Ticarette Meşru ve Gayrimeşru Reklamcılık
Ticaret, Allah`u Teâla`nın insanlara bahşettiği en kıymetli nimetlerden biridir. İstisna tutulmaksızın kulların tamamına bahşedilen bu nimet; helal yollarla elde edildiğinde, başkasının hakkına girilmediğinde ve meşru yollarla yapıldığında daha fazla bereketlenip büyük ecirler elde edilmektedir. Ticaretin en önemli alanlarından biri olan reklamcılık da 21. Yüzyılın olmazsa olmazlarından olmuştur. Öyle ki iletişim fakültelerinde bu alan için özel bölümler tahsis edilmiş, artık kendi başına bir sektör haline gelmiştir.
Ticaretin en önemli alanlarından biri olan reklamcılık da 21. Yüzyılın olmazsa olmazlarından olmuştur. Öyle ki iletişim fakültelerinde bu alan için özel bölümler tahsis edilmiş, artık kendi başına bir sektör haline gelmiştir. Dolayısıyla hayatımızın bir parçası haline gelen reklamcılıktan, islamın belirlediği meşru çizgiler içerisinde faydalanmak gerekir.
Günümüzde maalesef islami medya dâhil olmak üzere reklam hususunda şer'î ölçülere dikkat eden yayınlar oldukça azdır. Kuruluş aşamasında radikal bir çıkışla başlayıp sonrasında paranın şehvetine kapılan onlarca TV kanalı, radyo, gazete ve dergi bulunmaktadır. Şunu belirtmekte fayda var; İslam'da söz konusu gayri meşru reklamları alma zorunluluğunu hissettirecek hiçbir dayanak yoktur. Geriye kalan yayınların islami olup olmaması hiçbir şeyi değiştirmez. Dolayısıyla medya aracılığıyla islami hizmette bulunmamak, gayri meşru bu reklamları vermekten daha hayırlıdır. Bu bakımdan reklamcılıkla ilgili şu hususlara dikkat edilmesi gerekir;
1- Alınan reklam teklifleri, İslam'ın haram kıldığı yiyecek, içecek, giyecek ve diğer mallardan biri olmamalıdır. İnsanları fuhşiyata sürükleyen ve ifsada yol açan her türlü reklam çeşidi haramdır. Bu harama da sadece reklamı veren kişi değil, alan yazılı ve görsel medya sahipleri de ortaktır.
2- Kadınlar, başta reklamcılık olmak üzere cahiliye döneminde olduğu gibi birçok alanda ticari birer meta haline getirilmiştir. Köle olarak her türlü alanda kullanılmaya çalışılmaktadır. İçerisinde bulunduğumuz bu modern kölelik çağında kadınların uygunsuz kıyafetlerle her yerde teşhir edildiğine şahitlik etmekteyiz. Dolayısıyla bayanların avret yerlerinin reklamcılık vb. alanlarda teşhir edilmesi caiz değildir.
3- Reklamcılık sektöründe herhangi bir gerekçe olmaksızın “sırf kadın sesi olsun" diye bayanların sesini kullanmamak, takvanın güzelliğindendir. İslam âlimleri genel itibariyle seslerini inceltmedikleri sürece kadın sesinin avret olmadığını bildirmektedir. Ancak bu husus, kendilerinin erkekler gibi seslerinin mutlak bir şekilde kullanılması gerektiği anlamına gelmemektedir.
4- Yaşadığımız ülkede olduğu gibi genel itibariyle faiz, tarihin hiçbir döneminde bu kadar normalleştirilmemiş, bu kadar dikkat çekici reklamlarla teşhir edilmemişti. Türkiye'de yayın yapan medya kuruluşları arasında faiz reklamı almayan kanallar yok denecek kadar azdır. Bir ülke için bundan daha büyük bir musibet olmasa gerek! Efendimiz bir hadisi şerifinde “Faiz yetmiş üç çeşittir. En hafifi kişinin annesiyle zina yapması gibidir..." (Hakim) diye buyurmaktadır. Dolayısıyla reklamlar, faizin en düşüğünden dahi beri olmalıdır. Bu şekilde gelen her türlü reklam çeşidi reddedilmelidir.
5- Peygamber (aleyhissalatu vesselam) satılan mallarda bulunmayan özellikleri, varmış gibi teşhir edilmesini “Bizi aldatan bizden değildir" (Müttefekun aleyh) hadisiyle yasaklamıştır. Reklamcının amacı, malı en güzel şekilde sunmaktır. Dolayısıyla reklamcılar, mevcut olmayanla değil, mevcut olanı sunarak görevlerini yapmalıdırlar.
6- Müslümanlar sattıkları malların reklamını yaparken Müslüman kardeşine zarar vermekten uzak durmalıdır. Kişinin kendi malını övmesi ve güzel bir şekilde sunarak teşhir etmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Ancak kendi malını överken, kardeşinin malını yermesi, uygunsuz bir şekilde vasfetmesi caiz değildir.
Tüccarlar ne yaparlarsa yapsınlar, hangi yollara başvururlarsa başvursunlar Allah'ın kendilerine takdir ettiklerinin dışındakini elde edemezler. Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) derki: Hiç kimse, nasibinden fazla rızka kavuşamaz. Rızkına kavuşup yemedikçe de ölmez. İstemese de rızkı kendisine verilir. (Hâkim) Dolayısıyla her yerde olduğu gibi hayatımızın en önemli sosyal parçasından biri olan ticarette de ahlakı ve samimiyeti göz ardı etmemeliyiz.