• DOLAR 32.52
  • EURO 35.011
  • ALTIN 2437.401
  • ...
Caca`yı Nasrallah`a Tercih Edenler Zafere Ulaşamaz!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşte Şeyh Mahir Hammud`un Velfecr sitesinde yayınlanan 9 Mart 2012 tarihli o hutbesi...

Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla

Suriye’de yaşanan olaylarda, Amerika ve Batı müdahelesinin ne kadar etkili olduğunu her geçen gün kanıtlayan olayların meydana gelmesine ve Suriye üzerinde tertiplenen komplonun ne kadar büyük bir komplo olduğu gün geçtikçe daha da belirginleşmesine rağmen, muhâlif güçlerin kullandığı dil aynı, hiçbir değişiklik yok! Bu tavır, krizin daha da kötüleşmesine ve yaşanan bu sancılı dönemin uzamasına sebep olmaktan başka hiçbir işe yaramıyor.

Suriye’deki ABD Büyükelçisi, sessizce Lübnan’a sokulan “Özgür Suriye Ordusu” diye isimlendirilen unsurların teslim edilmesini açık bir şekilde talep ediyor. Hatta utanmadan sıkılmadan onların korunmasını istiyor. Tabi daha sonra yapılan tekzip açıklamaları, bu haberin gerçekliğine gölge düşürmeye güç yetiremiyor. Sonra görüyoruz ki Suriye’deki insan haklarına, demokrasiye ve benzeri kavramlara karşı tüm dünya olağanüstü bir ihtimam gösteriyor. Eğer mevzu, gösterileri durdurup göstericileri dizginlemek ve güvenlik teşkilatları kovuşturmalarıyla vatandaşlara uygulanan gerçek zulüm ise o halde bu söylenilenlere inanabiliriz. Ancak eğer “Özgür Ordu” diye isimlendirilen grubun silahlandırılması gerektiği yönündeki açıklamaları işitiyorsak o halde konu bambaşka bir mecraya sürüklenir. Bu orduya destek verilmesi ve silahlandırılması tek bir şey demektir, o da; “Bir yerden başka bir yere ve bir şehirden başka bir şehre sonu olmayan bir iç savaşa benzeyen tarzda savaşın uzayıp gitmesidir.” Nerde insana verilen değer, nerde insan hakları, nerde demokrasi getirme çabaları? Ne sanıyorlar? (Kimi kandırıyorlar)

Bizi eleştirenlere ve eleştirilerinde mubalağa yapanlara diyoruz ki; “ Biz, ne rejimi müdafaa ediyoruz ne de işlediği hataları ve suçları örtmeye çalışıyoruz. Ancak siz, şuanki durumdan kat kat daha kötü bir şekilde yıkıp yerle bir edecek ve kan dökecek olan yabancının ülkemize ayak basması için elinizden geleni yapıyorsunuz. Bu çabanız, bölünme ihtimaline ilave olarak resmen ülkemizin kaderini batının kararına ipotek etmektir. Libya’da neler oluyor görmüyor musunuz? Libya’daki devrim, Libyalıların dertlerini ve sorunlarını bitirdi mi yoksa var olmayan birçok sorunu mu doğurdu? “Yabancı müdahale, hastalığın kendisinden daha çok kıyıma neden olacak bir ilaçtır.” şeklinde açıklama yapan ilk uluslararası ve batılı sorumlu Kofi Annan, bu durumu iyi bir şekilde dile getirmiştir. Bu, uluslarası sorumlunun dile getirdiği ve birçok yapmacık “İslamcı” kesimin keşfedemediği acı bir hakikattan başka birşey değildir. Bu gerçeği idrak etseler bile gerekeni yapmayacaklardır. Çünkü taassupçu tavırlarının şiddeti onları bu apâşikâr hakikat karşısında kör etmiş.

Onlara diyoruz ki: “ Biz ülkemiz üzerinde dönen komplonun ve hedeflerinin ne kadar büyük olduğunu görüyoruz ve idrak ediyoruz. Ancak siz kafalarınızı kuma gömüyorsunuz. Biz her ne kadar onlarla aynı kulvarda olmasak da eleştirdiğimiz kişilerin iyi yanlarını görüyoruz. Ancak siz düşmanda zerre kadar bile bir hayır ve olumlu yön görmüyorsunuz. Biz, tüm sahneyi görüyoruz ancak siz sahnenin sadece görmek sitediğiniz kısmını görüyorsunuz. Biz son olarak insanları hak ve doğrulukla değerlendiriyoruz, aksine hak ve doğruluk anlayışını insanlara göre değerlendirmiyoruz. Biz peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in “Hikmet, inanmış mümin bir insanın yitik malıdır. Her nerede olursa olsun alır.” hadisini görüyoruz ve idrak ediyoruz. Hikmetin nereden çıktığı mümin için önemli değildir. Çünkü mümin, bu hikmete en çok layık olandır. Ancak siz ne hikmeti görebiliyorsunuz ne de gördüğünüz halde düşmandan geldiği için kabul ediyorsunuz.

Dahası müslümanların düşmanlarına karşı zafer kazanmaları için sadece müslüman olmaları yetmez. Niyetleri bozulduğunda, İslam’a teslimiyetlerinde bir kayma olduğunda ve Allah (c.c.)’ın emrettiği zafer şartlarına uymadıklarında müslümanlar birden fazla yenilgiye uğramışlardır. Peki, bazı sözde İslamcıların, Amerika’yı, Fransa’yı hatta arkalarında İsrail olan Samir Caca gibi kişileri kendilerine halef olarak seçmeyi düşündükleri bir ortamda bu zafer şartları nasıl sağlanabilir? Bu kişilerle hertürlü işbirliğine girmek isteyenler, maalesef Hasan Nasrallah’a gelince hiçbir ortak nokta bulamıyorlar!! Bunlar gibi sapkın ve sözde İslamcı kişilere “Allah’ım onları hidayete erdir. Gözlerinden örtüyü kaldır.” diye dua edemeyiz. Hakikatte onlar Musa (a.s.)’ın “Musa dedi ki: `Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun`a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler. ( Yunus – 88 )” duasını hakediyorlar."

PEKİ ŞEYH MAHİR HAMMUD`UN DİKKAT ÇEKMEK İSTEDİĞİ SAMİR CACA KİMDİR?

Lübnanlı Hıristiyan lider Samir Caca’yı tanımak için önce 1936 yılında Pierre Cemayel tarafından kurulan Marunîlerin en köklü siyasi örgütü Ketaib Partisi (Falanjist Parti)’yi tanımak gerekiyor.

Falanjist Parti, 1936 kurulan Maruni Hıristiyanların en güçlü partisidir. Bünyesinde 1970`te kurduğu Lübnan Kuvvetleri adlı milis gücü ile 1980`de tüm muhafazakâr Hıristiyan partileri bir araya getirmeyi başararak, ülkenin en büyük silahlı gücü haline gelmiş ve iç savaşta Müslümanlara karşı verdiği mücadeleyle öne çıkmıştır. Bu milis gücü ile Ariel Şaron komutasındaki İsrail ordusu bir olup 1982’de Sabra ve Şatilla kamplarında yüzlerce Filistinli mülteciyi katletmişlerdir.

Caca, 1975-1990 arasında başta Sabra ve Şatilla Katliamı olmak üzere iç savaş sırasında işlediği suçlardan 1994`te yargılandığı davada 4 kez ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Caca ayrıca, eski başbakanlardan Raşid Kerami`yi öldürmek ve 1991`de Savunma Bakanı Mişhel Murr`a yönelik suikast girişiminde bulunmak suçlarından idam cezası almış, daha sonra bu cezalar ömür boyu hapse çevrilmişti.

11 yıl cezaevinde kalan Caca, parlamentonun 25 Temmuz 2005’de hakkında af kararı çıkarmasından sonra serbest bırakılmıştı.

Velfecr / Hürseda

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir