Yusuf ile tastan gelen ses
Yusuf`un on kardeşi kıtlıktan bunalmışlar, uzak yoldan Yusuf`un yanına gelmişlerdi. Yokluk yüzünden hallerini anlatmışlar, kıtlık yılında çare aramışlardı. Yusuf`un yüzü peçenin ardında gizlenmişti, önünde de bir tas vardı. Yusuf elini tasa vurdu, tas iniltili sesler çıkardı. Hikmete vakıf olan Yusuf dedi ki; “Hiç biliyor musunuz, bu tas ne diyor?” On kardeş o an Yusuf`un huzurunda acziyetlerinden ağızlarını açtılar, hepsi birden, “Ey hak bilir aziz, tastan gelen sesi kim bilebilir?” dediler. O zaman Yusuf dedi ki; “Ben iyi biliyorum, siz zavallılara ne diyor.” Devam etti: “Diyor ki bundan önce sizin, sizden daha güzel bir kardeşiniz daha varmış. Adı Yusuf`muş, sizden de küçükmüş.İyilikte, sizin hepinizden daha üstünmüş.” Tasa tekrar vurdu, dedi ki, “Tas diyor ki, Hepiniz Yusuf`u kuyuya attınız. Hile ile gömleğini kana buladınız, bununla Yakub`un gönlünü kan içinde bıraktınız.
Tekrar tasa vurdu, tas yine bir başka çeşit seslendi. Dedi ki; “Tas diyor ki, babanızı yaktınız, ay yüzlü Yusuf`u da sattınız. Allah`tan utanın, bu hainlik bir kardeşe nasıl yapılır?”
Onlar bu sözü duyunca şaşırdılar, ekmek almaya gelmişlerdi, su gibi eridiler. Yusuf`u bu şekilde satmışlardı, ama o an kendileri sıkıntıya düştüler. Yusuf`u kuyuya atmışlardı, ama şimdi hepsi de bela kuyusuna düştüler.