Katillere Takipsizlik!
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mavi Marmara katliamında yer alan ve Türkiye`de yargılamaları süren siyonist askerler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Kararı değerlendiren dava avukatı Gülden Sönmez, Gerçekten utanç verici bir tablo ile karşı karşıyayız derken Mavi Marmara gazisi Fikri Karavil de, katillerin ceza alması için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz dedi.
M. ERKAN YAVUZ- İSTANBUL
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 31 Mayıs 2010'da Mavi Marmara gemisine saldırarak, 10 Türkiye vatandaşının katledilmesine, pek çok aktivistin de yaralanmasına neden olan Siyonist askerler için takipsizlik kararı verdi. İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşma karara gerekçe gösterilirken savcılık kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına hükmetti. Kararı gazetemize değerlendiren Mavi Marmara Avukatı Gülden Sönmez, “Bir hukukçu olarak ve bir Türkiye vatandaşı olarak gerçekten utanç verici bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir yandan bütün yargı bu yargılamalarla ilk kez hakkın, hukukun, mazlumun adalete kavuşacağı bir umuda kucak açmışken çok fazla zaman geçmeden böyle vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldık.” ifadelerini kullandı. Mavi Marmara gazilerinden Fikri Karavil de, “Çok açık bir şekilde katiller ve suçları ortada iken savcılığın böyle bir karar alması bizim açımızdan çok acı verici bir gelişmedir. Ülkemizdeki savcıların bizimle ilgili bir davada böyle bir karar vermesi beni ve bütün Mavi Marmara yolcularını derinden sarsmıştır” şeklinde konuştu.
UTANÇ VERİCİ BİR TABLO İLE KARŞI KARŞIYAYIZ
Davanın düşmesi gibi bu takipsizlik kararının da tamamen hukuka aykırı olduğunu söyleyen Mavi Marmara Avukatı Gülden Sönmez, “Adaletsiz olmasından bahsetmiyorum, her şeyiyle hukuka aykırı. Herkes bu 4 komutan için ceza kararını beklerken bir taraftan ikili bir anlaşmayla kanunlara, uluslararası hukuka aykırı olarak dava düşürüldü. Hepimiz itiraz ettik. İstinaf mahkemesindeki süreç daha tamamlanmadan, karar verilmeden, kimliği belli olmayan, bir kısmı da bizim bildirdiğimiz kurşun sıkan askerler, işkenceyi yapanlar hakkındaki soruşturmayı savcılık takipsizlik kararıyla sonuçlandırdı. Bir hukukçu olarak ve bir Türkiye vatandaşı olarak gerçekten utanç verici bir tablo ile karşı karşıyayız. Bir yandan bütün yargı bu yargılamalarla ilk kez hakkın, hukukun, mazlumun adalete kavuşacağı bir umuda kucak açmışken çok fazla zaman geçmeden böyle vahim bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Hem biz hem de şehit yakınları, gaziler de bu karara itiraz edeceğiz. Daha önce bizim kimliklerini tespit ettiğimiz askerler hakkında dava açılmasını kimliği belirlenemeyen askerler hakkında da araştırmanın devam etmesini isteyeceğiz. Davamızdan vazgeçmiyoruz. Bu şekilde sonuçlanmasını da kabul etmiyoruz. Furkan Doğan`ı yakın mesafeden vuran askere dahi takipsizlik kararı verilmiş. Duyanlar inanamıyor. Herkes büyük bir kırgınlık ve kızgınlık içerisinde. Hangi dinden olursa olsun hiçbir vicdanın kabul edebileceği bir şey değil.” dedi.
‘ANLAŞMAYI TANIMIYORUZ`
Türkiye ve israil arasında yapılan anlaşmayı tanımadıklarını ifade eden Sönmez son olarak şunları söyledi: “Daha önce de birçok kez söyledik bu anlaşmanın bu yargılamaları hiçbir şekilde etkilememesi gerekiyor. Kendileri aralarında böyle bir anlaşma yapmış olabilirler. Hiçbir dava soruşturma ve yargılama sürecine etki etmemesi gerekiyor. Biz anlaşmayı tanımayıp onun etkisine karşı da bütün hukuki prosedürlerimizi gerçekleştireceğiz. Kazanır mıyız, kazanmaz mıyız onu bilemem. Ama bu vicdandan, haktan, adaletten yana olan duruş ne yaparlarsa yapsınlar kazanır.” ‘BİZ HAKLI DAVAMIZDAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ`
Savcılığın almış olduğu kararın kendisini derinden sarstığını ifade eden Mavi Marmara gazilerinden Fikri Karavil de, “Açıkçası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının vermiş olduğu takipsizlik kararına çok da şaşırmadık. Daha önce Siyonist işgalci çete hakkında açılan bazı davalar Türkiye ile yapılan anlaşma gerekçe gösterilerek kapatılmaya çalışıldı. Bizim açtığımız bazı davalar var ama bu kararın böyle olacağı belliydi. Çok açık bir şekilde katiller ve suçları ortada iken savcılığın böyle bir karar alması bizim açımızdan çok acı verici bir gelişmedir. Ülkemizdeki savcıların bizimle ilgili bir davada böyle bir karar vermesi beni ve bütün Mavi Marmara yolcularını derinden sarsmıştır. Buradan sizin aracılığınız ile net bir şekilde ifade ediyorum; biz haklı davamızdan asla vazgeçmeyeceğiz ve bu davayı sonuna kadar sürdüreceğiz. Her ne kadar savcılık takipsizlik kararı vermiş olsa bile biz davamızın takipçisi olacağız, katillerin ceza alması için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
9'AR KEZ MÜEBBET HAPİS CEZASI İSTEMİYLE DAVA AÇILMIŞTI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, operasyon talimatını veren israilli dört üst düzey komutan hakkında 9'ar kez müebbet hapis cezası istemiyle dava açmış, kırmızı bülten çıkartılmasına karar vermişti. Ancak kırmızı bülten kararları Interpol'e gönderilmedi. Anlaşma imzalandıktan sonra da İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava düşürüldü. Fakat saldırıyı gerçekleştiren ve kimlikleri belirlenemeyen askerlerle ilgili soruşturma ayrı yürütülüyordu. Başsavcılık isimleri bile belirlenemeyen askerler hakkındaki soruşturmanın da kapatılmasına hükmetti. Takipsizlik kararında davanın da aynı anlaşma gereğince düşürüldüğü hatırlatıldı.
SALDIRI ‘KONVOY HADİSESİ'
İsrail ile Türkiye arasındaki anlaşmada saldırı ‘konvoy hadisesi' olarak tanımlanırken anlaşmanın 4. maddesinde "Her halükarda bu anlaşma İsrail'in, İsrail adına hareket edenlerin ve İsrail vatandaşlarının Türkiye Cumhuriyeti veya Türk gerçek veya tüzel kişileri tarafından konvoy hadisesi ile ilgili olarak kendilerine yönelik doğrudan ya da dolaylı olarak Türkiye'de yapılmış ve yapılacak her türlü hukuki ya da cezai talebe ilişkin her türlü sorumluluktan tamamen muaf tutulmalarını sağlayacaktır" ifadesi yer almıştı. Mahkemenin takipsizlik kararı hayatını kaybedenlerin yakınları ve tüm mağdurlara gönderildi. Anlaşma gereği Tel Aviv'den 20 milyon dolar tazminat alan Türkiye, davaların muhatabı haline geldi. Saldırıda yaralanan Zeki Kaya, Türkiye'ye 260 bin TL tazminat davası açtı. Yurt dışındaki mağdurlar dahil çok sayıda kişinin Türkiye'ye dava açacağı, miktarın 20 milyon doların çok üzerinde olacağı değerlendiriliyor.