"Kur`an`ı anlamazsak birileri çıkarları için bizi yönlendirebilir
Muş Öğretmenevinde liseli öğrencilere yönelik `Değerler Eğitimi` konulu bir seminer düzenlendi.
Özel Muş Uğur Temel Lisesi tarafından Muş Öğretmenevinde, Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Batar`ın konuşmacı olarak katıldığı ‘Değerler Eğitimi` başlıklı, liseli öğrencilere yönelik seminer düzenlendi.
Seminerde, ‘Değerlerimizin Kaynağı Din`, ‘İnsan ve Değerlerin İnşasında Dinin Yeri` ve ‘İslam Dininin Kaynaklık Ettiği Temel Değerleri` konularına değinildi.
MŞÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Batar, seminerde yaptığı konuşmada “Çocuklarımıza ve gençlerimize kazandırmak istediğimiz manevi değerlerin en güçlü kaynağı dindir” dedi.
Bir yandan bütün nimetlerden faydalanırken, bir yandan da çok sayıda kişinin yoksullukla mücadele ettiğini anlatan Doç. Dr. Batar, “Her gün medyada hiç te haz etmeyeceğimiz haberler duyuyoruz. Mesela açlıktan ölen insanlar, savaşlarda ölen insanlar, donarak ölen insanlar hep kötü haberler duyuyoruz. Ama öte yandan da diyoruz ki, 21. yüzyılda yaşıyoruz teknolojinin bütün nimetlerinden faydalanıyoruz; burada bir çelişki var. Dünün insanlarına göre daha ilerideyken, daha rahatken, daha çok paramız varken neden daha kötü durumdayız? İnsani anlamda neden kendimizi daha çok huzursuz hissediyoruz? Bu soruları kendimize sorduğumuzda bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyoruz, belki de bu eksiklik değerdir. Değerlerimizin kaynağı olan din, çocuklarımıza ve gençlerimize kazandırmak istediğimiz manevi değerlerin en güçlü kaynağıdır.” dedi.
İnanç, ahlak, ibadet ve sosyal hayatı düzenleyen ilkelerin dinin değerler sistemini oluşturduğunu ifade eden Batar, “Dinden beslenmeyen ve dini referansları ihmal eden bir değerler eğitimi köksüz ve topraksız bir şekilde meyve üretmeye çalışmak gibidir. Çünkü din, özü itibariyle bir değerler sistemini kendi içinde barındırmaktadır. İnsan fıtratına uygun bu değerler kaynağından yeterince yararlanabilmemiz için, din ile olan ilişkimizi daha kuşatıcı bir hale getirmemiz gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
Modernizm ve sekülerizm insanımızı hızlı bir şekilde dinden kopardığını belirten Batar,”Dini, yaşanan hayatın dışında tutan ve onu adeta bir aksesuar konumuna düşüren seküler yaklaşımlar, dinden yeterince beslenmemize engel olmaktadır. Ne yazık ki modernizm ve sekülerizm insanımızı hızlı bir şekilde bu doğal kaynaktan koparmaktadır. Böylece bireysel ve toplumsal hayatta yaşanan boşlukları ve krizleri gidermek için derde deva olmayan arayışlara gidilmektedir. İnanç, ahlak, ibadet ve sosyal hayatı düzenleyen ilkeler dinin nasıl bir değerler sistemi oluşturduğunu bizlere göstermektedir.” ifadelerini kullandı.
İslam dininin insanlığa kazandırdığı değerlere değinen Batar şunları söyledi:
“Cahiliye toplumundan örnek bir nesil inşa eden İslam dininin ilk dönemden itibaren kaynaklık ettiği İslam medeniyeti bu konuya verilebilecek en somut örnektir. İlk emri “Oku!” olan Kuran-ı Kerim, bilgiyi ve bilinçli davranışı en saygın değer olarak kabul etmektedir. Bilgiye dayalı inançta tevhit ilkesi, ahlakta takva ilkesi, ibadette samimiyet ilkesi ve sosyal hayatta adalet ilkesi insanlığın her zaman ihtiyaç duyacağı temel değerler olarak dikkatimizi çekmektedir.”
Seküler bir yaklaşımla hayatların kurgulandığına dikkat çeken Doç. Dr. Batar, “Hz. Peygamber`in önderliğinde yetişen ilk nesilden itibaren Müslümanların ortaya koyduğu örnek yaşam tarzlarında hep bu tür değerlerin izini görmekteyiz. Yarınımızı emanet edeceğimiz gençlerimizi erdemli bir yaşama hazırlamak için de dinin bu hayat veren ilkeleriyle ve değerleriyle bütünleşmelerini sağlamamız gerekmektedir. Din de bir değer midir peki, yoksa din bazı sembollerden mi ibarettir? Mesela din; cami, namaz, tespih midir? Yoksa din normal hayatımızı sürdürürken dua edip namaz kılmaktan mı ibarettir? Din bizim yaşantımızda nasıl bir yere sahiptir, bunları da düşünmek lazım. Burada bir eleştiri yapmak istiyorum. Bizim uzun zamandır seküler bir yaklaşımla hayatımız kurgulanmaya çalışılıyor. Batı dünyasında biliyorsunuz, bir zamanlar hayat komple dinin etkisine girmişti; din adamlarının fetva vermediği bir konuda kimse konuşamıyordu. Bu dönemde İslam dünyası ise altın çağını yaşıyordu. Coğrafi keşifleri, fiziği, teknolojiyi, felsefeyi kısıtlayan bir anlayış yoktu. İnsanların İslam'dan önceki hallerine bakın, bir de İslam'dan sonraki hallerine kazanımlarına bakın. O dönemlerdeki bir genç diyor ki; ‘Hz Muhammed bize gelmeden önce bizler leş yiyorduk, güçlü olanlar zayıf olanları eziyordu, haksızlık hukuksuzluk en sıradan şeylerimizdi. Kadınların bizim hayatımızda hiçbir değeri yoktu` diyor. ve İslam'dan sonra biz hakkı hukuku, kadın haklarını hatırladık diyor. Bu sadece insanların Müslümanlıktan sonraki hayatlarına bir örnek. Ama günümüzde bizler İslamiyet'i hayatımızın merkezine oturtmadığımız için, dini sadece belli saatlerde uğranılan bir durak olarak gördüğümüz için, din bu anlamda günümüzde hayatımız üzerinde bu kadar etkili olamamaktadır. Bizim aslında en büyük problemimiz bu.” dedi.
“Kur`an-ı Kerim`i de düzenli olarak okumamız lazım”
Cahiliye toplumunun yaşam tarzının günümüzde de devam ettiğini belirten Batar, “Kur`an-ı Kerim o günkü toplumun adını cahiliye toplumu koymuştur. Cahiliye o dönemde yaşanmış bitmiş bir şey değildir, hala devam etmektedir. Bir yerde İnançsızlık, haksızlık varsa orda hala cahiliye vardır demektir. Bu cahiliye dün nasıl Kur`an`la, vahiyle temizlendiyse bugün de öyle temizlenecektir. Bu açıdan hepimizin mutlaka düzenli olarak okumamız geren kaynak Kuran-ı Kerim'dir. Bizim insanca bir hayat yaşamamız, hayatımıza anlam katmamız için Kur`an-ı Kerim`i de düzenli olarak okumamız lazım. Eğer biz okumazsak anlamazsak, birileri kendi çıkarları doğrultusunda bizi yönlendirebilir. Bizim inanç sistemimizin temeli tevhide dayanmaktadır. Bu açıdan Kur`an`ı anlamamız lazım.” Sözleriyle konuşmasına son verdi. (Ayetullah Tarhan-İLKHA)