Ka`b B.Malik, Mürare B.Rebia ve Hilal B.Umeyye -2
Dilek Çelenk / doğruhaber
SAHABEDEN UYGULAMALI TEVBE
KAB B. MALİK, MÜRARE B. REBİA VE HİLAL B. UMEYYE – 2
...Ben yürüyerek önüne kadar geldim ve diz çökerek oturdum. Rasulullah dedi ki;
-Sen ne için geri kaldın? Bineğini satın almamış mıydın? Dedim ki;
-Ya Rasulullah! Vallahi ben senden başka dünya ehlinden kimin yanına otursam bir özür ile kızgınlığından kendimi kurtarırdım. Çünkü mücadele kabiliyetim güçlüdür. Fakat ben vallahi bugün seni memnun edecek bir yalan söyleyecek olsam korkarım Allah senin öfkeni benim üzerime çeker. Eğer sana doğruyu söylersem sen benim bu sözlerimle Allah`tan hayırlı bir akıbet umduğumu göreceksin.
Vallahi benim herhangi bir özrüm yoktu. Ben bu cihattan geri kaldığım zamanki kadar hiçbir zaman rahatlık ve kolaylıkta olmadım. Bunun üzerine Rasulullah dedi ki;
-Bu, muhakkak ki doğru söyledi. Kalk ve Allah`ın senin hakkında vereceği hükmü bekle.
Kalktım, Seleme oğullarından bazıları etrafımı sarıp dediler ki;
-Vallahi senin bundan önce bir günah işlediğini görmedik duymadık. Savaşa katılmayanların beyan ettiği özürleri göstererek Rasulullah`tan özür dilemekten aciz kaldın. Senin günahının kefareti olarak Rasulullah`ın senin için istiğfarda bulunması yeterliydi.
Beni o kadar çok teşvik ettiler ki neredeyse geri dönüp kendimi yalanlayarak Rasulullah`tan özür dileyecektim. Sonra onlara dedim ki;
-Benden başka benim durumumda olan var mı? Dediler ki;
-Evet. Senden başka senin durumunda olan iki kişi daha var. Senin Rasulullah`a söylediğini söylediler. Onlara da sana söylenen hüküm söylendi. Dedim ki;
-Onlar kimdi? Dediler ki;
- Mürare b. Rebia el Amiri ile Hilal b. Ümeyye el Vakıfi`dir.
Kab b. Malik devamla diyor ki;
-Bana söyledikleri bu iki kişi de Bedir`de bulunmuş örnek salih insanlardı. Bu ikisini de duyunca yürüdüm gittim. Rasûlullah bütün geri kalanlar arasında Müslümanların bizimle konuşmasını yasaklamıştı. İnsanlardan uzaklaşmıştık. Bize karşı herkes başkalaşmıştı. Benim bildiğim yeryüzü bu değildi. Bu halde tam elli gece geçirdik. Öteki iki arkadaşım ise evlerine kapanmış ağlıyorlardı. Ben ise topluluğun (bu üç kişinin) en genç olanı olduğum için namazları cemaatle kılıyor, çarşıları dolaşıyordum. Fakat kimse benimle konuşmuyordu. Rasulullah mecliste iken geliyor ve selam veriyordum. Acaba dudakları kıpırdadı mı benim selamımı aldı mı diye bakıyordum. Sonra O`na yakın bir yerde namaz kılıyor gizlice O`na bakıyordum. Ben O`na bakınca yüzünü çeviriyordu, ben namaza durunca O bana bakıyordu.
Bütün Müslümanlar arasında bana karşı bu yüz çevirmeler uzayınca yürüdüm. En çok sevdiğim insan, amcamın oğlu Ebu Katade`nin evinin duvarının dibine kadar gittim ve selam verdim. Vallahi selamımı bile almadı.