• DOLAR 34.462
  • EURO 36.586
  • ALTIN 2920.858
  • ...
Baskıları Durdurun Ki Dindar Nesil Yetişsin
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dindar bir nesil yetiştirmeliyiz” açıklamalarından sonra başlayan tartışmalar devam ediyor. Başbakan dindar bir nesil yetişmesini istediğini belirtirken Türkiye’de dindar bir nesil yetiştirmeye çalışan insanlara karşı komplolar kuruluyor, operasyonlar yapılıp bu insanlar cezaevlerine atılıp cezalandırılıyor. Yani dindar nesillerin mağdur olduğu bir tablo var Türkiye’de.
 
Diğer taraftan laikliği benimseyen ve eğitim sistemini dışarıdan ithal edip uygulayan Türkiye’de okullarda dini eğitimin nasıl verileceği de ayrı bir merak konusu.
 
Demokrasi ve laiklikle yönetilen bir devlet tarafından verilen eğitimle çocukların dindar olarak yetişmesini beklemenin doğru olmadığını belirten sosyolog yazar Abdurrahman Arslan, “Bu görevi devlete bırakırsak bu çok ciddi bir sorun haline gelir. Demokrasi ve laiklikle yönetilen bir devlette İslam’ın istediği anlamda dindarlık eğitimi veremez” dedi.

AFYONKEŞ, SARHOŞ VE TİNERCİ BİR NESİL
Başbakanın aslında toplumda yaşanan bunalımları ve maneviyattan yoksun yetişen neslin içine düştüğü durumu gözler önüne serdiğini ifade eden TİYEMDER (Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Mezunları Derneği) Başkanı Selahattin Yazıcı, “Başbakan bir sorunun çözüm adresini gösterdi ve adını koydu. Türkiye’deki bunalımların, sıkıntıların, huzursuzlukların ve kötü alışkanlıkların yaygınlaşmasının yegane sebebi dinden habersiz bir neslin yetişmesinden kaynaklanıyor.
 
Eğer Türkiye’nin ilerlemesi isteniyorsa bunun yegane alternatifi İslami esaslara göre yetişen bir neslin yetişmesi önündeki engelleri kaldırmaktan geçiyor” dedi.

Bu güne kadar ‘Din afyondur’ ifadesini kullanarak bir propaganda yapıldı. Cumhuriyetin kurulmasından sonra da bunun devam ettiğine dikkat çeken Yazıcı, “Şimdi kendileri yetiştirdikleri neslin nasıl afyonkeş, sarhoş ve tinerci olduğunu gördüler.
 
Onların daha önceki üstatları olan Jön Türkler ‘İslam terakkiye manidir’ diye bir ifade kullanıyorlardı. Cumhuriyet döneminin doksan yıllık uygulamaları gösterdi ki İslam, terakkiye mani değildir tam tersine İslam terakkiye öncüdür. Buyurun sizin yaptığınız modernist uygulamalarınızın, laik uygulamalarınızın topluma ve ülkeye getirdiği durum ortada.
 
Toplum adeta çürümüş bir toplum haline geldi. Babasını-annesini öldüren çocuklar, ailelerini katleden babalar ve davası olmayan bir nesil yetiştirildi. Dolayısıyla şu anlaşıldı ki İslam ilerlemeye mani değildir, tam tersine ilerlemeye mani olan kendi anlayış ve kendi düşünceleridir” ifadelerini kullandı.

LAF YALAMA OLDU ŞİMDİ SIRA İNKILAPTA
Dindar bir nesil yetişmesinin önündeki en büyük engelin rejim sorunu olduğunu belirten Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü; “Dindar bir nesil yetiştirmek için eğitim çok önemlidir. Ancak Türkiye’de eğitim hala yabancılardan alınan eğitim sistemi ile devam ettiriliyor. Bu sorun esasen rejim sorunudur. Bu iş parça pörçük yamalarla olmaz, topyekun rejimin ele alınıp başta anayasa olmak üzere bütün kanunların yeniden gözden geçirilmesi ve İslami şartlara uygun bir yapı oluşturulması lazım. Sorun yapısal bir sorundur, kaynak itibariyle o yapısal sorun çözümlenmedikçe bu sorunlar çözülmez.
 
Rahmetli Necip Fazıl’ın ifade ettiği gibi “Laf yalama oldu şimdi sıra inkılapta” bu söylenenler açıklamada kalmamalı. Şimdi iş değişimde laf yalama oldu. Tartışmaya, insanlarla polemiğe girmeye gerek yok. Artık icraat gerekiyor. Bu toplumun yıllardır hasretini çektiği bir sıkıntı var. Her aile çocuğunun saygılı, büyük idealleri olan ve en önemlisi dindar olarak yetişmesini istiyor.
 
Buna karşı çıkanların da kendi çocuklarının sokaklarda sürünen, kumarbaz ve içkici olmasını isteyebileceklerini düşünmüyorum. Hiç kimse çocuğum sarhoş, ayyaş, anne-babasına saygısız ve kumarbaz olarak yetişmesini istemez”

BAŞBAKAN SAMİMİ OLDUĞUNU İSPAT ETMEK ZORUNDADIR
Başbakanın yaptığı bu açıklamayı olumlu olarak değerlendirdiklerini ifade eden TESSEP (Tesettür Seferberliği Platformu) Başkanı Salih Demir salt bu açıklamanın hiçbir sorunu çözmeyeceğini söyledi. Demir, “Madem ki Başbakan dindar bir nesil yetişmesini istiyor bu konu ile ilgili samimiyetini ispat etmek zorundadır” dedi.

Dindar bir neslin yetişmesinin önündeki baskıların, sıkıntıların ve yasakların her alanda kaldırılması gerektiğini dile getiren Demir, “Bugün dindar bir neslin yetişmesinin önündeki engel sadece ilköğretim, lise ve üniversitelerdeki başörtüsü ile ilgili yasak değildir. Gaziantep’te savcı, okul hakkı elinden alınan bir kız evladımızın velisi hakkında suç duyurusunda bulunuyor. Mersin’de bir kız öğrencimiz başörtüsüyle okula gitmek istediği için polis, evlerine gidip onlara baskı yapıyor.
 
Yine Tarsus’ta bir kız öğrenci, başörtüsüyle okumak istediği için okuldan okula sürgün ediliyor. Ortada çok büyük haksızlıklar var. İşte Başbakan yaşanan bu haksızlıkları görüp bu haksızlıkların ortadan kaldırılması için adımlar atarsa o zaman söylediği bu sözde samimi olduğunu göstermiş olur” diye konuştu.

BİZ MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ
Her alanda yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların ve keyfi uygulamaların önünün alınması gerektiğini de hatırlatan Demir, “Bu mağduriyet sadece okullarla sınırlı bir mağduriyet değildir. Hayatın bütün alanlarında bu yasakların ve engellemelerin kalkmasını istiyoruz. Biz TESSEP olarak her alanda baskılar sona erinceye kadar mücadelemize devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

LAİK EĞİTİM SİSTEMİ DİNİ EĞİTİM VEREMEZ
Demokrasi ve laiklikle yönetilen bir devlet tarafından verilen eğitimle çocukların dindar olarak yetişmesini beklemenin doğru olmadığını belirten sosyolog yazar Abdurrahman Arslan, “Çocuğumuzu dindar yetiştirmeye önem vermeyip bunu devletten beklersek bu yanlıştır. Bu toplum nasıl kendi camilerini bugüne kadar kendisi yapmışsa ve bu konuda hassasiyetini kaybetmemişse aynı şekilde çocuğunu dindar yetiştirme noktasında da bu hassasiyetini göstermelidir. Bu görevi devlete bırakırsak bu çok ciddi bir sorun haline gelir.
 
Demokrasi ve laiklikle yönetilen bir devlette İslam’ın istediği anlamda dindarlık eğitimi veremez. Hesabımızı ona göre yapmamız lazım. Elbette dini eğitimin daha düzgün bir ortamda verilmesini devlet sağlayabilir. Buna imkân verecek, bunun önünü açacak olan devletin yasalarıdır. Müslümanlar olarak devletten bu konuda isteyeceğimiz şey önümüzün açılması ve önümüzdeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunun haricinde bu eğitimi devletin vermesini beklemek büyük bir yanlıştır.

Dindar bir nesil yetiştirmek için birinci vazife aileye düşüyor. Bu konuya devletin müdahil olması doğru değildir. Son dönemlerde dikkat edilirse “çocuklarını döven babaların ellerinden çocuklarını alacağız, hanımını dövenlerin hanımını alacağız” diye açıklamalar yapılıyor. Devlet ailevi ve dini mesellerde özellikle aileye müdahil olma şeklinde bir alışkanlığa girdi. Bu batı devlet mantığının bize yeni yeni yansımasıdır. Müslümanların bunu kabul etmemesi lazım” diye konuştu.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir