Tanıkların dilinden 15 Temmuz direnişi -11
15 Temmuz ABD destekli darbe girişimine direnirken Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde şehid edilen Alper Kaymakçı`nın ailesi, oğullarının sürekli şehadeti istediğini ve Allah`ın ona şehadeti nasip ettiğini söylediler.
15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminde Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde darbecilere karşı direnirken katledilen şehid Alper Kaymakçı'nın ailesi İLKHA'ya konuştu.
Aradan geçen bir yıla rağmen acıları tazeliğini koruyan Kaymakçı ailesi, oğullarının ahlakı ile çevresindekilere örnek bir şahsiyet olduğunu ve sürekli şehadeti istediğini belirttiler.
Oğlunun şehadet haberini şehir dışındayken aldığını söyleyen TIR şoförlüğü baba Gürsel Kaymakçı, oğlunun darbe gecesi arkadaşlarıyla birlikte Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gittiğini ifade etti.
Oğlunun darbe girişimi gecesi kendisini de aradığını dile getiren Kaymakçı, şunları ifade etti: "15 Temmuz hain darbe girişiminde ben yoldaydım. TIR'la Hakkâri'ye gitmiştim. Namaz kılmak için gittim abdest aldım, geldim ki oğlum beni 6 sefer aramış. Onu aradım 'Hayrola ne oldu diye' sordum, o da bana 'Darbe oluyor kendine dikkat et' dedi. Ben de 'Oğlum sen kendine dikkat et' dedim. Beni aradığında saat 23.00 gibiydi. Kamyoncu arkadaşlarım lokantada yemek yiyordu, televizyondan darbe olduğunu öğrendim. Cumhurbaşkanının halkı sokağa davet etmesi üzere damadım ve damadımın ikizi oğlumu çağırıyorlar. Oğlum evin ışığını kapatmadan çıkıp gidiyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gidiyorlar, orada darbeye karşı mücadele ediyorlar. Sabah namazını külliyenin camisinde kılıyorlar. Son atılan bomba ile de şehid düşüyor. Ben bunlar yaşanırken yoldaydım, o gece üzerimde bir baskı vardı. Okunan salalar ile tüylerim diken diken olmuştu. Sabah bacanağım beni arayarak oğlumdan haber alamadıklarını ve ayağından yaralandığını söylediler. Onların oğlumun şehadetinden haberi vardı ama ben o zaman onun şehit olduğunu tahmin ettim." dedi.
"Oğlum şehid olduktan 10 gün sonra Allah mucizesini gösterdi"
Oğlu Alper'in ahlakı ile örnek bir kişiliği olduğunu söyleyen Kaymakçı, onun yaşamı hakkında şöyle konuştu:
"Oğlum devamlı şehadeti istermiş. O, Allah yolunda olan biriydi. Oğlumun şehi olduğunu öğrenince dünyam yıkıldı. O hain alçakların darbe girişiminin başarıya uğramaması beni sevindirdi. Ben bir şehid babası olarak oğlumla gurur duyuyorum. Tabi ki içimiz kopmuş, canım gitmiş. Benim 3 çocuğum var, en sevdiğim oğlum şehid oldu. Oğlum 30 yaşındaydı, benim yanımda hiç gülmedi, ona son defa doya doya sarılmak isterdim. Oğlum Allah yolunda giden biriydi. Kendisi umreye de gitmişti. Filistin'e giden biriydi. Mübarek yerlerin hepsini gezmişti. Nerede bir mümin ve Müslüman zulme uğrasaydı oğlum kan ağlardı. 8 yıllık evliydi ve çocuğu olmuyordu. Tüp bebek yapmak istiyordu. Ben emekli olduğum için ona bankadan kredi çekme teklifinde bulundum. O faiz olduğu için kredi almayı kabul etmedi. Oğlum şehit olduktan 10 gün sonra Cenab-ı Allah mucizesini gösterdi ve gelinimin hamile olduğunu öğrendik. Oğlum gitti ama Allah onun hediyesini bize verdi. Oğlumu köyümüze defnettik. Onu defnetmeye geldiğimizde toprağı elenmiş ve toz gibiydi. Bizim köyün toprağı öyle değildi. Defnettiğimizde halamın oğlu bana onun kendisinin kıbleye döndüğünü söyledi." ifadelerini kullandı.
"Onu sürekli yanımda hissediyorum"
Oğlunun, çevresinde kötü alışkınları olanları doğru yola teşvik ettiğini söyleyen Kaymakçı, sözlerine şöyle devam etti:
"Oğlumun şehadetinden kısa bir süre sonra çalıştığı fabrikada yangın çıktı. Fabrikada her şey yandı, ama oğlumun namaz kıldığı seccade ile okuduğu Kur'an-ı Kerim yanmadı. Yangında pimapenler erimişti ama oğlumun seccadesi ve Kur'an'ına bir kıvılcım bile gelmemişti. O seccade ile Kur'an-ı Kerim'i Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melik Gökçek alarak müzeye bıraktı. Onun çalıştığı fabrikanın çevresinde alkol ve uyuşturucu kullananlar varmış ve oğlum onlarla ilgilenmiş doğru yola yöneltmişti. Bütün şehitlerimiz farklıdır, ama oğlum daha değişikti ve daha farklı bir ilim sahibiydi. Oğlum kimseyi ne üzer ne de saygısızlık ederdi. O gece oğlum şehit düştüğünde Mahmut Efendi diye bir zat var. Oğlumun şehit olduğu gece gökyüzünde gördüğünü söylemişti. Oğlumun müthiş bir kokusu vardı. Ona ne kokusu sürdüğünü sordum, bana bir şey kullanmadığını söyledi. Şehadetinden bir süre sonra Bursa'da sabah namazını kılıyordum, o kokuyu aldım ve onun yanımda olduğunu hissettim. Bir gün eve gitmek için asansöre bindim, yine onun kokusu geldi. Onu sürekli yanımda hissediyorum. Oğlum ülke için, vatan için canını feda etti tereddüt etmeden. O hainler o alçaklar bizim ciğerimizi aldı, Cenab-ı Allah da onların yüreğini söküp, ciğerlerini koparsın. İnşallah bir yasa çıkar da bu alçaklar idama mahkûm olur. Şayet o darbe olsaydı, bugün bu röportajı yapamamış olurduk."
Şehid Alper'in 14 yaşında namaz kılmaya başladığını ifade eden Anne Miyase Kaymakçı ise oğlunun Allah yolunda şehid olduğunu belirtti.
"O sürekli şehadeti istiyordu ve Allah ona şehadeti nasip etti"
Anne Kaymakçı, "Onu anlatmak kolay değil. Oğlum iyi bir evlattı. Oğlum 30 yaşına geldi, beni hiçbir şekilde kırmadı ve ondan rahatsız olmadım. 14 yaşında namaza başladı ve Allah yolunda şehit oldu. O gece bana telefon etti ve darbenin olduğunu söyledi. Ben ne olduğunu anlamadım. Çünkü darbe falan görmemiştim. Darbe olduğu dönemde ben çocuktum. Bize onun önce kayıp olduğunu söylediler, ardından şehid olduğunu öğrendim. Oğlumun halen şehadetine inanamıyorum, onu kaybettiğimi düşünüyorum. Çünkü onun cenazesini görmedim. Allah ondan ayrılmam dolayısıyla bana sabır veriyor. O sürekli şehadeti istiyordu ve Allah ona şehadeti nasip etti. Bir tarafımız eksik, canımızdan bir parça koptuğu için, ama bir tarafımızda sevinç dolu, şehid olduğu için." şeklinde konuştu.
"Bize bunu yaşatanların idam edilmesini istiyoruz"
Miyase Hanım da oğlunu her zaman yanında hissettiğini dile getirerek, "İnan ki kendisini şehadetinden 10 gün sonra canlı olarak gördüm. Ellerimi tutup bana sarıldı. Uykuluydum bunları yaşarken, ama elimi tuttuğunu hissettim ve onu gördüm. Bu yaşadığım rüya değildi. Çünkü şehitler ölmez. Ciğerimizi yaktılar. Bize bunu yaşatanların idam edilmesini istiyoruz." dedi. (M. Hüseyin Temel / M. Salih Keskin - İLKHA)