• DOLAR 34.646
  • EURO 36.613
  • ALTIN 2934.862
  • ...
"Batı'da İslam'ın yükselişinin rahatsızlığı var"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hollanda ile yaşanan diplomatik kriz ve sonrasında yaşananlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Hasan Kalyoncu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hilmi Erdoğan Yayla, yaşanan gelişmelerin perde arkasında AB’nin ve AB’ye bağlı ülkelerin sömürgelerini kaybetme korkusu ve Avrupa’daki İslam’ın yükselişinin rahatsızlığının olduğunu belirtti.  

Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yönelik skandal tavrı ve Hollanda polisinin Türkiye vatandaşlarına uyguladığı şiddete ilişkin İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Yayla, kendi sömürgelerini kaybetmek istemeyen AB ülkelerinin yeni devletleştirmeleri merkez Avrupa olmak üzere bir aşırı sağ söylemle tetiklemeye çalıştığına dikkat çekti.

Dışişleri Bakanının uçağının inişine izin verilmemesi ve karayoluyla Almanya’dan Hollanda'ya giden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının sınır dışı edilmesinin ne diplomatik ne de insani olmadığını belirten Yayla, "Yapılan muamelenin perde arkasını iyi okumak gerekiyor. Burada sadece Avrupa’daki Türkiye vatandaşlarımıza hitaben konuşma yapacak bakanların engellenmesi değil. Aynı zamanda bizim göz önünde bulundurmamız gereken AB’nin ve AB’ye bağlı ülkelerin sömürgelerini de kaybetme korkusu içinde olduklarını iyi okumak gerekir." dedi.

"AB ülkeleri kendi sömürgelerini kaybetme korkusu içerisindeler"

AB ülkelerinin Türkiye’nin 15 Temmuz ruhu ile ortaya koyduğu küresel politikaların karşısında kendi sömürgelerini kaybetme korkusu içerisine girdiklerini belirten Yayla, "15 Temmuz’dan sonraki süreçte milletin devletine, kaynaklarına ve toplumuna sahip çıkması ve emparyaliz politikalara karşı tankların önünde dik durması sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada da ses getirdi. Başta Afrika olmak üzere Ortadoğu, Asya’da ve Türkiye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki politikalarını da takip ediyoruz. Sonuç olarak AB ülkeleri Türkiye’nin 15 Temmuz ruhu ile ortaya koyduğu küresel politikaların karşısında kendi sömürgelerini kaybetme korkusu içerisindedirler. Bu durum son olarak Hollanda’da bakanlarımıza yapılan muamele ile kendini göstermiştir." ifadelerini kullandı.

Bu anlamda 15 Temmuz’un bir milat olduğunun altını çizen Yayla, "AB ülkelerinin bu korku içerisinde olmaları normaldir. Çünkü Türkiye son yıllardaki küresel çapta yürüttüğü insani, ekonomik, sosyal ve kültürel anlamdaki politikalarıyla aslında biraz bu AB ülkelerinin ve İngiltere’nin oyununu bozmuş gibi gözüküyor. 15 Temmuz burada çok önemlidir. Çünkü bir milattır. 15 Temmuz’da Türkiye’de dahil olmak üzere FETÖ gibi örgütlerin himayesi altında yaşayan milletlerde bir uyanış ortaya çıkması söz konusu olabilir. İşte bundan korkan AB, Türkiye’nin özellikle Avrupa’da yaşayan soydaşlarımızla, Afrika, Asya ve Ortadoğu’daki soydaşlarımızla olan ilişkisine dönük bu tip provokasyonlar, insanlık dışı muameleler göstermesini bekliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"AB ülkeleri kendi içinde alan kaybetmek istemiyorlar"

Avrupa’da yükselen aşırı sağcılığı da değerlendiren Yayla, kendi sömürgelerini kaybetmek istemeyen AB ülkelerinin yeni devletleştirmeleri merkez Avrupa olmak üzere bir aşırı sağ söylemle tetiklemeye çalıştığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:

"Aşırı sağcılığın yükselişini aslında geriye dönük bir okuma ile anlamak mümkün. En son aşırı sağcılık söylemlerinin yükseldiği ikinci dünya savaşı dönemine bakarsak, ikinci dünya savaşındaki aşırı sağcılık söylemleri arkasından Ortadoğu’da bir Yahudi devleti kurulmasını sağladı. Peki, bugün Avrupa’da, AB ülkelerinde, ABD’de yükselen aşırı sağcı söylemler hangi devlet veya devletlerin oluşumuna ya da yeni toplum, yeni sosyolojilerin oluşturulmasına araç olacaktır. Sömürgelerini kaybetme korkusu içerisinde olan AB devletleri ve ABD’de yeni sömürge devletleri ve kullanabileceği devletlerin oluşturulmasına dönük olarak bir aşırı söylem yürütmektedir. Bu muhtemelen Afrika veya Ortadoğu’da olabilir. Çünkü özellikle Türkiye’nin insani yardım projeleri, 15 Temmuz’dan sonra sömürge altındaki devletlerin ve milletlerin uyanışları ve sonuç olarak AB ülkeleri tarafından engellenmesi gereken bir süreci meydana getirmiştir. Aşırı sağcılık söylemleri anlamında AB ülkeleri kendi içinde alan kaybetmek istemiyorlar. nüfus ve güç kaybetmek istemiyorlar."

Yayla, "Sonuçta Avrupa’da İslam’ın yükselişi de söz konusu. Ama deniz ötesi yerlerde baktığınız zaman kendi sömürgelerinde yeni devletleşmelerin oluşturulması gerekliliği sömürgeciler açısından ortaya çıkıyor. Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi değil. ‘Dünya beşten büyüktür’ sloganı sömürge altında olan milletlerde bir ses ve yankı bulmuştur. Bu anlamda da kendi sömürgelerini kaybetmek istemeyen AB ülkeleri de yeni devletleştirmeleri merkez Avrupa olmak üzere bir aşırı sağ söylemle bunu tetiklemeye çalışıyor." diye konuştu.

"AB İslamofobi söylemleri ile kendi toplumlarını Müslümanlara karşı kışkırtmakta"

Batı dünyasında İslam’a ve Müslümanlara yönelik "İslamofobi" adı altında artan şiddet eylemlerini de değerlendiren Yayla, son olarak şöyle konuştu:

"Avrupa ülkelerine baktığınız zaman her geçen gün cami sayısı artıyor. Hatta cami sayısı kilise sayısını geçmek üzere. Bu anlamda genç nüfus, ekonomi ve güç olarak kendi yerini kaybetmek istemeyen AB devletleri İslamofobi söylemleri ile kendi toplumlarını da Müslümanlara karşı kışkırtmaktadır. Mülteci krizlerinde biz bunu gördük. Kriz Avrupa’nın kriziydi. Mülteciler Türkiye için asla bir kriz oluşturmadı. Mültecilerin Suriye’den AB’ye yürüyüşleri bir krize dönüşmüştü. Çünkü milyonlarca Müslüman’ın göç etmesi söz konusuydu. Böylece İslamofobi söylemleri ile AB ülkeleri Müslümanların kendi ülkelerine girişlerini durdurmaya çalışmıştır." (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)  







Bu haberler de ilginizi çekebilir