Kürtler Küresel Hesabı Bozdu
Bulunduğu coğrafyada bölge halklarına her zaman önemli bir denge unsuru olarak katkı sunan Kürtler, Türkiye için dönüm noktası olan halk oylamasına da vurduğu damga ile küresel hesapları bozdu. Amerika ve Avrupa kaynaklı siyasi güç odaklarının çok önem verdiği 16 Nisan referandumunda Kürt oyları belirleyici oldu. Gazetemize değerlendirmelerde bulunan gazeteci yazar Vahdettin İnce, Kürtlerin bu hamlesinin tarihte olduğu gibi son referandumda da ümmetin önünü açtığını belirtirken, HÜDA PAR GİK Üyesi Mahmut Kılınç ise Kürt halkının milliyetçiliğe geçit vermediğini, Türk milliyetçisinin de Kürt milliyetçisinin de kaybettiğini ifade etti.
M. ERKAN YAVUZ- DOĞRUHABER
Referandumun kritik bir şekilde özellikle Doğu ve Güneydoğu`daki oyların etkisiyle geçilmesinin ardından Kürtlerin rolü ve önemi de bir kez daha gündeme geldi. Tarihten bugüne her zaman önemli bir noktada duran ve de aldıkları kararlarla tarihe not düşen Kürtlerin bu halk oylamasındaki etkisi tüm kesimler tarafından konuşuluyor. Özellikle HÜDA PAR`ın ‘Evet` demesinin referandumdaki dengeleri değiştireceği de daha önceki anket sonuçlarına yansımıştı. Kürtlerin ‘Evet`e olan bu önemli desteği aynı zamanda küresel hesapları da bozmuş oldu. ‘Konu ile ilgili olarak gazetemize konuşan Gazeteci Yazar Vahdettin İnce, “Kürtler tarihlerine uygun bir tavır ortaya koydular. Tayin edici, kilometre taşı mesafesinde ağırlığı olan bir kitle olduklarını gösterdiler.” dedi. HÜDA PAR Genel İdare Kurulu (GİK) Üyesi Mahmut Kılınç ise, “Bu referandumdan çıkan en büyük sonuçlardan biri de milliyetçiliğin kaybetmiş olmasıdır. Burada Türk milliyetçisi de kaybetti, Kürt milliyetçisi de kaybetti. Gerek Türkiye genelinde kullanılan Türk milliyetçiliği dili, gerek bölgemizde Kürtçülüğe dönük kullanılan milliyetçi dil kaybetti. Halkımız referandumda milliyetçiliğe geçit vermedi.” şeklinde konuştu.
“KÜRTLER TARİHLERİNE UYGUN BİR TAVIR SERGİLEDİ”
Kürtlerin tarihlerine uygun bir tavır ortaya koyduklarını ifade eden İnce, “Kürtler, tayin edici, kilometre taşı mesafesinde ağırlığı olan bir kitle olduklarını gösterdiler. Bunu en iyi de devlet yöneticileri bilirler. Selçukludan, Osmanlıdan, Cumhuriyetten beri tüm kritik aşamalarda belki de devlet açısından ya da genelde söylemek gerekirse Türkler açısından ölüm kalım mesabesindeki kritik noktalarda Kürtler ağırlıklarını ortaya koymuş ve hem kendilerinin hem Türklerin hem de ümmetin önünü açmıştır. Bu iki tarafın da yararına olmuştur. Çaldıran`da böyledir. Safeviler ve Osmanlıların eşit mesafede oldukları bir konuda, Kürtlerin seçeceği tarafın galip geleceği muhakkaktı. Malazgirt`te de böyleydi. Hatta Malazgirt`teki olay enteresandır. Alparslan Anadolu`ya daha önceden gelmiş Türkmen beyleriyle görüşmeler yapıyor. Maalesef ganimet tartışmaları çıkıyor. Alparslan da Kürtlere başvuruyor. Kürtler ağırlıklarını koyuyorlar. Bu kez de öyle oldu.” dedi.
“BİZ, BÜTÜNLÜKTEN YANAYIZ, ANCAK KİMLİĞİMİZDEN DE VAZGEÇMİYORUZ”
“Yatıp kalkıp Kürtlere dua etmeliyiz.” ifadelerini kullanan İnce şunları söyledi; “Çok isabetli bir karar verdiler. Modern Türkmen beylerinin ne yaptığı da görülüyor. Kürtler teşekkürü hak ettikleri gibi, Sayın Cumhurbaşkanı`nın ‘Bu dönemde yeni adımlar` gibi bir ifadesi oldu. Onun beklentisi içindeyiz. Takipçisi olacağız. Ben özellikle HÜDA PAR camiasından, bizim gibi bağımsız Müslüman Kürtlerden bu saatten sonra bunun takipçisi olmalarını bekliyoruz. Bu, sadece ‘bir söz verildi` demekle olmaz. Bu kadar kritik aşamalarda bu kadar kritik bir şekilde ağırlığını koyan halkı başka mahfillere, PKK`lara, şunlara bunlara muhtaç etmemek gerekir. Davalarına sahip çıkmak gerekir. Kürtler şu mesajı verdiler: Biz, bütünlükten yanayız, ancak kimliğimizden de vazgeçmiyoruz.”
“PARTİMİZİN KARARI DA ETKİLİ OLDU”
“Referandum sonuçlarının ülkemize ve İslam Âlemine hayırlı olmasını dilerim” temennisinde bulunan HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Mahmut Kılınç ise, “Özellikle referandum sonuçlarına baktığımızda bölgede Kürt halkının ciddi desteğini görüyoruz. Daha önce yapılan seçimler ile kıyas edilirse il, ilçe ve beldelere de bunun net yansıdığını görürüz. Bölgede daha önce HDP`nin oyları yükselişte iken, son yapılan referandum ile bu denge de değişti. PKK ve HDP`nin destek gördüğü yerlerde ‘EVET`in yüksek çıkması ‘Hayır`ın ise düşmesi sonuçlardan birisi. Burada bu sonuçların çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri de partimizin aldığı ‘EVET` kararının sandığa yansıması olduğunu düşünüyorum. Nitekim bölgede bazı yerlerde yüzde 10 bazı yerlerde ise yüzde 20 gibi bir artış oldu. Bu da referandum sonuçlarına doğrudan etki etti. Sonuç itibariyle Kürtlerin tercihi referandum sonucunu doğrudan etkilemiştir. Kamuoyu da bunu yakından biliyor ve takdir ediyor.” şeklinde konuştu.
“NEDEN ‘EVET` DEDİK?”
Türkiye`nin kazandığının altını çizen Kılınç, “Bu referandumda kim kazandı, kim kaybetti diye konuşmak çok da doğru değil. Burada kazanan Türkiye halkının tamamıdır. Bize göre ‘HAYIR` cephesinde yer alanları dışlamadan onların da endişelerini dikkate alarak hareket etmek gerekiyor. HÜDA PAR olarak ‘Evet` dememizin üç ana nedeni vardı. 1.`si Türkiye`nin Batı`nın hegemonyasından kurtulması. 2.`si Türkiye`nin darbe anayasasından tamamen arındırılması, yeni ve toplumun değerlerini dikkate alan sivil bir anayasanın yapılması. 3.`sü ve en önemli nedenlerinden birisi de bölgemizin örgütün hegemonyasından kurtarılması.” ifadelerini kullandı.
“KÜRT VE TÜRK MİLLİYETÇİLER KAYBETMİŞTİR”
“Bu referandumdan çıkan en büyük sonuçlardan birisi de milliyetçiliğin kaybetmiş olmasıdır.” diye konuşan Kılınç şunları söyledi; “Burada Türk milliyetçisi de kaybetti, Kürt milliyetçisi de kaybetti. Gerek Türkiye genelinde kullanılan Türk milliyetçiliği dili, gerek bölgemizde Kürtçülüğe dönük kullanılan milliyetçi dil kaybetti. Halkımız referandumda milliyetçiliğe geçit vermedi. Siyasetlerini milliyetçi dil üzerine kuran partilerin bu referandum sonuçlarından sonra kendilerini sorgulamaları elzemdir. Bu ayrıştırıcı dili bir an önce terk edip kucaklayıcı bir dil kullanmalarını temenni ediyoruz. Çünkü milliyetçi söylem ve eylemler kazandırmadı, aksine kaybettirdi. Bu referandum sonucu net olarak gösterdi ki ötekileştirici dil topluma zarar veriyor, toplumu ayrıştırıyor. Burada her iki görüşe de sahip çıkıp endişelerini anlamak gerekiyor. Yeni Türkiye denilen yolda birlik ve beraberliği, birleştirici ve kucaklayıcı politikalar üreterek sağlayabiliriz.”