• DOLAR 34.53
  • EURO 36.646
  • ALTIN 2920.28
  • ...
ADALET BİZE HİÇ UĞRAMADI
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ENES DURMAZ- İSTANBUL

Cezaevleri Müslümanlar için “eza” evlerine dönüştü. İslami bir mücadele verdikleri için 1990-2000 döneminde iftira ve kumpaslarla cezaevlerine atılan Müslümanlar son dönemlerde yeni bir hukuksuzlukla karşı karşıya. 2000 yılında FETÖ`nün polis ve yargısının ortak hazırladığı kumpas senaryosu sonucu cezaevine atılan ve yaklaşık 17 yıldır da cezaevinde bulunan Bilal Yararlı, gazeteci Salih Tuna`ya gönderdiği mektubunda yaşadıkları hukuksuzlukları dile getirdi. Basılmış 6 adet kitabı da bulunan Yararlı mektubunda, aleyhlerine olan her türlü hukuksuzluğun işletildiğini ancak lehlerine dönebilecek tüm durumlardan da muaf tutulduklarını dile getiriyor.

YASALAR DEĞİŞİR; AMA LEHİMİZE DE OLSA İŞLETEN ÇIKMAZ`

Yararlı, Yusufilerin cezaevi sürecini kısa; ama trajikomik bir ifade ile şu şekilde dile getiriyor; “Özetle on yedi yıldır şark illerinin zindanlarında dolaşıp duruyorum. Yanımdaki arkadaşlarım benden daha eskiler, yirmi dört yıldır adalet bekleyenler var. Çoğu, batı illerini de görmüş, tabii sadece zindanlarını… Bize sağlam bir hüküm biçilmiş, yasalar değişir; ama lehimize de olsa işleten çıkmaz. İndirimler olur hepsi de bizi teğet geçer. Yargı paketleri ardı ardına çıkar; ama bize verilen hüküm bozulmaz.”

‘BİZİM DÖNEMDE DELİLDEN SUÇLUYA DEĞİL SUÇLUDAN DELİLE GİDİLİRDİ`

2000 yılında cezaevine girdiğini anlatan Yararlı, şunları belirtti: “O zamanın emniyetini bilirsiniz, her türlü işkence vardı. Delilden suçluya değil suçludan delile gidilirdi. Çoğunlukla delil ihdas edilirdi. Gözaltında ne avukat ne de bir yakın akrabayla görüşme imkânımız oldu. Hukuksuzlukları sıralasam bir liste çıkar. Bize müebbet ceza veren Devlet Güvenlik Mahkemesi, AB standartlarına uymadığı için kapatıldı ancak verdiği ceza onandı. Derken Adalet ve Kalkınma Partisi boy gösterdi. Partinin adaletini hep gözledim. Kalkınma pek derdim değildi. Zaten öğretmenlikten atılmış, hayat defterinden silinmiş, cezaevi kayıtlarına girmiştim. Yıllarca umutla adaleti bekledik. Bankaları boşaltanlara yüz yıllar istendi çıktılar. Deniz Feneri, mafya dosyaları, çeteciler hepsi birer birer aklandılar. Hatta Ayhan Çarkın olsa gerek, ekran ekran dolaşıp işledikleri cinayetleri anlattı. Üstlerine doğru dürüst ceza bile kesilmedi. Cemal Temizöz, Veli Küçük dosyaları da malumunuz.”   

‘ADALET BİZE HİÇ UĞRAMADI. EŞİTLİĞE RAZI OLDUK, O DA KAPIMIZI ÇALMADI`

Devletin varlığına, yüzlerce insanın canına kast eden FETÖ`cülere bile AYM`ye başvuru hakkının verildiğini; ama kendilerine bu hakkın tanınmadığını dile getiren Yararlı, “Ergenekon maznunları için Anayasa Mahkemesi`ne başvuru hakkı verildi ve çıktılar. KCK dahi “FETÖ`nün bir oyunuydu” denilip nicelerini salıverdiler. Biz hep öyle kenarda kaldık. Adalet bize hiç uğramadı. Eşitliğe razı olduk o da kapımızı çalmadı. İnsan en azından ‘suçlu`lara karşı eşit davranabilirdi. Geçen aylarda hırsızlık, gasp gibi bazı suçlarda yarı yarıya indirime gidildi ve cezaevleri boşaltılmaya çalışıldı. Kimse de neden ‘suçlu`lar arasında ayrım yapıyorsunuz sorusunu sormadı. Sizce bunda bir tuhaflık yok mu? Biliyor musunuz bugün FETÖ`den içeri girenin Anayasa Mahkemesi`ne başvuru hakkı var; ama benim yok. Öyle bir adalet ki geriye işlemiyor.” diyor.

AYM “BANA BAŞVURURSAN SANA CEZA KESERİM.” DİYOR

Adalet arayışının bile suç sayıldığını anlatan Yararlı şunları anlatıyor; “FETÖ soruşturmalarıyla ortaya çıktı ki, bizim iddianamelerimizi onların savcıları hazırlamış, müebbet cezalarını mahkeme hâkimleri istemiş, Yargıtay`daki abileri de onaylamış. Açık deliller ortada, yine de tık yok. Şüphede dahi asıl olan maznun lehinde karar vermek iken açık delillere rağmen yeniden yargılanma hakkı bize verilmiyor. Yerel mahkemeye dilekçe yazıyoruz ”Hakkındaki karar kesinleşmiş, beni meşgul etme diyor.” Anayasa Mahkemesi “Bana başvurursan sana ceza keserim.” diyor. Hükümet de “Ben bakkal değil devlet yönetiyorum, daha önemli işlerim var, beni meşgul etmekle ayıp ediyorsun, hatta bu kardeşliğe sığmaz, biraz sabır… Oysa benim için kardeşlik zaten meyyit, ümmet denen kavram ise Kaf dağının ötesinde. Adaletten vazgeçtim, eşitlik denen şeyi bekledim. O da bizden uzak.”

‘YILLARDIR CEZAEVİNDEN OKUDUKLARI OKULLARDAN BİR KALEMDE ATILDILAR`

FETÖ suçlaması ile gelen mahkûmlara uygulanan kısıtlamaların kendilerine de uygulandığını anlatan Yararlı, “Cezaevi şartlarında birçok konuda eşitlik tanınıyor, FETÖ nedeniyle ard arda kararnameler çıktı, birçok konuda kısıtlamalar oldu. Telefon, görüş vb. haklarda terör suçlusu olmamız nedeniyle FETÖ ile aynı muameleyi görüyoruz. Hakikaten eşitlik sağlanıyor! Bakınız geçenlerde kararname ile “Terör suçundan cezaevinde olanlar hiçbir sınava giremez.” denildi ve eşit şekilde bize de FETÖ` den içeri girenlere de uygulandı. Eğitim hakkı bir yana bir tarih sınırlaması getirilebilirdi oysa. FETÖ`den içeri girenler henüz yeni başvurularda bulunmuşlardı. Bizim arkadaşlarımız yıllardır okuyorlardı. Bir arkadaşımız ilahiyatın son yılındaydı. Okul hayatı bitti. Biri de iki yıllık bir bölümü okuyordu, o da boşa kürek çekti. Daha vahim bir örnek vereyim. Şerafettin Aslan adındaki arkadaşımız cezaevleri şartlarında Ahmet Yesevi Üniversitesi uzaktan eğitimle Bilgisayar Mühendisliğini kazandı. Bunun için binlerce lira para ödedi. Ankara`ya kadar gitti. Gurbet cezaevlerinde okumaya çalıştı. Son yılını okurken kararname ile onu memleketindeki cezaevine gönderdiler. Bu kadar basit.” ifadelerini kullanıyor.

‘28 ŞUBAT ŞARTLARI DEVAM EDİYOR`

Bunun gibi nice olumsuzlukların olduğunu ancak bunları duyan olmadığını belirten Yararlı, son olarak şunları dile getiriyor: “Biz dahi alıştık, “Belirtmeye, yazmaya gerek yok. İlgilenen olmaz “ deyip kenara atıyoruz. Yani bizim 28 Şubat şartları devam ediyor. Bunları size yazmam tanık olmanız içindir. Yoksa iktidardan bir beklentim yok. Nasıl olsa bütün terör örgütlerine eşit davranacakları gün gelir. Hatta şunu iddia edebilirim: Bir iki yıl sonra FETÖ`den girenlerin yüzde sekseni çıkar. Beş yıl sonra içerde bin kadar kişi ya kalır ya kalmaz.”

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir