Dua...
DOĞRUHABER
Müslümanın duasında kısaca üç önemli amaç olabilir:
1- Günahlarının affını isteme
2- Ümit ve arzu
3- Allah`tan yardım, izzet lütuf, rahmet, başarı isteklerinde bulunma
Duanın belli bir zamanı yoktur. Ancak hadislerde geçtiği gibi, gecenin son üçte birinde, farz namazların sonunda, savaş esnasında, ezan ile kamet arasında, yağmur yağarken, secdede iken, seher vakitlerinde, Cuma saatinde, oruçlu orucunu açtığı zamanda, Kurban bayramı arifesinde, Kadir gecesinde yapılacak dualar daha makbuldür ve kabul edilme ihtimalleri daha fazladır.
Kur`an`daki dua ayetleriyle, Peygamberimizin dualarıyla, ya da büyüklerden bize ulaşan dualarla dua etmek mümkün olduğu gibi, kendi dilimizle, içimizden geldiği gibi dua etmemiz de mümkündür. Kendi halimizi ve isteklerimizi en iyi yine kendimiz dile getirebiliriz. Dua dilinin Arapça olması da şart değildir.
Allah`ın güzel isimleriyle dua etmek Kur`an`ın emridir.
Bazı kimselerin duaları peşinen kabul edilir. Bunlar mazlumlar, misafirler ve çocuğuna dua eden babalardır.
Aslında müminlerin ihlasla yapacakları bütün dualar kabul edilir. Mümin böyle duaların karşılığının nasıl verildiğini bilemez ama Kur`an dua edenlere Allah`ın karşılık vereceğini müjdeliyor.
Alexis Carrel`ın ‘Dua yoksulluk ve aşktır` der. Buna bilgi, hikmet, teslimiyet ve cehd`i de ilâve edebiliriz.
Duanın ana hedefi, insanın halini Allah'a arz etmesi ve O'na niyazda bulunması olduğuna göre, dua kul ile Allah arasında bir diyalog anlamını taşır. Bir başka söyleyişle dua; sınırlı, sonlu ve âciz olan varlığın sınırsız ve sonsuz kudret sahibi ile kurduğu bir köprüdür. Dua, insanın kendi kendine yetmediğinin ifadesidir. İstisnasız, mümin olan ve olmayan her insan dua eder. Çünkü dua ruhun ihtiyacıdır. Her insan, ruh ve beden ikilisinden oluştuğu için her ruh sahibi varlık için dua gereklidir.
Cenab-ı Allah, mümin kullarına namaz kılmayı emrederek en az günde 40 defa Fâtiha sûresini okutmak suretiyle "Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım dileriz." (Fâtiha: 1/5) ayetini tekrar ettiriyor. Hiç şüphesiz herhangi bir şeyi sırf nakarat olsun diye Rabbimiz bizlere tekrar ettirmez. Ama bunu tekrar ettiriyorsa, mutlaka çok önemli olduğundan dolayıdır. Bu ayetin önemi nereden kaynaklanıyor? Hemen belirtelim ki, bu ayetin önemi, kulluğun sadece Allah'a yapılmasını ve yardımın sadece Allah'tan talep edilmesini istemesinden ve emretmesinden kaynaklanmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de yardımın sadece Allah'tan olabileceğine dair birçok ayet vardır.
İbn Abbas (ra)'dan: O der ki, bir gün Rasûlullah (sas)'ın terkisinde idim. Buyurdu ki; "Evlât, sana birkaç söz belleteyim: Allah'ı (yani emir ve yasaklarını) gözet ki, Allah da seni gözetsin. Allah'ı gözet ki O'nu karşında bulasın. (Bir şey) istediğin vakit Allah'tan iste, yardım dilediğin vakit Allah'tan dile. Şunu bil ki, bütün yaratıklar elbirliğiyle sana bir fayda vermek isteseler, Allah'ın sana yazdığından fazla bir şey yapamazlar. Aynı şekilde tüm yaratıklar elbirliğiyle sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiği zarardan fazlasını yapamazlar. Kalemler (işleri sona erip) kaldırılmış, sayfalar da (üzerlerindeki yazılar tamam olup) kurumuştur."
Alexis Carrel'e göre duanın aslında; ruhun maddî olmayan dünyaya doğru bir çekilişi, bir gerilimi olduğu gözlenmektedir. Bir başka deyimle denebilir ki dua; ruhun Allah'a doğru yükselişi ve O'na açıkça ibadet durumudur. Dua, hayat denilen mucizeyi yaratan varlığa karşı aşk ve iltica ifadesi, O'nunla ilişkiye geçme gayretidir. Muhammed İkbal'e göre dua, kâinatın dehşet verici sessizliği içinde insanoğlunun kendisine bir cevap bulabilmek için hissettiği derin hasret ve şiddetli arzunun ifadesidir.