`İslami Kesimlerle Bir Hasbihal`
Hizbullah Cemaati Lideri Edip Gümüş yayınladığı bir bildiride İslami kesimlere seslenerek toplumun olumsuz gidişatına bir dur denmesi gerektiği bunun da el birliği ile yapılabileceğini söyledi. Toplumda ifsadın, yozlaşmanın arttığını vurgulayan Edip Gümüş, her Müslümanın üzerine düşen görevler olduğunu hatırlatarak yapılacak işlerin daha etkili olabilmesi için ortak çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı.
Edip Gümüş, yayınladığı bildiride toplumun arz ettiği halin hiç de iç açıcı olmadığını belirterek, “İçinde yaşadığımız toplumun arz ettiği manzaranın İslami açıdan hiç de iç açıcı bir nitelikte olmadığı, herkes tarafından müşahede edilen bir vakıadır. Yeni nesil büyük bir felaketle karşı karşıyadır. İnsanlarımız her geçen gün daha fazla harama girmekte ve günahla boğuşmaktadırlar. Günlük hayatımızda haram ve günah ile birlikte yaşamak tabii bir hal almış durumdadır. İfsat ve şer odaklarının hiç biri boş durmuyor. Evlatlarımızın imanı gidiyor. Hassasiyet sahibi ebeveynler ise evlatlarıyla baş edemez hale gelmişlerdir. Toplum olarak imani ve ameli yönden büyük bir kriz yaşamaktayız. İslami duyarlılık gittikçe zayıflamakta, toplum bir baştan bir başa ifsat edilmektedir” diyerek toplumun gittikçe yozlaştığını belirtti.
Toplumsal yapının her geçen gün daha da vahim hale geldiğinin altını çizen Gümüş, şunları belirtti: “Müslümanlarda dünyevileşmenin yaygınlaştığına, İslam davasının sorumluluğunu yüklenmesi gereken Müslümanlardan birçoğunun, basit dünyevi imkânlara takıldıklarına şahit olmaktayız. Adeta İslami yönetimlerini kurmuşlar, münkerat bütünüyle yok olmuş ve İslami sorumlulukları kalkmışçasına bir edayla gayet rahat ve huzurlu bir şekilde sabah işine gidip, gece evine dönerek hayatlarını idame ettirmektedirler. Durumun hiç de öyle iç açıcı olmadığı ortadadır. Aksine her geçen gün durum daha da vahimleşmektedir. Düne kadar İslam’dan ve İslam nizamından dem vuran kimi zevat, bugün laikliğin davulculuğuna soyunmuş, bu yetmezmiş gibi laikliği İslami bir model olarak dünya arenasında Müslümanlara görücüye çıkarmaktadır. Ülkede gerek kanunlarda gerekse günlük yaşantıda hududullahın çiğnenmesi, haramın serbest olması, birçok helalin yasaklanması, toplumda fuhuşun, faizin, irtidadın… yaygınlaştığını adeta görmezden gelmektedirler. Bununla birlikte İslami hassasiyetleri köreltmek ve toplumu bütünüyle İslam’ın değerlerinden koparmak için her türlü entrika sergilenmektedir”
Toplumun bozulduğu bugünde duyarlı Müslümanlara daha fazla sorumluluk düştüğünü vurgulayan Gümüş, “Bu vahim manzara karşısında duyarlı Müslümanların, hayatlarında Kur’an ve Sünneti pratize etmek isteyen Müslümanların sessiz ve hareketsiz kalmaları düşünülemez. Bizim, bütün insanlığa karşı İslami bir sorumluluğumuz olmakla birlikte, kuşkusuz içinde ailemizin, akrabalarımızın, yakınlarımızın ve halkımızın da olduğu bu topluma karşı çok daha fazla mükellefiyetlerimiz vardır. Toplumun imanını ve İslami yaşantısını sarmış olan yangının gittikçe büyümekte olduğu bu dönemde, sorumluluklarımız daha da ağırlaşmaktadır” dedi.
Toplumun ifsada düşmesinde her müsülümanın payının olduğunu ifade eden Gümüş, bu gidişata bir dur denilmesi gerektiği belirtti. Gümüş, “Amacımız Müslümanları itham etmek ve zan altında bırakmak değildir. “Başkası İslami sorumluluğunu ihmal etti, biz ise İslami sorumluluğumuzu kusursuz yerine getirdik, üzerimize düşeni yaptık” şeklinde, kendimizi temize çıkarmaya yönelik bir niyetimizin olmadığını belirtmek isteriz. Müslüman toplumun bu kadar ifsat olmasında, ‘Müslümanım’ diyen herkesin az çok bir katkısı vardır. Bunun en başta kabul edilmesi gerekir. Müslümanlar açısından, durumun vahameti apaçık ortada durmaktadır. Hal böyle olunca, sorumluluk sahibi bütün Müslümanların bu gidişata bir dur demesi ve bu kötü tablonun düzeltilmesi için çok ciddi hal çareleri bulmaya gayret sarf etmesi gerekmektedir. Bu işe el atmanın, harekete geçmenin zamanının geldiği, hatta geçtiği bir hakikattir. O zaman yapabileceklerimizi konuşur ve hayata geçirme noktasına yoğunlaşırsak, beraberinde birtakım somut adımların atıldığını göreceğiz.
Rabbimiz bizler için: “…İyilik ve takvada yardımlaşınız! Kötülük ve düşmanlıkta ise yardımlaşmayınız. Allah’tan korkunuz! Şüphesiz Allah’ın azabı şiddetlidir. (Maide: 2) buyurmaktadır” ifadelerini kullandı.
Müslümanların omuz omuza vererek birçok işi başarabileceğini belirten Gümüş, şunları kaydetti: “Toplumun vahim durumu ortada durmaktadır. Ve bunun yanı sıra, Rabbimizin bu emri de karşımızda durmaktadır. Müslümanlar olarak, bu ayet zaviyesinden toplumun iyiliği ve salahı noktasında yaptıklarımıza baktığımızda tatmin edici ve sevindirici bir konumda olmadığımızı görürüz. Oysa beraber yapabileceğimiz çok şey vardır. İslam kardeşliği ve sorumluluğu içinde güzel bir ihlas örneğini sergileyip omuz omuza vererek yapacağımız işlerde, Allah’ın (cc) lütuf ve keremiyle büyük neticeler ve başarılar elde edeceğimiz de ilahi bir vaaddir. O zaman niçin toplumumuzun iyiliği, kurtuluşu ve imanının selameti için daha çok yardımlaşmıyor, daha fazla fedakarlık yapmıyoruz? Bu duruma mani olan etkenler nelerdir? Bunların tesbit edilip hiç vakit kaybetmeden izale edilmesi ve yapılması gerekenlerin hemen pratiğe geçilmesi gerektiğine inanıyoruz”
İslami camialar arasında birlik sağlanması ve beraberce toplumun islamı yaşaması için çalışılabileceğini ifade eden Gümüş, şunları belirtti: “Şu ana kadar İslami kesimler arasında önemli çapta bir yardımlaşma ve hayırlı işlerde birlikte hareket etme pratiği maalesef olmamıştır. Küçük çapta da olsa imkanları dahilinde sorumluluklarını yerine getiren samimi Müslümanlar elbette ki vardır. Belki birtakım küçük işler yapılmıştır zaman zaman, ancak bunun yeterli olmadığı da bir gerçektir. Bu hal böyle devam ederse, her geçen gün Müslümanların işi daha bir zorlaşacaktır. Bunun bir de Allah (cc) katındaki sorumluluğu vardır. Bu konuda hassasiyet sahibi her Müslüman’dan katkı ve sorumluluk bekliyoruz. Özellikle 1970¬–80’li yıllarda İslami devlet düşüncesine sahip olup tevhidi bir anlayışla hizmet eden Müslümanlar, şu an her nerede ve hangi konumda bulunurlarsa bulunsunlar, muhasebelerini yapmalıdırlar. Bir seher vaktinde, “Bu toplumun Müslümanları olarak sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için neler yapabiliriz, birlikte hangi adımları atabiliriz?. . . “ şeklinde tefekkür etsinler. Her kim ne yapabiliyorsa yapabileceğini esirgememelidir. Birlikte, İslam’ı yaşama, öğrenme, öğretme ve bu istikamette örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasının yanı sıra halkımızın, insanlarımızın tüm sorunlarının çözülmesine vesile olacağımıza inanıyoruz.”
İslami camiaların ortak hareket edip ciddi planlar ortaya koyarak bunları pratiğe geçirmeleri gerektiğini belirten Gümüş, “Bu konularda her kardeşimizin öneri ve tavsiyeleri bizler için büyük bir ehemmiyet arz eder ve hiçbir çekincemiz yoktur. Yeter ki kardeşlerimiz bu konuda gayret sarf etsinler. Özet olarak deriz ki; her ne sebeple olursa olsun, şu ana kadar yaşadığımız süreçte İslami hassasiyeti olan Müslümanlar olarak, yeterince birbirimizden istifade edemedik, birbirimizle yardımlaşamadık, birbirimizin dertlerine ortak olamadık ve bir bütünlük oluşturamadık. Bu bizler için bir eksikliktir. İslam dini hiçbir Müslümana böylesi bir ilgisizliği caiz görmemiştir. Birlikte ciddi hesaplar, plan ve programlar ortaya koymamız ve bunları pratiğe geçirmemiz gerekiyor.
Rabbimiz hepimize duyarlılık versin, İslami hassasiyetimizi artırsın, kardeşlik bağlarımızı pekiştirsin, bizi gerçek manada kardeş kılıp, İslam’a hizmetçi kılsın” dedi.
İşte Mektubun orjanal hali
İSLAMİ KESİMLERLE BİR HASBİHAL
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’a (cc) mahsustur. Salat ve selam Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’e, âline, ashabına ve kıyamete kadar O’nun sünnetine ittiba eden Müslümanların üzerine olsun.
İçinde yaşadığımız toplumun arz ettiği manzaranın İslami açıdan hiç de iç açıcı bir nitelikte olmadığı, herkes tarafından müşahede edilen bir vakıadır. Yeni nesil büyük bir felaketle karşı karşıyadır. İnsanlarımız her geçen gün daha fazla harama girmekte ve günahla boğuşmaktadırlar. Günlük hayatımızda haram ve günah ile birlikte yaşamak tabii bir hal almış durumdadır. İfsat ve şer odaklarının hiç biri boş durmuyor. Evlatlarımızın imanı gidiyor. Hassasiyet sahibi ebeveynler ise evlatlarıyla baş edemez hale gelmişlerdir.
Toplum olarak imani ve ameli yönden büyük bir kriz yaşamaktayız. İslami duyarlılık gittikçe zayıflamakta, toplum bir baştan bir başa ifsat edilmektedir.
Müslümanlarda dünyevileşmenin yaygınlaştığına, İslam davasının sorumluluğunu yüklenmesi gereken Müslümanlardan birçoğunun, basit dünyevi imkânlara takıldıklarına şahit olmaktayız. Adeta İslami yönetimlerini kurmuşlar, münkerat bütünüyle yok olmuş ve İslami sorumlulukları kalkmışçasına bir edayla gayet rahat ve huzurlu bir şekilde sabah işine gidip, gece evine dönerek hayatlarını idame ettirmektedirler. Durumun hiç de öyle iç açıcı olmadığı ortadadır. Aksine her geçen gün durum daha da vahimleşmektedir. Düne kadar İslam’dan ve İslam nizamından dem vuran kimi zevat, bugün laikliğin davulculuğuna soyunmuş, bu yetmezmiş gibi laikliği İslami bir model olarak dünya arenasında Müslümanlara görücüye çıkarmaktadır. Ülkede gerek kanunlarda gerekse günlük yaşantıda hududullahın çiğnenmesi, haramın serbest olması, birçok helalin yasaklanması, toplumda fuhuşun, faizin, irtidadın… yaygınlaştığını adeta görmezden gelmektedirler. Bununla birlikte İslami hassasiyetleri köreltmek ve toplumu bütünüyle İslam’ın değerlerinden koparmak için her türlü entrika sergilenmektedir.
Bu vahim manzara karşısında duyarlı Müslümanların, hayatlarında Kur’an ve Sünneti pratize etmek isteyen Müslümanların sessiz ve hareketsiz kalmaları düşünülemez. Bizim, bütün insanlığa karşı İslami bir sorumluluğumuz olmakla birlikte, kuşkusuz içinde ailemizin, akrabalarımızın, yakınlarımızın ve halkımızın da olduğu bu topluma karşı çok daha fazla mükellefiyetlerimiz vardır. Toplumun imanını ve İslami yaşantısını sarmış olan yangının gittikçe büyümekte olduğu bu dönemde, sorumluluklarımız daha da ağırlaşmaktadır.
Amacımız Müslümanları itham etmek ve zan altında bırakmak değildir. “Başkası İslami sorumluluğunu ihmal etti, biz ise İslami sorumluluğumuzu kusursuz yerine getirdik, üzerimize düşeni yaptık” şeklinde, kendimizi temize çıkarmaya yönelik bir niyetimizin olmadığını belirtmek isteriz. Müslüman toplumun bu kadar ifsat olmasında, ‘Müslümanım’ diyen herkesin az çok bir katkısı vardır. Bunun en başta kabul edilmesi gerekir. Müslümanlar açısından, durumun vahameti apaçık ortada durmaktadır. Hal böyle olunca, sorumluluk sahibi bütün Müslümanların bu gidişata bir dur demesi ve bu kötü tablonun düzeltilmesi için çok ciddi hal çareleri bulmaya gayret sarf etmesi gerekmektedir. Bu işe el atmanın, harekete geçmenin zamanının geldiği, hatta geçtiği bir hakikattir. O zaman yapabileceklerimizi konuşur ve hayata geçirme noktasına yoğunlaşırsak, beraberinde birtakım somut adımların atıldığını göreceğiz.
Rabbimiz bizler için: “…İyilik ve takvada yardımlaşınız! Kötülük ve düşmanlıkta ise yardımlaşmayınız. Allah’tan korkunuz! Şüphesiz Allah’ın azabı şiddetlidir. “ (Maide: 2) buyurmaktadır.
Toplumun vahim durumu ortada durmaktadır. Ve bunun yanı sıra, Rabbimizin bu emri de karşımızda durmaktadır. Müslümanlar olarak, bu ayet zaviyesinden toplumun iyiliği ve salahı noktasında yaptıklarımıza baktığımızda tatmin edici ve sevindirici bir konumda olmadığımızı görürüz. Oysa beraber yapabileceğimiz çok şey vardır. İslam kardeşliği ve sorumluluğu içinde güzel bir ihlas örneğini sergileyip omuz omuza vererek yapacağımız işlerde, Allah’ın (cc) lütuf ve keremiyle büyük neticeler ve başarılar elde edeceğimiz de ilahi bir vaaddir. O zaman niçin toplumumuzun iyiliği, kurtuluşu ve imanının selameti için daha çok yardımlaşmıyor, daha fazla fedakarlık yapmıyoruz? Bu duruma mani olan etkenler nelerdir? Bunların tesbit edilip hiç vakit kaybetmeden izale edilmesi ve yapılması gerekenlerin hemen pratiğe geçilmesi gerektiğine inanıyoruz.
İyilikte yardımlaşmak, toplumun İslam’a yönelmesi ve İslami değerlerine yeniden sarılması için neler yapılabilir? Kuşkusuz yapabileceklerimiz çoktur. Dolayısıyla yapabileceklerimizi birlikte tesbit edip hemen hayata geçirmemiz gerektiğine inanıyoruz. Bunu erteleme lüksümüz yoktur. Eğer bu halimiz devam ederse Rabbimize hesap veremeyiz.
Şu ana kadar İslami kesimler arasında önemli çapta bir yardımlaşma ve hayırlı işlerde birlikte hareket etme pratiği maalesef olmamıştır. Küçük çapta da olsa imkanları dahilinde sorumluluklarını yerine getiren samimi Müslümanlar elbette ki vardır. Belki birtakım küçük işler yapılmıştır zaman zaman, ancak bunun yeterli olmadığı da bir gerçektir. Bu hal böyle devam ederse, her geçen gün Müslümanların işi daha bir zorlaşacaktır. Bunun bir de Allah (cc) katındaki sorumluluğu vardır.
Bu konuda hassasiyet sahibi her Müslüman’dan katkı ve sorumluluk bekliyoruz. Özellikle 1970–80’li yıllarda İslami devlet düşüncesine sahip olup tevhidi bir anlayışla hizmet eden Müslümanlar, şu an her nerede ve hangi konumda bulunurlarsa bulunsunlar, muhasebelerini yapmalıdırlar. Bir seher vaktinde, “Bu toplumun Müslümanları olarak sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için neler yapabiliriz, birlikte hangi adımları atabiliriz?. . . “ şeklinde tefekkür etsinler. Her kim ne yapabiliyorsa yapabileceğini esirgememelidir. Birlikte, İslam’ı yaşama, öğrenme, öğretme ve bu istikamette örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasının yanı sıra halkımızın, insanlarımızın tüm sorunlarının çözülmesine vesile olacağımıza inanıyoruz.
Bu konularda her kardeşimizin öneri ve tavsiyeleri bizler için büyük bir ehemmiyet arz eder ve hiçbir çekincemiz yoktur. Yeter ki kardeşlerimiz bu konuda gayret sarf etsinler.
Özet olarak deriz ki; her ne sebeple olursa olsun, şu ana kadar yaşadığımız süreçte İslami hassasiyeti olan Müslümanlar olarak, yeterince birbirimizden istifade edemedik, birbirimizle yardımlaşamadık, birbirimizin dertlerine ortak olamadık ve bir bütünlük oluşturamadık. Bu bizler için bir eksikliktir. İslam dini hiçbir Müslümana böylesi bir ilgisizliği caiz görmemiştir. Birlikte ciddi hesaplar, plan ve programlar ortaya koymamız ve bunları pratiğe geçirmemiz gerekiyor.
Rabbimiz hepimize duyarlılık versin, İslami hassasiyetimizi artırsın, kardeşlik bağlarımızı pekiştirsin, bizi gerçek manada kardeş kılıp, İslam’a hizmetçi kılsın.
Allah’a (cc) emanet olun. Allah (cc) yar ve yardımcınız olsun.
Kardeşiniz, Edip