Sultanın Sarayı
Bir padişah altınla bezenmiş bir köşk yaptırdı. Köşke yüzbinlerce dinar harcadı. Cennet gibi olan bu köşk tamamlanınca, güzelce dayayıp döşedi. Her diyaradan insanlar geliyor, tabak tabak hediyeler sunuyorlardı. Padişah bilgeleri ve nedimleri çağırdı. Huzuruna toplayıp bir köşeye oturttu.
“Bu köşkün güzelliğinde bir noksanlık var mı?” diye sordu. Hepsi, yeryüzünde hiç kimse böyle bir şey ne duydu, ne işitti, dediler. Bir zahit kalkıp; “Ey iyi bahtlı hükümdar! Bir delik kalmış, o da büyük bir noksanlık. Eğer köşkte delik kusuru olmasaydı, firdevs köşkü bu köşke hediye yollardı.
Padişah da; “Ben bir delik görmedim. Sen ise şu cahil halinle fitne çıkarıyorsun.” diye bağırdı. Zahit bu defa; “Ey yücelmiş padişah! Azrail`e açık olan bir delik var. Asıl o deliği iyice kapatmak gerekir. Yoksa köşkün olmuş, tacın olmuş, tahtın olmuş, ne fayda? Gerçi bu köşkte cennet gibi güzel, ancak ölüm onun gözüne çirkin gösterecek. Hiç eksiği, noksanı yok, yaşanacak bir yer. Fakat baki değil, buna da çare yok.” diye cevap verdi.