• DOLAR 32.559
  • EURO 34.941
  • ALTIN 2442.117
  • ...
İmam Hasan El Benna ve Filistin Davası
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
1968 yılından sonra Filistin sahasını idare eden Fetih, 1987 yılı ile birlikte öncülüğü Hamas hareketine bıraktı. Her ne kadar daha sonra Fetih laik bir çizgiye kaydıysa da her iki hareketin de Müslüman Kardeşlerden doğduğunu unutmamak gerekir. Bu iki hareketi ve bunların Filistin sahasındaki başarı ve gayretlerini göz önüne aldığımızda İmam Hasan El-Benna ve düşüncelerinin Filistin davasını ne kadar etkilediğini görebiliriz.
 
İmam El-Benna’nın Filistin davasıyla ilgili tutumunu incelediğimizde sadece bir mücahit ve aydının tarihi tutumları üzerindeki tozu kaldırmış olmuyoruz, aynı zamanda döneminde önemli gelişmelere imza atan, vefatından yıllar sonra bile bölgede düşünce mektebinde önemli değişimler meydana getiren bir şahsiyetten bahsetmiş oluyoruz. 2006 yılında işgal altındaki Filistin topraklarında yapılan seçimleri ezici çoğunlukla kazanan İslamî Direniş Hareketi (Hamas)’ın askeri kanadı İzzeddin El-Kassam Tugaylarının intifada günlerinde Siyonist hedeflere karşı kullandığı kendi yapımı füzelerden birine “El-Benna” ismini vermesi, askeri ve siyasi zaferlerini Şeyh Hasan El-Benna ve medresesine ithaf etmesi tuhaf karşılanmamalıdır.
 
İmam Hasan El-Benna’nın Filistin davasıyla ilgili düşüncesi:
 
Tek ümmet, tek vatan ve ortak dert
 
Şeyh Hasan El-Benna, Müslüman Kardeşler Cemaatini kurmaktaki amacı İslam’ın sahih anlayışını ve yüce değerlerini insanların nefsine yerleştirmek ve onların akide, amel ve tarz olarak bunu benimsemelerini sağlamaktı. Müslüman bireyi, Müslüman aileyi, Müslüman toplumu ve Müslüman devleti inşa etmekti. Müslüman ülkeleri sömürgeden kurtarmak ve ümmeti birleştirecek İslamî hilafeti kurmaktı. El-Benna, hayatın askeri, siyasi, içtimai ve iktisadi alanlarını içine alacak kapsamlı bir anlayış sunmuştur. Bu da hareketin Müslümanların sorunlarıyla ve realiteyle yakından ilgilenmesini sağlamıştır. “Cihad yolumuz” ve “Allah yolunda ölmek en büyük arzumuzdur” sloganlarını şiar edinen hareket İslam topraklarının savunulması, kurtarılması konusunda mensuplarının içine müthiş bir sorumluluk duygusu yerleştirmiştir.
Şeyh El-Benna İslam vatanının ve İslam ümmetinin tek olduğunu söylüyordu. Bu anlayış Müslüman Kardeşlerin dünyadaki bütün Müslümanların derdiyle dertlenmesini sağlamıştır. İmam El-Benna “Üzerinde Lailahe illallah’ın söylendiği bütün topraklar vatanımızın bir parçasıdır. Onun hürmeti, kutsiyeti ve uğrunda cihad edilmesi gerekir” demiştir. Filistin davası dün olduğu gibi bugün de en hassas İslamî mesele olduğundan Müslüman Kardeşlerin hep önceliğinde olmuştur.
 
Filistin’in yeri ve önemi
 
İmam El-Benna’nın Filistin davasına olan ilgisi onun İslamî anlayışının bir sonucuydu. Bu ilgi aynı zamanda düşünce ve davetinin ciddiyetinin bir testiydi de. Onun için El-Benna “Filistin, Müslüman toprakları olması, Peygamberlerin beşiği olması ve Allah’ın mübarek kıldığı Mescidi Aksa’nın içinde olması nedeniyle her Müslüman’ın vatanıdır. Filistin davası da her Müslüman’ın davasıdır” der.
 
Müslüman Kardeşlerin düşüncesine göre Filistin toprakları İslamî vakıftır. Dolayısıyla geçmişte olduğu şimdi ve gelecekte de hiç kimsenin bunda kusurlu davranması, taviz vermesi veya bir bölümünden vazgeçmesi caiz değildir. Burası sadece Filistinlilerin veya Arapların değildir. Burası bütün Müslümanların malıdır. O nedenle dünyanın her yerinde bulunan Müslümanların maddi ve manevi olarak burayı desteklemesi ve savunması gerekir.
 
Filistin’i organik bir yapı olan İslam’ın bir parçası ve İslam varlığının bir tuğlası olarak gören Müslüman Kardeşler, İslam ile Filistin arasında güçlü bir bağ kuruyor. Hareket sadece Filistin’in dini yönünü ve ona karşı duygusal ve tarihi ilgiyi ortaya koymuyor, aynı şekilde buna karşı sorumluluk hissini uyandırmak ve onun uğrunda cihad etmek için de çaba gösteriyor. Ona yardım etmemeyi İslam’a yardım etmeme olarak gören Müslüman Kardeşler “bu şartlarda bana ne Filistin” den sözünün anlamı “bana ne İslam’dan” gibidir. Filistin, İslam bedeninde zarar görmüş bir parça ve yerinden edilmiş bir tuğladır. Filistin için acı çekmeyen bir parça bu bedenin bir parçası olamaz. Bu tuğlanın yerinden edilmesi nedeniyle sarsılmayan bir tuğla bu binanın tuğlası olamaz. Müslüman Kardeşlerin şu tespiti Filistin davasına karşı düşüncelerini özetliyor: “Filistin halkı bizim kardeşimizdir. Kim Filistin’e yardım etmezse, Allah ve Resulüne yardım etmemiş olur. Kim de ona yardım eder ve desteklerse kuşkusuz Allah’a ve Resulüne yardım etmiş; İslam’ı savunmuş olur.”
 
Filistin’i kurtarma sorumluluğu
 
İmam El-Benna Filistin’in özgürleştirilmesini ve halkına yardım edilmesini vacip görür. Kahire’deki İngiliz büyükelçisine gönderdiği mektupta şunları ifade etmiştir: “Müslüman Kardeşler, Filistin topraklarının İslamî kalması için ve Allah’ın Müslümanları buraya varis kılmasına kadar mallarını ve canlarını feda etmeye devam edecektir.” Mısır Başbakanı Muhammed Mahmud’a gönderdiği mektupta ise “İngilizlerle Siyonistler sadece bir dilden anlıyor. O da devrim, güç ve kandır” tespitinde bulunur.
 
Şehid Hasan El-Benna Filistin davasının çözümünün birlik ve cihaddan geçtiğini görür. Ona göre bu iki proje birbirini destekleyecek ve tamamlayacak şekilde yürümelidir. Filistin’in kurtarılması ümmetin uyanması, gücünü toparlaması ve birlik sağlamasıyla mümkündür. Bu durumda ancak özgürlük çağrılarına cevap verebilir ve Siyonist projeyi geçersiz kılabilir. Ona göre Filistin’deki cihad ve direniş, özünde ümmeti ayağa kaldıracak, ümmetin izzet ve şeref duygularını uyandıracak, ümmete düşman olanları deşifre edecek ve büyük tehlikelere karşı onu birleştirecek önemli unsurlar içeriyor.
Döneminde Filistin halkına seslenen El-Benna şunları ifade emiştir: “Ey Filistinliler! Sizlerin ortaya koyduğu devrim (direniş) zilletin acı yüzünü gösterdiği gibi Müslümanların içinde teslimiyetçi zihniyeti de ortadan kaldırdı. Sizler ölümü güzellik, lezzet, kazanç ve bahara çevirdiniz.”
 
Filistin’i özgürleştirmeye güç yetirememeyi Müslümanların zaaflarına ve dinlerini yeterince yaşamamasına bağlayan El-Benna Filistin’i kurtarmanın ümmetin uyanışına bağlı olduğunu söyler ve şu tespitte bulunur: “Filistin davası çözülmüyor. Bunun nedeni Müslümanların buna gücü yetmediğinden dolayı değildir. Hayır! Güçleri var ama onlar bunu istemiyor. Onlar işin farkında olmadıkları için istemiyorlar. Çünkü aslında onlar sözde Müslümanlardır.” 1936 yılında Müslüman Kardeşlere ait dergide yayınlanan makalede yer alan “Batıl, ancak hakkın gafleti nedeniyle hayatını sürdürüyor. Ülkelerinizde düşmanınıza yaptığınız en iyi hizmet kardeşlerimize yardım etmekten geri durmanızdır” ifadeleri bu düşünceyi net bir şekilde özetliyor.
 
Hasan El-Benna 4 Kasım 1937 tarihinde Filistin’e destek konferansı için Arap ve İslam ülkeleri liderlerine mektuplar gönderip bunun için onları teşvik eder.


İmam El-Benna’nın Yahudilerle Siyonistleri birbirinden ayırma feraseti
 
Yakın tarihe kadar İslamî eser, makale, çalışma ve yazılarda Filistin topraklarını işgal eden Siyonistlerle, bu işgalle alakası olmayan Yahudilerin arası ayrılmazken, İmam El-Benna çok erken denebilecek bir dönemde bu iki kesimin birbirinden ayırmıştır. Yahudilerin İslam hukukunda kendileriyle ilgili hükümlerin bulunduğu ehli kitap olduklarını belirtirken, Filistin topraklarını işgal edenlerin ise kendileriyle savaşılması gereken Siyonistler olduğunu ifade etmiştir. O nedenle 05 Mart 1946 tarihinde İngiliz-Amerika soruşturma komisyonunda konuşan İmam bu ayırımı çok net bir şekilde ortaya koymuştur: “Yahudilerle olan düşmanlığımız dini değildir. İslam şeriatı insanidir, ulusal değildir. Yahudilerin işgal altındaki Filistin topraklarına göçünü reddederken, bunu doğuracağı siyasi ve iktisadi tehlikeler içerdiğinden dolayı reddediyor ve karşı çıkıyoruz. Filistin’in tarihi kimliğiyle kalmasını talep etmek hakkımızdır.”
 
Yahudilerin Avrupa’da gördüğü zulme karşı çıkan İmam El-Benna, ancak onlara adil davranmak adına Filistin halkına zulmedilmesine de karşı çıkıyor. Bu konuda şunları ifade ediyor: “Yahudilerin Avrupa’da çektiklerinden son derece rahatsızlık duyuyoruz. Ancak onlara yardım etmek adına Filistin halkına zulmedilmesini ve onların yaralarını sarmak adına başkalarının yok edilmesini de asla kabul etmiyoruz.”
 
İngilizlere karşı tutumu
 
İmam El-Benna Balfour Deklerasyonunu reddettiği gibi 1937 yılında Filistin’i ikiye bölme projesini de reddetmiştir. Bölünme kararının Filistin’de yaşayan halkın hakkını yok saydığını belirtmiştir.
 
Müslüman Kardeşler Filistin’de
 
İmam Hasan El-Benna 1935 yılında davasını Mısır dışına taşımaya karar verdi. Hareketin Mart 1935 tarihindeki üçüncü şura toplantısında alınan bu kararın ardından, bunun ilk ve önemli adayı kuşkusuz Filistin görünüyordu. 3-6 Ağustos 1935 tarihinde cemaatin liderlerinden Abdurrahman Es-Saati ve Muhammed Esad El-Hakim Filistin’i ziyaret ettiler. Kudüs’te El-Hac Emin’den büyük destek gören iki lider davalarını yaymaya başladılar. İmamın önerisi üzerine Filistin’e ziyaretler yoğunluk kazanmaya başladı ve bunu hareket mensuplarından Abdulmuiz Abdüssettar ve Said Ramazan yürüttü. Bazı Filistinliler El-Benna’nın düşüncelerini kabul ettiyse de bölgede şube açmak ancak ikinci dünya savaşının durmasıyla mümkün oldu. Çünkü savaştan sonra İngiltere’nin bölgedeki baskı ve zulmünde bir gevşeme meydana gelebildi. Filistin’de ilkin El-Hac Hafız Eş-Şeva başkanlığında Gazze şubesi açıldı. Ardından Yafa şubesi Zafir Ed-Ducani başkanlığında kuruldu. Kudüs şubesi ise 1945 yılında açıldı ve resmi olarak açılışı 05 Mayıs 1946 tarihinde yapıldı. Törene Filistin lideri Cemal El-Hüseyni de katıldı. Ardından Hayfa, Kalkiliya, El-Lud, Nablus, Tulkerem, El-Mecdel, Silvad, El-Halil’de ard arda şubeler açıldı. Müslüman Kardeşler cemaatinin Filistin’deki şubeleri kısa zamanda yirmiye ulaştı.
 
Filistin’deki şubelere sık sık ziyaretlerde bulunan Müslüman Kardeşlerin Mısır’daki temsilcileri Filistin halkını davet, tebliğ, işgal, Siyonist tehlike ve buna karşı hazırlanma konusunda bilinçlendirmelerini sürdürdüler.
 
Müslüman Kardeşlerin 18 Kasım 1946 tarihinde Hayfa şehrinde düzenlediği ilk kongreye Lübnan ve Ürdün’den de temsilciler katıldı. Kongrede bölgedeki kargaşadan İngiliz hükümeti sorumlu tutulurken, Filistin topraklarına getirilen Siyonistlerin tanınmaması konusunda da kararlar alındı. Bir yıl sonra 27 Kasım 1947 tarihinde yine Hayfa’da ikinci kongre düzenlendi ve burada mücadele konusunda Müslüman Kardeşlerin sorumluluk alacağı ifade edildi.
 
Müslüman Kardeşlerin Filistin’de İngiliz ve Siyonist varlığına karşı sürdürdüğü faaliyetler Siyonistlerin resmi kayıtlarında geçiyor. 1947-48 savaşında bu etkiyi iyice gören işgal yönetimi bu durumu İngiliz yetkililere şikayet ediyor. Tabi bu aşamada Müslüman Kardeşlerin gücünü ve etki alanını fazla abartmamak gerekir. Bu aşamada daha çok İmam El-Benna ile şahsi dostluğu da olan El-Hac Emin’e destek veriyorlardı. Siyonist işgal güçleriyle onu destekleyen İngiliz ve Batılı ülkelerin güç ve kuvvetiyle kıyaslandığında Filistin’i destekleyen tarafın ve dolayısıyla Müslüman Kardeşlerin maddi gücü oldukça zayıf kalıyordu. Fakat bu durum halkın içine direniş ve cihad ruhunu aşılamaya engel olmuyordu.
 
1947-48 Filistin savaşında Müslüman Kardeşlerin rolü
 
1947-48 yıllarında Filistin’de savaş başladığından Müslüman Kardeşler fiilen bu savaşa katıldı. Ancak hareketin bölgede henüz olgunlaşmaması, örgütsel yapısını tamamlayamaması ve istenen seviyeye henüz ulaşamamış olması savaşa ancak sınırlı imkânlarla katılmasına yol açmıştır.
 
Buna rağmen savaşın başından itibaren hareketin Filistin’deki şubeleri nizami olmayan birlikler kurup, İnkaz veya Mukaddes Cihad Ordusu ismiyle faaliyet gösteren yerel Arap komutanların bünyesinde kuzey ve güney bölgelerde faaliyet göstermişlerdir. Mütevazı ve sınırlı imkânlara rağmen bulundukları bölgelerde başarılı operasyonlar yaptıklarını görüyoruz. Bu bölgelerde resmi manana Müslüman Kardeşlerin rolünden bahsedildiğini görmüyoruz, ancak güney bölgesinde özelikle Gazze ve Bi’ri Saba’da Müslüman Kardeşlere mensup birçok kişinin Kamil Şerif komutasındaki Mısır Müslüman Kardeşlerin oluşturduğu birliğe katıldıklarını ve buradaki çatışmalarda etkin rol aldıklarını görüyoruz. Müslüman Kardeşlerin Kamil Şerif komutasında oluşturduğu bağımsız ve özgür güçlerin 200 mücahitten oluştuğunu ve bu grubun Filistin’in güney cephesinde önemli görevler ifa ettiğini tarihi bilgilerden öğreniyoruz. Yine tarihi kayıtlar, Müslüman Kardeşlerin düşüncesinden etkilenen 800 kadar Filistinlinin de bu birliğe katıldığını gösteriyor.
 
Müslüman Kardeşlerin Filistin’de en etkili, aktif ve düzenli şubesi Yafa şubesiydi. Hareketten çok az kişinin bilgisi dahilinde kurulan gizli askeri birim Siyonist hedeflere saldırıyor, şehri korumak için tedbirler alıyor, günlük çatışmalara giriyor ve bölgede düzenli devriye gezdiriyordu. Kudüs’teki Müslüman Kardeşler mensupları da bölgeye dışarıdan gelen kardeşleriyle birlikte çatışmalara katılıyor ve şehri korumaya çalışıyorlardı.
 
1947-48 Filistin savaşında Mısır Müslüman Kardeşler Cemaatinin rolü
 
Mısır Müslüman Kardeşler Cemaati kurulduğu günden beri Filistin’in özgürleştirmesinden bahsediyor ve bu konuda mensuplarıyla halkı bilinçlendiriyordu.
 
Savaşın başlamasıyla cihad fikrini işlemeye ve halkı buna teşvik etmeye başlayan cemaat, mübarek toprakların kurtarılması için ülkenin dört bir yanını karış karış gezmeye başladı. Yapılan gösteri ve yürüyüşlerle halkın duyarlılığını artırdı. Filistin için yardım toplama çalışmaları başlattı. Filistin cihadında kullanılmak üzere, ikinci dünya savaşından kalma silahları bulmak için Mısır çölünde hummalı arama çalışmaları başlattı.
 
İmam El-Benna`nın, aralarında husumet ve rekabetin bitmediği Filistin’in iki büyük askeri örgütü En-Necade ve El-Futuvve’nin birleşmesinde ciddi katkıları oldu. Bu iki örgüt, Arap Gençleri Örgütü ismi altında birleşerek, yeni yapının başına da ittifakla Müslüman Kardeşler’e mensup Mahmud Lebib’i getirdi. Ancak İngilizlerin baskısı sonucu Lebib Filistin’i terk etmek zorunda kaldı.
 
09 Kasım 1947 tarihinde Arap Birliğine telgraf çeken İmam El-Benna`nın Filistin’i savunmak için Müslüman Kardeşlerden 10 bin günülü mücahidi bölgeye gönderme talebi reddedildiği gibi, hükümetten sınırı geçme talebi de reddedildi.
Müslüman Kardeşlerin 15 Aralık 1947 tarihinde Kahire’de düzenlediği büyük gösteriye binlerce kişi katıldı. Gösteride konuşan İmam El-Benna, Müslüman Kardeşlerin Filistin’in özgürlüğü için on bin kişinin kanını bağışladığını ve bu mücahitlerin şehit olmaya hazır olduklarını söyledi.
 
Arap Birliği ile Mısır hükümetinden hayır gelmeyeceğini gören Müslüman Kardeşler savaş başlamadan bir ay önce ilk birliği Filistin’e gönderdi. Hükümetin baskı ve çıkardığı sıkıntılar yüzünden sayıyı minimum düzeyde tutmak zorunda kalan Müslüman Kardeşler bu kez ilmi ziyaret adı altında bölgeye adam göndermeye başladı. Tek tek veya küçük gruplar halinde sınırdan sızan mücahitler En-Nusayrat kışlasında toplanıp burada eğitim almaya ve cihadı sürdürmeye başladılar. En-Nakab çölünde başlayan cihada aktif olarak katılan Müslüman Kardeşler burada bölgeye gelen diğer kardeşleriyle birlikte önemli görevler ifa ettiler. Filistin için başka ülkelerden gelen ve Müslüman Kardeşlere katılan mücahitlerin sayısı çok geçmeden onları katladı. Gerilla savaşına başlayan mücahitlerin düşmana ciddi zayiat verdirmesi ve etkinlik kazanması üzerine Mısır hükümeti Müslüman Kardeşlerden bölgedeki güçlerini geri çekmesini istedi. Müslüman Kardeşlerin bu talebi reddetmesi üzerine sınıra sıkı kontrol ve denetim getiren Mısır hükümeti buradaki faaliyetleri engellemek istedi. Yardımların Mısır tarafından önemli ölçüde kesilmesine karşın Filistin halkı hareketi ve harekete mensup mücahitleri kucakladı ve onlara sahip çıktı.
 
Bu konuda Mısır hükümetine baskılar artınca, gönüllü olan Mısırlıların Arap Birliği bayrağı altında cihada katılmasına izin verildi. Yarısı Müslüman Kardeşlerden olan 600 kişiden meydana gelen üç Tugay oluşturuldu. Bununla yetinmeyen Müslüman Kardeşler, Suriye’de eğitim görmesi için 100 gönüllü gönderdi.
 
Bu küçük birlik Mısır’ın Porsaid limanından 10 Mart 1948 tarihinde Suriye’ye gönderilince Porsaid halkı onları uğurlamak için limanı doldurdu. Hasan El-Benna’nın yaptığı konuşmanın ardından Suriye’ye giden birliği Suriye Müslüman Kardeşler Genel Murakıbı Mustafa Sıbai, Ömer Behauddin El-Emiri ve Muhammed El-Hamid’in öncülüğünde Suriye halkı karşıladı. Hasan El-Benna birliği yerinde görmek için 23 Mart’ta hava yoluyla Şam’a gitti.
 
Filistin savaşını yazan bütün tarihçiler, yazarlar ve araştırmacılar, bu savaşta Müslüman Kardeşlerin katkılarından mutlaka bahsediyor. Güney Filistin’de önemli ölçüde etkin olduklarını yazan tarihçiler özellikle Gazze, Rafah ve Bi`ri Saba’da çok daha etkin olduklarını kaydediyorlar. Müslüman Kardeşlere mensup mücahitlerin Güney Filistin ve başka yerlerde Siyonist hedeflere saldırdıkları, ulaşımlarına darbe vurdukları ve girdikleri önemli savaşlarda Gazze’yi korudukları, El-Faluca’da Mısır askerlerinin maruz kaldığı kuşatmayı yarıp hafiflettikleri, Gazze ve Rafah’ın yanında, Kudüs, Beytlaham, El-Halil, Sur Bahir gibi yerlerde savaştıkları ifade ediliyor.
 
Filistin savaşında yüze yakın Müslüman Kardeşler mensubu şehit oldu bir o kadarı da yaralandı. Bazıları da esir alındı. Müslüman Kardeşlerin savaştaki etkisini düşman bile itiraf etmiştir. Savaştan hemen sonra Moşe Dayan`ın neden gönüllülere saldırmadıklarıyla ilgili bir soruya verdiği cevap bunu açıkça ortaya koyuyor: “Fedailer bizim akidemizden daha güçlü bir akideyle savaşıyor. Onlar şehit olmak için savaşırken biz yeni bir ümmet inşa etmek için savaşıyoruz. Onlarla savaşmayı denedik, ancak bize çok ağır hasarlar verdiler. O nedenle biz onlarla çatışmaktan hep geri durmayı tercih ettik.” Belki de Yahudilerin Müslüman Kardeşlere olan kini bundandır. Esir alınanları öldürüp bedenlerini parçalıyorlardı.
 
Müslüman Kardeşler Cemaatinin Kapatılması ve İmam El-Benna’nın şehit edilmesi
 
Müslüman Kardeşler Cemaatinin 08 Aralık 1948 tarihinde kapatılmasının ve İmam El-Benna’nın 12 Şubat 1948`de hain bir suikastla şehit edilmesinin Filistin’deki cihadıyla doğrudan alakalı olduğunu söylemek belki zordur. Müslüman Kardeşlerin Filistin’deki savaşa katılması belki hareketin kapatılmasında birinci derecede etkili olmamıştır, ancak hareketin halkın üzerindeki etkisi, savaş boyunca ortaya koyduğu becerisi; sergilediği fedakarlık ve kahramanlık tabloları, Arap ordularından daha çok gönüllü oluşturabilme kabiliyeti ve gücü İngilizleri, Siyonistleri ve Mısır’daki hâkim aileyi fazlasıyla endişelendirmiştir. Müslüman Kardeşlerin, Filistin konusunda kusurlu davrandığı ve gerekeni yapmadığı için hükümete karşı Mısır halkını sokağa dökmesinden ve dolayısıyla halkın öfkesinden korkan iktidarın hareketi büyük bir tehdit olarak görmeye başladığı bir gerçektir.
 
İmam Hasan El-Benna, Filistin sevgisinin ve bunun i çin ortaya koyduğu samimiyetin faturasını öderken, onun kurduğu Müslüman Kardeşler Cemaati de Filistin için yaptığı cihadın faturasını ödedi. İmam şehit edildi, cemaat de kapatıldı; mensupları zulme, baskı ve işkenceye maruz kaldı. Ancak her şeye rağmen cemaat ayakta kalıp yoluna devam ederken, ona her türlü zulmü reva gören iktidar düştü ve tarih çöplüğüne atıldı.
 
Tarih, İmam El-Benna’nın düşünce, siyaset, basın, propaganda, para ve cihad yoluyla Filistin’i destekleyen tarihin ender şahsiyetlerinden biri olduğunu yazacaktır.
Allah’ın rahmeti üzerine olsun.
 
Filistinhaber /  Dr. Muhsin Muhammed Salih

Bu haberler de ilginizi çekebilir