her yerde Allah`ın rahmetinin tecelliyatını görürdüm. Örneğin bir defa hiç unutmam Kur`an kursunda küçükken sadece bir defa dış örtümü üzerime almadan dışarı çıkmıştım. Ve o zaman hocam beni görmüş, o gün sohbet ederken topluca” bazıları da örtüsüz dışarı çıkmışlar” diye ismimi anmadan uyarmıştı. Ve o gün demiştim Allah beni koruyor. Lise ikide kalan eğitimi tamamlamak istedim. Ve ailem okulu bırakmama olan saygıları aynı şekilde devam etti. Allah onlardan razı olsun. Annem de babam da anlayışları ve destekleri ile hep yanımdaydılar. Evlendim. Evliliğimle beraber üniversiteye hazırlanmaya karar verdim. İki çocuğum olmuştu. Hareketli yıllardı benim için. Evim, çocuklarım, eşimin ailesi ve üniversite sınavlarına çalışıyordum. Eşimin işi gereği Sudan`a gittik. Ve oraya vardıktan sonra Marmara İlahiyat`ı üçüncülükle kazandığım açıklandı. Orda olduğum için babam kayıt işlerimi yapacaktı, fakat kayıt esnasında bile başı açık foto isteniliyordu. Bir kez daha umudumu kesip Türkiye`de eğitim alamayacağımı anladım. Sudan`a alışmaya karar verdim benim için çok zor oldu. Ama başlamalıydım. Özel Arapça dersleri almaya başladım. O sırada üçüncü çocuğumu elime aldım. Dokuz aylık kızımla Uluslararası Afrika Üniversitesi Arapça Öğretmenliği bölümüne başladım. Üç çocuğumla elhamdülillah dört yılı geride bıraktım. Arap üniversitelerinde her dönem belli bir kaç cüz ezberlenirdi. O yaz ezberlerimi yapmak için Türkiye`ye gelmedim. Gelmediğim o yaz, babamı kaybettim. Türkiye`ye geldiğimde babamı göremedim. Sudan`a dönüşüm kırgın oldu. Okuma gücümü kaybetmiştim. Hartum Uluslararası Arap Dili Enstitüsü`nde yüksek lisansa başladım. Tek burslu Türk öğrenciydim. Yüksek lisansa başladığım ilk gün kızımla gitmiştim. Arap bir arkadaş benimle konuştu ve ben lisansı Araplar içinde bitirmiş biri olarak anlayamamıştım. O gün daha işin başında olduğumu fark edip ve daha iyi olmam gerektiğini anladım. Doktoraya başladım. Öğrencilik hayatımın geçtiği Afrika Üniversitesi`nde iki yıl öğretmenlik yaptım. Türkiye`ye döndüm. Akademi İstanbul`da başladım. Tabi bununla beraber doktora tezimi yazıyorum ve Allahü Teâlâ hiç beklemediğim bir zamanda yine kapılarını açıyordu. Yeter ki O`na dayanın, kaygılanmayın. Beş yıldır Sabahattin Zaim Üniversitesi`nde hocalık hayatıma devam ediyorum.
Hocam peki günümüzde sıklıkla kullanılan insani ilişkiler kavramı nedir?
Her şeyde başvurduğumuz gibi, bu kavramı da anlayıp, anlamlandırmada Rabbimize başvuruyoruz. Rabbim benden ne istiyor? Beni bu konuda nereye koyuyor? Nasıl düzenliyor bu kuralları? İnsana merhamet, muhabbet, ihtiram göstermek. Allah`ın değerli varlığı ve halifesi olarak görmektir.
İnsanın Allah`la ilişkisi ne demektir?
Allah`ü Teâla “Biz Adem oğlunu üstün kıldık” diye buyuruyor. Allah insanı üstün, şerefli yaratıyor. Meleklerden daha üstün kılıyor. Cinlerden daha üstün yaratıyor. Geri kalan mahlukatlardan değerli kılıyor. Baktığımız zaman üstünlüğün zirvesinde; eşrefül mahlukat el insan var. Yarattıktan sonra Allah nasıl muamele ediyor?” O`nun merhameti her şeyi kuşatır “Anlıyoruz ki insanın her varlıkla, eşya ile ilişkisinin temeli, mihenk taşı “merhamet”tir. Biz merhameti Rabbimizden alıyoruz. Allahü Teâla bizimle olan ilişkisinde merhameti esas alıyor, ikabı değil.
İnsanın insanla ilişkisi ne demektir?
Rabbimiz yine “Biz sizi tanışasınız diye, kabileler, milletler olarak yarattık” der. Tanışma da bir rahmettir. İslami tebliğ etmemiz yine kullara olan merhametimizdir. Savaşmamız da rahmettir. Peygamber(SAV) gönderiliş amacı da merhamettir. “Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik” Yüce Rabbimizin ismini her besmelede anıp ve isminin yanında iki merhamet sıfatını zikretmesi de O`nun merhametinin ne denli olduğuna delildir. Annenin çocuğuna verdiği ceza, katı davranışı merhametsizlik değildir. Öğretmenin öğrencilerine baskı yapması, taviz vermemesi, merhametsizlik değildir. Aksine merhametin göstergesidir. Merhamet, sınırsızlık değildir. Her şeye evet demek değildir. Sorumsuzluk değildir. Allah`tan gelen imtihanlarında, merhamet olduğunu unutmamak gerekir.
İnsanın eşya ile ilişkisi nedir?
İnsan çok boyutlu bir varlıktır. Sorumluluğu elinin altındaki her eşya ile vardır. Allah`ın halifesi, Allah`ın eserlerine zarar vermeden merhametiyle davranır. Dinimizde çevreye büyük önem vardır. Köpeğe su veren kadının kıssası meşhur ve ibret vericidir. Burada Rabbimizin bu cansız eşyalara bu denli ihtimam göstermemizi emrederken, bir de siz insana nasıl davranmamızı düşünün! Günümüzde iki medrese vardır. Biri Allah`ın terbiye sistemi olan merhamet medresesi, diğeri Batı`nın bize model olarak sunduğu, ego, çekişme, çatışma, merhametsizlik medresesidir. Örneğin günümüzde kadının, eşinin varlığını inkar etmesi, ihtiyacı olmadığını, himayesini reddedip, kadın hukuku vs. dedirtip çekişme sahasına çekip, yalnız bırakmasıdır. Bizler de nasibimizi almadık değil, kardeşimizin yaptığı hatayı unutmamaya, nasıl karşılık vereceğimiz hesapları yaptık. İnsan hatadır. Mükemmellik Allah`a mahsustur. Hüsn-ü zannı ruhumuzun temel taşlarından biri yapmalıyız. “Kardeşinin bir eksiği, hatası için bin şey oluştur”u prensip edinmeliyiz. Faydalı mümin olmak da toplumun bina edilmesi için olmazsa olmazlardan biridir. Bağlar kuvvetlenir. İki taraf da mutlu olur. Resullah(SAV) “İnsanların en hayırlısı, en faydalı olandır” sözünü pratiğe dökmemiz lazım. Üretici olmamız, ümmet adına hayırlı işler yapmamız gerektiğini dert edinmek gerek. Bizde yanlış anlaşılan kavramlardan biri de, insanın kendisine kötümser, eziyet vermesi ve bu yaptığını İslam adına yapmasıdır. Aksine bizler Allah ile olan ilişkilerimizde temel taşın, hüsn-ü zan olduğunu unutmamamlıyız. Neden karamsarlık? Neden Allah`ın her şeye gücünün kadir olduğunu unutuyoruz. Hüsn-ü zan, hubb, havf ve reca üzere kurmuyoruz ibadetlerimizi? Bu konuda insanın kendini tanıması ve saygı göstermesi, sevmesi de büyük rol oynar.
Son olarak okurlarımıza neyi tavsiye edersiniz?
Her şeye hüsn-ü zanla bakalım. Allah`a, kullara, sair yaratıklara merhametle yaklaşmak. Şikayet ahlakımızı terk edelim. Eleştirmeyi ve kınamayı bırakalım. O`nun yerine duaya sarılalım. Allah`la aramızı düzeltelim, o düzelirse diğerleri de düzelir.
Bizlere değerli zamanınızı ayırdığınız için teşekkür eder. Hayatında başarılar dileriz. Ben de teşekkür eder yayın hayatınızda başarılar dilerim.